Vatandaşın dünya telaşesinden kıt kanaat da olsa sıyrılabildiği Ramazan Bayramı ardımızda kaldı, derin bir nefes alarak yeniden kafayı suya soktuk bayramın bitimiyle birlikte, envai hercümerç içinde ayakta kalma tutuşmasına kaldığı yerden devam…
Rastgele.
Önümüz “23 Nisan”…
Gazi Stadı’nda gönül gönle.
Egemenliğin ulusa devrolduğu ve bayram olarak çocuklara hediye edildiği o şanlı günün 105’inci yıl dönüm coşkusu Gazi Stadı’na yine sığmayacak(tır)…
Akacak(tır) bent vurulmaz bir nehir gibi şehrin sokaklarında Karaçomak’ı kıskandıran debisiyle.
İlk günkü his ile kutlayacağız…
Kahramanlarımızı anacağız.
Karşı karşıya değil…
Omuz omuza vererek.
Milletçe…
Kardeşçe.
Her kardeşin hakkını aldığı toplumsal iş ve hak bölüşümünü en yüce amentülerimizden biri sayarak…
Matematiğimizi şaşmaz kılarak.
(Gazi Mustafa Kemal Atatürk 24 Nisan 1920 günü Meclis’te açılış konuşması yaptı…
Tam metne https://ata.msb.gov.tr/Genel/icerik/24-nisan-1920-tarihli-konusmasi linkinden ulaşabilirsiniz.
Tarihi bir vesika hüviyetinde bu konuşması da…
23 Nisan’ı getiren somut koşulların tam bir izahı.
Elbette verdiğim link işlev görecektir ama yine de bu tarihi vesikanın birkaç paragrafını burada paylaşmakta fayda var…
“Meclis-i Mebusan'ın feshi, kuvvetini milletten almayan hükûmetlerin sık sık değişmesi ve halkın vicdanından doğan milli birlik uğrundaki çalışmaların üzücü bir şekilde siyasi ihtiraslara kurban edilmesi yüzünden dünyaya karşı millî varlığımız duyurulamadı… Yabancı kuvvetlerin işgali altında inleyen başkentimizde kan ağlayan bütün onurlu kişiler, millet aydınları, din ve devlet hizmetlerinin önde gelen kişileri, büyük hilâfet ve saltanat makamı milli bağımsızlığımızın bu tehlikeli durumdan kurtarılmasının ancak milli vicdandan doğan birliğin azim ve iradesine bağlı bulunduğuna iman getirdiler. Fakat İstanbul'un baskı ve işgal altında bulunması sebebiyle milli onuru korumaya maddeten olanak kalmamıştır… İşte bu sırada, Anadolu'ya mülki ve askeri işlerle görevli olarak ordu müfettişliğine atandım. 16 Mayıs 1919 günü İstanbul'u terk ettim, Samsun'da bu iş için görevlendirilmemi, din ve millete hizmet etmek için en büyük ve kutsal bir şeref olarak kabul ettim… Millî vicdanın büyük iradesine bağlı olarak, milleti bağımsız ve vatanımızı düşmanlardan arınmış görünceye kadar çalışmak andıyla 16 Mayıs 1919 günü İstanbul'dan ayrıldım”.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk “16 Mayıs-19 Mart” tarihleri arasında Anadolu’daki vatanperver hareketi nakış nakış dokudu…
“Erzurum” ve “Sivas” kongreleri başta olmak üzere Anadolu “birleşti” İstiklal’de.
İstanbul’daki Meclis-i Mebusan şehirdeki düşman işgalinin çalıştırmama hamleleri nedeniyle “tatil” kararı aldı…
Karar, uzun süredir haberleşme kanallarının kapandığı Ankara’da duyuldu, derhal pozisyon alındı bu yeni duruma göre.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 19 Mart 1920’de millete duyurdu… “Hilâfet makamının ve saltanatın bağımsızlığının dokunulmazlığını, millî bağımsızlığımızı ve millî sınırlarımız içinde yaşama imkân verecek bir barışı sağlayacak önerileri ayrıntıları ile tespit edip uygulayabilmek için, millet tarafından olağanüstü yetkiye sahip bir meclisin Ankara'da toplanması gereğini”.
Ankara’da yeni bir meclis kurulmamış olsa idi…
Osmanlı Devleti’nin şahsında vücut bulan yedi yüzyıllık egemenlik kesintiye uğrayacaktı.
Tuz buz olacaktı Türk Milleti…
Derin bir boşluk ortaya çıkacaktı.
Aciliyeti ifade ediyor aşağıdaki sözleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün…
“İşte, anayasal durum ve hukukumuzun neden olduğu bu gereklilik ve zorunluluk dolayısıyla ve milli egemenliğin her şeyden önce sağlanması amacıyla Büyük Meclisimiz olağanüstü yetki ile toplanmıştır”.)
(Konuşmasında geçen bir paragrafı daha burada yad etmek gerek…
“Meclisimizde oluşan ve beliren milli kudretimiz, Hilâfet makamı ve saltanatı yabancı baskısından kurtaracak ve Osmanlı devletini dağılma ve tutsaklıktan kurtarma önlemleri alacaktır. Tam bağımsızlığa sahip, hilâfet makamına vicdani bağlılığı ile övünen, İslâm dünyası içinde yaşama anlayışını kendinde gören bir milletin tutsak olamayacağı inancıyla, davranışlarımızı adım adım izleyen bütün medeni dünya ve insanlık sizlere yardımcı olacaktır”.)
(23 Nisan 2025 günü Gazi Stadı’nda “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı şan ve şerefle kutlayacak(tır) Kastamonu…
Bayramın asli sahibi çocuklarımız akıl ve hünerleri ile tribünleri dolduran halka geleceğe dair umut verecek.
Her bayram töreni…
Çocukların geleceğe bıraktıkları zihni emanettir.
Kah fotoğrafları kah hafızasını…
Sayfaları açar açar bakar yıllar boyu.)
(Milli Eğitim Müdürlüğü stadyumumuzu “Gazi Şehir Stadı” ibaresi ile adlandırıyor…
“Gazi Stadı”dır sadece oysa.
Öğretmenlere iş öğretmeyelim…
Dosdoğru yazın lütfen.)