-Sisli puslu soğuk bir günde en iyi yapılacak tatil müzeleri gezip kitap okumak.
-Sinop’un en ünlü imparatorunun renkli hayatı niye film olmuyor?
-Yabancı sevmez deniz neresi?
Ramazan ayı bitti ve bayram başladı. Üstelik 9 günlük bir tatil fırsatı da olunca herkes bir yerlere, kimi memleketine, kimi köyüne gitti. Bizi de artık uzaklarda bekleyen bir anne/baba kalmadığı için beklenen değil bekleyenler safına katıldık.
Zaten uzun zamandır bayramlarla aram iyi değildir. Yıllardır o vilayet senin bu il benim gezip durmaktan ne bir mahalle, ne yakın akrabalarla köklü bir bağımız olmadı. Eşim ben ve çocuklarım yani çekirdek ailemizle bir arada geçti bayramlarımız.
Kaldığımız şehirlerde kapımızı çalan olmazdı, bizim de bayramda gidecek yerimiz pek olmadı.
Bu bayramda hanımla ben yine biz bize kalınca açılmayan kapımıza, çalmayan zile bakmak yerine dedim ki;
Haydi, hazırlan gidiyoruz,
Nereye?
Huzur, sessizlik, sakinlik bulacağımız bir yere,
Ilgaz’a bir kamyon eşyayı yükleyip çıktık yola
…
OGM Sinop Rahmi Demir Sosyal tesisleri.
Sinop’a geldikçe kaldığımız bir yer var OGM Sinop Bölge müdürlüğüne bağlı Rahmi Demir Sosyal tesisleri. Yazın genelde hiç yer bulunmasa da böyle mevsim dışı zamanlarda olsun yer bulabildiğimiz için kendimi şanslı saydığım çok güzel bir yer. Bu tesisin yöneticisi Fatih Gürel ve ekibine böylesi bir tesisi güzel, temiz güvenli tuttukları için teşekkür ediyorum.
Sessiz sakin ve huzur dolu bir yer. Biz Bungolav tipi ahşap kulübede kaldık. Gece karadenizin dalgalarının sesini ninni gibi dinlerken, gün doğumunda martıların çığlıkları çalar saatimiz oluyordu.
Hava soğuk, sisli ve yağmurlu birkaç gün geçirdik. Benim için sakınca yoktu zaten ben böyle kasvetli havaların tutkunuyum.
Gün doğumunda kalkıp, martılarla yürüyüşler yaptım deniz kenarında, Dalgaların sesini, rüzgârın uğultusunu ve kuşların çığlıklarını dinledim.
Bu havalarda yapılacak en güzeli demli bir çay eşliğinde dalgaları dinleyerek kitap okumak. Madem bu şehirdeyim bu şehrin tarihine dair bir şeyler öğrenmek için e kitaplarda geziniyorum. Çok ilgimi çeken bir başlık görünce açtım, birkaç sayfa okuyunca kendimi kitapla anlatılan o gizemli tarihin akışına bıraktım. Kitabımızın adı;
MITHRADATES VI EUPATOR
Roma’nın Büyük Düşmanı
Yazar Murat ARSLAN…
Kitap çok kapsamlı ve öylesine ilginç bilgiler var ki şimdiye kadar okumadığım için kendime kızdım.
Murat hocamız sunumunda diyor ki; Bu kitap, Pontos Kralı Mithradates VI Eupator Dionysos’un biyografisidir. 2003 yılında Akdeniz Üniversitesi, Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü’nde tamamladığım Mithradates VI Eupator ve Roma başlıklı doktora tezimin dört senelik yorucu; fakat keyifli bir çalışma sonucunda kitaplaşmış biçimidir.
İÖ. 120–63 yılları arasında Küçük Asya’da hüküm sürmüş olan Pontos Kralı Mithradates VI Eupator’un hazin hikâyesidir.”
Yabancı sevmez bir deniz “Karadeniz” ya da “Pontos”…
Hocamız kapsamlı kitabında karadenizin nasıl oluştuğundan başlıyor, “Homeros ve diğer yazarlar, antikçağın en büyük denizi olarak düşündükleri Atlantik Okyanusu’nu nitelerken deniz anlamına gelen pontos ifadesini kullandıkları gibi, Karadeniz’i de ikinci bir okyanus olarak algılamışlar ve ona sadece ‘Pontos’ demişler.
Bu bakımdan pontos sözcüğünün temel anlamı, deniz üzerindeki yol, deniz yolu olup, zaman içinde deniz anlamı kazandığı sanılıyor.
Bu denizin kıyısındaki halk, “Pontos olarak adlandırılan bu fırtınalı ve meçhul denizin tehlikelerinden korkmuşlardı. Bu yüzden Pontos’a misafir/yabancı sevmez epitheton’u=lakabı takmışlardı. Bu iki kelimenin bir araya gelmesinden, Hellenlerin Karadeniz’e verdikleri isim Misafir Sevmez Deniz, Persler Karadeniz’i büyük bir ihtimalle– ‘Karanlık Deniz’; Hellenler ise, ‘Misafir Sevmez Deniz’ olarak adlandırmışlar.
Evliya Çelebi, Sey. II. 268 a. Osmanlıların, bu denize kara sıfatını yakıştırmasına ilişkin çeşitli görüşler vardır. Bunlardan ilki ve en önemlisi, sularının diğer denizlere nazaran daha koyu olmasıdır. Gece mavisi; hatta siyahımsı bir renge sahiptir. Bu bakımdan tekneden denize bakan bir insan; ancak birkaç metre derini görebilir.
