Kastamonu’nun ekonomik kalkınmasını ve sosyal gelişimini dur duraksız, rayında ve sürdürülür kılabilmenin yolu evvela “tarif” etmekten ve “farkına varmaktan” geçiyor…
Ekonomik kalkınmaya ve şehirleşmeye dair “altyapı” hamlelerinin sürgit yol aldığı son yüzyıl diliminde “plan, program, strateji” namına “atbaşı” bir koşuyu gerçekleştiremediğimiz ortada.
Şehrin yerel potansiyelini “göz ardı” eden yahut hiç “göz önüne” almayan yol haritaları ile günümüze geldik…
Kimi altyapı yatırımlarını heba ederek, boşa düşürerek, kifayetsiz kılarak kimi zaman üstüne üstlük.
Elbette her yurttaşın Kastamonu’nun şehir kimliğine dair farklı fikri vardır…
Zaten anlamlı olan da tüm bu fikirleri ortak bir paydada buluşturabilmek ve sözdeki “şehir anayasası” kaydı altına alabilmek olsa gerek.
Şehir kimliği elbette “ilenihaye” değil, değişen somut koşulların hamurkarlığında yenilenir, çağa zaman uydurur…
Şehir kimliğini anlayabilmek, yorumlayabilmek ve oluşturulan yeri rotaya uyum sağlayabilmektir mesele.
“Şehir kimliği” evvela yerel ekonominin rehberidir…
Ve ardından da “sosyal gelişme” kulvarının.
“Ekonomiye göre şehir” değil…
“Şehre göre ekonomi” yaratmanın gözlüğüdür “şehir kimliği”.
Kopma eğilimindeki sosyal bağları ve sönümlenmekte olan sosyal dokuyu sık ve sağlam tutmaktır “şehir kimliği”…
Dayanışma kültürünün dokuma tezgahıdır.
(Önceki yazımda girizgah yapmıştım…
“Kastamonu Şehir Kimliği Çalıştayı”.
2015 yılında “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı” ve “Kastamonu Belediyesi” işbirliğinde düzenlenen ve devamında sonuç raporu kitabı ile nihayetlendirilen çalıştay bu istikametteki son yol taşı şehrimize dair…
Devamında benzer bir “toplanma” yahut eldeki kitabı “okuma” hatta yazılanları “yerine getirme” yönünde bir çaba oldu mu olmadı demeyi yeğlerim.
Söz uçtu…
Yazı rafa kalktı.
Ben “bile” dolaba atmışım…
Kapağını kapatmışım.
Elbette hayatı somut koşullar (altyapı) belirler…
İnsan emeği (üstyapı) ancak “tabi” olur.
Somut koşulları değiştirecek olanın da insan emeği olduğunu unutmamak lazım ne var ki…
Bu da akıl ve bilim ile hemhal “irade” ile olur olacaksa.)
(Çalıştay için evvela 1 Nisan 2015 günü tanıtım toplantısı düzenlendi…
Çalıştayın amacı, içeriği ve yerel aktörlerden beklenen katkı ifade edildi.
10 Nisan’da “sahaya inildi”…
Bilim insanlarının kolaylaştırıcılığında katılımcılar yuvarlak masalar etrafında toplandı.
9 soru soruldu…
“Şehrinizi kısaca nasıl tanımlarsınız?
Şehrinizi aşağıdaki parametreler açısından bir cümle ile değerlendiriniz (Tarihi, kültürel birikimi, doğal güzellikleri, konumu, ekonomik gelişmişliği)
Şehrinize ait başlıca ‘simgeler’ nelerdir?
Size göre şehrinizin en temel ‘çevre sorunları’ nelerdir ve nasıl çözülebilir?
Şehrinizle ilgili ‘kentsel dönüşüm ve gelişim’ politikaları hakkındaki tespitleriniz, teklifleriniz nelerdir?
Şehrinizin güçlü-zayıf yönler ile fırsatlar-tehditler (GZFT) analizini yapar mısınız?
Tespit ettiğiniz zayıf yönler ve tehditler için çözüm önerileriniz nelerdir?
Şehrinizin geleceğiyle ilgili ‘hayalleriniz’ nelerdir? Kısa, orta ve uzun vadede nerede ve nasıl görmek istersiniz?
Yukarıda bir cümleyle ifade edemediğiniz veya sorulmadığını düşündüğünüz ilave görüş ve önerileriniz nelerdir?”
9 soruya bugün de her yurttaşın cevap vermesi ne güzel olur…
Nedir bu Kastamonu? Nereye gider? Gitmeli?”)
(Çalıştayın “sonuç” bildirgesinde ortaya çıkan ana hatlar neydi?...
Şehir tarihine dair içerik üç aşağı beş yukarı bilimsel kaynaklarla örtüşüyor, fazlasını aramanın alemi yok, ortak hafızayı yeterli bulmak lazım.
Birkaç paragrafı paylaşmakta fayda var…
Kulağa küpe olması hasebiyle.
“Kastamonu’nun şehir kimliği anlamında önemli bileşenlerinden biri de tarihi konaklarıdır. Her bir konağın ön cephelerinin farklı mimari tasarım ve estetikte olması, Kastamonu konaklarının kültürel zenginliğinin bir göstergesidir. Kastamonu şehir merkezinde yaklaşık 400 adet konağın bulunduğu düşünülmektedir. Ayrıca İnebolu, Taşköprü ve Tosya ilçelerinde çok sayıda konak bulunmaktadır. Konakların öncelikle aslına uygun biçimde restore edilmesinin ve konak turizmine kazandırılmasının, Kastamonu’nun turizm geleceği için son derece etkili bir çalışma olacağı çalıştayda dile gitirilmiştir”…
Konaklarımız bugün itibarı ile yerel ve mülki idare tarafından “terkedilmiş” haldedir.
Ne konağı?...
Ne turizmi?
“Tüm bunların dışında kentsel dönüşüm uygulamaları çerçevesinde konut projeleri hazırlanırken bölgesel rüzgar akışı dikkate alınmalıdır. Hava akımını engelleyen projelere izin verilmemelidir. Ayrıca endemik bitki türlerinin yetiştirildiği ve geniş sosyal imkanların sunulduğu şehir parkları inşa edilmelidir”…
Ne “rüzgar yönü” ne de “Millet bahçesi”!)