Geçtiğimiz hafta İnebolu Limanı’ndan bahis açmıştım, yapımına ilk başlanıp da nihayeti en sona kalan, kaç padişahın kaç hükümetin üstesinden gelemediği meşhur liman…

Güzel bir hikaye çıktı klasör aralarından.

Nerdeyse bir buçuk asra merdiven dayayan mevzu neticede…

Hikayeler, masallar, fıkralar lebideryası.

Sene 1997…

Mühendislik alanında “marka” bir üniversiteyi iyi derece ile bitirip sılaya dönmüş ve akademisyenliğe başlamıştı, kaderinde “Ulaştırma Bakanlığı” varmış, bakanlığın liman projesi işlerini yapan biriminde mesaiye başladı bıyığı terlememiş mühendis.

Ateş gibiydi, adımı atar atmaz hemen projelere koyulmak istedi, elinde “rapido”…

Amirleri güldü haliyle, “bu işler okulda dirsek çürütmeye benzemez” demeye getirdiler besbelli, babacan insanlardı, “alaylı eğitim” vermeye başladılar.

“Kastamonuluyum” demişti…

“E o halde ilk ödevin İnebolu Limanı olsun” dediler, metal dolaptaki “K” işaretli yüklü klasörlerin içinden “İnebolu Limanı” projesini buldu, “Çalış üzerinde” dediler. (Amirlerinin derdi genç mühendisi birimin projeleri üzerinde eğitmekti, limanın yeniden ihaleye çıkması gibi bir düşünce asla yoktu, bütçe yoktu çünkü kasada, mevcut süren projeler bile makas yiyordu.)

“Avan proje” çizdi Kastamonulu genç mühendis, amirleri hiç bozmadı, “Prosedürü uygula ve projenin fizibilitesinin çıkarılması için Fizibilite Daire Başkanlığı’na teslim et” dediler, elden götürdü ve takip etmeye başladı, kısa bir süre sonra fizibilite raporu çıktı, raporu gitti aldı…

“Eksi 1000” puan verilmişti fizibilite durumuna, “yapılabilir” değildi”, hem de “hiç değildi”, “eksi 1000” ne demek?

Proje dosyasını tozlu rafa koydu ve dolabın kapısını kapattı…

Çok üzgündü.

Aradan vakit geçti, genç mühendisin telefonu çaldı, genel müdürün özel kalemi telefonun diğer ucundaydı, “Kastamonu vekiliniz geldi, genel müdür ile görüşecek, tanıyorsan bir uğra”…

DYP Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel idi gelen.

“Gelmeyeyim” dedi genç mühendis…

Vekili yakından tanıyordu çünkü.

Sabah saat 11.00…

Nurhan Tekinel doğrudan konuya girer ve nazik bir üslup ile İnebolu Limanı kapasite geliştirme ihalesinin bir an önce yapılmasını rica eder. Genel müdür “Bu projenin fizibilitesinin uygun değil, DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) tarafından bu ihaleye onay verilmesi olanaksız” der.

Nurhan Tekinel nezaketini ve sakinliğini korur, kendisinin her türlü gerekçeyi aşabileceğini ifade eder ve derhal ihaleye çıkılmasını talep eder. (İktidarda REFAH-YOL hükümeti vardır ve kendisi de DYP Genel Sekreteri’dir.)…

Geçmiş dönem bakanlık yapmıştır üstüne üstlük, demiri emir ile kesecek güçte, bıçağı daim keskindir.

Genel müdür gerekçeler sıralamayı sürdürür…

Nurhan Tekinel “Bu iş ihaleye çıkmadan buradan kalkmayacağım” diye sert bir çıkış yapar, öğlen olur, mesai biter, kalkmaz koltuğundan, gitmez, genel müdür yemek söyler, kahve ikram eder, çaylar içilir.

Genel müdür baktı olmuyor ulaştırma bakanını telefonla arar ve konuyu anlatır, bakan da aynı gerekçeleri öne sürer, Nurhan Tekinel’in sert üslupla  “Ben buraya bahaneler, mazeretler dinlemeye gelmedim, ya bu işi yaparsınız ya da ben gereğini yapar Tansu Hanım’a iletirim” şeklinde diretmesi üzerine bakan talimat verir genel müdüre, “İhale hazırlığına başlayın”…

Başbakanlığın özel kontenjanı ve talimatları ile DPT’den onay alınır.

Genç mühendis kendi çizdiği projeyi arşivden çıkarır, ihale belgelerini hazırlar, onaya hazır hale getirir…

Olmayacak duaya “amin” dedirtmiştir Kastamonu Vekili.

O günün parası ile “3.5 trilyon” ödenek konuldu…

Ana mendirek 320 metre daha uzatıldı, rıhtım yapıldı, liman içi taraması gerçekleştirildi.

Sağ olsun genç mühendis ve tuttuğunu koparan vekil…

Tarih unutmaz emeği.

Not: 30 yıl önceki bir olayı tanıklardan dinleyerek kaleme aldığım unutulmasın, diyaloglar bire bir illa tutmayacaktır, kusurumuz affola…

Derdim tarihi içine edebiyat katarak okunur kılmak biraz da.

Nurhan Tekinel’i tanıyanlar, diyaloglarda çok “yumuşak” kelimeler tercih ettiğimi tahmin ederler, “sert” dediğim jestlerinin aslında “kasırga” olduğunu da bilirler…

Memleket için asabileşen haletiruhiyeye can kurban.

Kastamonulu genç mühendisi sorarsanız…

Ne okuduğu okulun ne de mühendislik bilgisinin hak ettiği kıymeti gördü Kastamonu’da, “Marmaray” projesinin başlangıcında yer alması bile Kastamonu’da geçer akçe olmadı, eğitim ne zaman değer gördü ki?

“İnebolu Limanı” özelleştirme devrinde bu fakir de az “hakaret” yemedi…

Koltuklarda oturanlar değişse de “Şehri bivefa” hep aynı, o zaman da “gasteci” kılığına sokamamışlardı beni, ipimin kimin elinde olduğunun yaygarası yapıp durmuşlardı.

Memleket “gün görsün” de…

Mesele değil bizim gibilerin karanlık gecelere hapsedilmeye kast edilmesi.