Gene de bu adlandırmada denizin hırçınlığı ile bölgenin sert ve soğuk ikliminin rolü büyüktür. Zira kara kelimesi, Türkçede renk ifade etmesinin yanı sıra, aynı zamanda yön olarak kuzeyi ve karayel gibi sert soğuk iklimi de anlatır. Bu bakımdan Osmanlıların, bu denizi tanımlamak için ‘kara’ sıfatını kullanmış oldukları düşünülebilir.
Sinop’un en ünlü imparatorunun renkli hayatı niye film olmuyor?
Gelelim bizim çılgın Sinoplu imparatorumuza.
M.Ö 132-63 yıllarında Sinop’ta yaşamış olan, BÜYÜK MİTHRİDATES diye de anılan Pontus Kralı M.Ö 120-63 yıllarında hüküm sürmüş ve Roma Cumhuriyeti’nin en başarılı ve zeki düşmanı sayılmıştır.
Roma ordusuna karşı Anadolu’yu savunan en önemli Kuva-i Milliyeci komutan olan, küçük yaşta öz annesinin kendisini zehirlemesini hissetmesiyle çeşitli zehirler geliştiren, düşmanlarının yemeklerine kendi yaptığı zehirleri kattırarak ölmelerini sağlayan Büyük Mithridates bundan dolayı ilk Zehir Bilimci sayılır ve tarihte ilk biyolojik silah kullanan kişidir.
Ormanda tek başına yaşayan, vahşi hayvanları çıplak elle avlayan, 22 dil bilen, değerli taş uzmanı, büyük savaşçı, komutan çok renkli bir kişilik.
“Mithradates çok güçlü bir hafızaya sahipti. Elli yedi yıllık hükümdarlığı süresince kendine bağlı çok çeşitli etnik gruplara hitap ederken tercümana ihtiyaç duymadan bütün dillerde söylev vererek halkını yönetmiştir. Yirmi iki/yirmi beş değişik ulusa hâkim olan imparatorluğundaki her dili akıcı bir şekilde konuşabiliyor, her askerine kendi dilinde hitap edebiliyordu”
…
Kral Mithradates öyle bir kişiliğe sahipti ki; vir neque silendus neque dicendus sine cura=bir kişi onun hakkında ne endişe duymadan konuşabilir ne de sessiz kalabilirdi…
Büyük Mithridates, Roma Cumhuriyeti’nin en başarılı komutanları olan SULLA, LUCULLUS ve POMPE’yi yenmiş, Roma ordusunu bozguna uğratmış, Romalıların Anadolu’yu istilasına çeşitli savaş taktikleri ile engel olmuştur.
Kralın ölümü…
Büyük Mithridates Romalılara karşı yaptığı son savaşı kaybeder. Kendisini zehirler ancak zehre karşı bağışıklı vücuduna zehir tesir etmez. İntihar etmek ister fakat şanına yediremez.
“Yaşlı onurlu gururlu kral savaşı kaybettiğini anladı, Romalıların zafer alayında teşhir edilmektense ölmeyi tercih etti. O zamana kadar kendisini hiç yalnız bırakmayan iki kızıyla baş başa kaldı. Daima kılıcının kınında taşıdığı zehri çıkartarak hazırladı.
Çocukluklarından itibaren birlikte büyümüş Kıbrıs ve Mısır krallarıyla nişanlı olan Mithradatis ve Nysa adlı kızları da onunla birlikte zehir içerek intihar etmek istediler.
Yaşlı kral, Gallia’lı komutandan, büyük bir imparatorluğu uzun yıllar tek başına yönetmiş olan kendisini öldürüp, onun Roma’daki zafer töreninde sergilenme tehlikesini de ortadan kaldırmasını istedi. Bituitos kılıcını çekerek bir vuruşta kralı öldürdü.
Romalı komutan Pompeius, en büyük düşmanı kralın cenaze masraflarını kendi cebinden karşıladı. Çünkü Mithradates’in büyük başarılarını takdir ediyor ve onun, zamanının en büyük kralı olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden adamlarına Mithradates adına cenaze töreni hazırlamalarını emretti. Kralın naaşını bir triērēs’le Pontos hanedanlığına ait kraliyet nekropolis’inin bulunduğu Sinope’ye gönderdi.
O gün Karadeniz, kralını son kez taşıdı. Kral sade bir törenle atalarının yattığı kraliyet mezarlığına defnedildi.”
Mithridates’in oğlu FARNAK babasının cesedini çeşitli hediyelerle Roma ordusuna sunar. POMPE’ye gönderilen ceset bozulmuştur. Romalı General bu yiğit insana kıyamaz, onu tekrar Sinop’a gönderir ve ecdadının yanına gömdürür.
Kralın mezarı kayıptır. Birçok iddia olsa da Sinop turizmi için çok önemli bir kültür değeri olan VI. MİTHRİDATES’in mezarının Balatlar yapı topluluğu bölgesinde olduğu sanılıyor.
Altın heykeli ile Sinop’a gömülen kralın mezarı ile ilgili yabancı kaynakların çeşitli rivayetleri vardır.
Şehre bir tepeden bakınca…
Sinop Şahin tepesindeyiz, Karadeniz üzerinden bir sis bulutu geliyor, şehrin üstünü kapatıyor usul usul.
Düşünüyorum da bu tepeden binlerce yıldır kimler izledi bu güzelim yarım adayı.
İmparatorlar, krallar, sıradan insanlar.
Deniz aynı deniz, bulut aynı bulut, kayalar aynı..
Tek değişen nesiller boyu bakan insanların bakış açısı.
Ben ne mi görüyorum.
Huzurlu bir kent, mutlu insanlar…
Hep böyle kal Sinop…
Cebrail Keleş/ Balıkçı şef
1 Nisan 2025-Sinop