Dünya ciddi mi ciddi “iklim krizi” sarmalında savruluyor, haletiruhiyemiz itibarıyla bizim (Kastamonu) her ne kadar dünya içinde olup olmadığımız tartışmaya açık olsa da, “durup” düşünmekte fayda var ciddi ciddi…
“Durmak” bizim işimiz gerçi, az da düşünsek olmaz mı, az biraz.

Erimeyiz düşünmekle…
Cüssemiz yerli yerinde kalır.

Düşünmezsek eririz ama…
İçinden çürüyen asırlık ağaç misali ilk rüzgarda göçer gideriz.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Yeşil ürünlerdeki rekabet gücü potansiyelimiz oldukça büyük” dedi misal…
“Yeşil ürün” denildiğinde “yeşilbiber” anlamayalım da.

E yeşilbiberi de kapsıyor elbette…
Kapsam, bir çırpıda listeleyebileceğimizin çok üstünde, tastamam bir “dönüşüm”.

Bakan Şimşek devam ediyor sözlerine…
“Eğer 2050'ye kadar ortalama sıcaklık 3,2 derece artarsa, dünya bu haliyle güçlü bir tepki vermezse bu durumda küresel GSYH baz senaryoya göre yaklaşık beşte bir daha düşük olacak ve açlık riski de yine beşte bir oranında yükselecek. Kuraklık riski gerçekten artıyor. İçinde Türkiye’nin de olduğu 129 ülke, bugünkü haliyle verileri baz alırsak ciddi bir şekilde ileride kuraklık riskiyle karşı karşıya.” 

“Suriyeli” göçünden sıdkı sıyrılan “tuzu kuru” demokratlarımız sıkı dursun…
Asıl göç neymiş o zaman göreceğiz.

Gıda bulamayanlar…
Bulanların sofralarını talan edecek.

Bugünden bu senaryoyu dikkate almakta fayda var…
Bakan’ın sözleriyle devam edersek “Sanayi; karbon ayak iz azaltmak zorunda kalacak. Elektrik üretiminde daha çok yenilenebilir enerji, karbondan arınma, enerji verimliliği öne çıkacak. Tarımda orman alanlarının genişletilmesi, biyolojik çeşitliliğinin korunması; ulaşım alanında özellikle elektrifikasyonu tamamlanmış demir yollarıyla malların taşınması ve ulaşım için kullandığımız araçların elektrifikasyonu sağlanacak.”

“Yeşil, yeşil, yeşil”…
Kastamonu bu yeşillerin en azından birinin kanadından tutabilir.

Hem “iklim krizi” karşısında pozisyon almamız lazım (Kastamonu)…
Hem de iklim krizinin ortaya çıkaracağı fırsatları görmemiz ve değerlendirmemiz lazım.

“Lazım da lazım”…
Sana ne birader?

Memleketin üniversitesi ne güne duruyor?..
Düşünsün dursun.

“Tabiat” odaklı ihtisas üniversitesi değil mi hem?..
Sorumlulukları bu.

(Üniversitede “danışma kurulu” toplantısı yapıldı geçenlerde…
Basında okuduk.

Üniversitenin eksiklerini söyleyen bir kişi çıktı mı toplantıda?..
Eleştiren bir kişi.

Bir kişi yeter…
Nüvesidir o umudun.)

Not: “Yeşil ekonomi” demişken…
Hiçbir şey yapmayıp (Kastamonu) sadece “eşek baklası” üretsek yeter, yedi ceddimize fayda, şaka değil.

“Kara bakla”…
“Hanım baklası”.

İsmine ne derseniz artık…
Yaşı bir alem, kurusu ayrı alem, iç hali daha başka alem.

Doğa ve emeğin bahşettiği kelimeleri kifayetsiz kılan bir hazine…  
Ne lezzet.

Mahkum olsam…
Tayınım sadece eşek baklası olsa.

Müebbet yatarım…
Gıkımı çıkarmam.

Not 2: Kargalar kaplumbağa yumurtalarına dadandı…
“Soykırım” desem yeri.

Yumurtasını doğaya bırakıyor kaplumbağa…
İçinden yavru çıkacak.

Kara karga “kokusunu” alıyor…
Sorti derhal.

Gagası ile kırıyor yumurtayı…
Embriyo aşamasındaki yavruyu “hüp” ediyor.

“Korkuluk” olsam…
Nesilden nesile bilgi aktarımı var kargalarda, korkulukların “hikaye” olduğunun farkındalar, gülüp geçiyorlar.

Tüfek mi olayım?..
Diken mi?