İstiklale giden yolda başlarında örtü, ayaklarında lastik, sırtlarında cephane...
“Şalvarlı ordusu”.
Birinci Paylaşım Savaşı’ndan yenik çıkmanın en acı farurasını kadınlar ödedi, kanunudur savaşların nitekim, bedelini daima kadınlar öder...
Anadolu kadınının ödediği kaçıncı fatura idi bu?
Bir tarafta düşman süngüsü, diğer tarafta eşkiya hançeri, kucaklarında bebek...
Köyden, kasabadan, ocaklarında yangın pişen derme çatma hanelerden geldi cefakar kadınlar ve Türkiye Cumhuriyeti’ne can verdiler.
“Şerife Bacı” oldular kağnı birliğinde...
“Halime Çavuş” oldular erkek makamında.
Anadolu’nun her kır köşesinde bağımsızlık meşalelerine dönüşen orman yarattılar...
Tohumdular, sürgün verdiler, çınar oldular.
Ölen bayraklaştı...
Ayna oldular gelecek nesillere.
Köyüne, kasabasına, ocağında yangun pişirdiği derme çatma hanesine döndü “kalan”...
Başında örtü, ayağında lastik, elinde çapa.
“Kimsesizlerin kimsesi” gayretindeki cumhuriyetin tüm çabasına rağmen...
Ne kadar ilerledi köydeki, kasabadaki, yıkık hanelerdeki kadının yolu refaha ve feraha ermekte acep?
Meydan kürk mantolulara kaldı...
Başında şapka, ayağında rugan, elinde sosyetik çanta.
Ey Nazım Hikmet sen ne ustasın tarlasında aynı yürek ferahlığı ve aynı yorgun alışkanlık içinde kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi istikale yürüyen Anadolu kadınını anlatmakta...
“Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda...”
Şalvarlı ordusuydu...
Safım orasıdır.
(Kastamonu Valiliği’nin paylaştığı 10 Aralık İlk Türk Kadın Mitingi kutlama görselinde yer alan her iki fotoğraf da Kastamonu’dan değil...
“Gaf”.
Üstteki (Türk Kadınlar Birliği pankartı olan) fotoğraf 11 Nisan 1930 tarihli İstanbul Sultanahmet...
Ne alaka 10 Aralık 1919 Kastamonu’su ile.
“Türk Kadınlar Birliği” ne ola?..
Kadınların siyasal haklarını elde etmesi ve sosyal yaşama eşit katılımlarını sağlamak için Nezihe Muhiddin tarafından 16 Haziran 1923’te “Kadınlar Halk Fırkası” ismiyle kuruldu, ardından “Türk Kadınlar Birliği” ismini aldı, günümüzde de yoluna devam ediyor dernek.
Birliğin ilk mitingidir fotoğraftaki...
Nereden bulmuş bulan?
Alttaki fotoğrafın da Kastamonu ile ilgisi yok...
İkinci “ıska”.
Naçizane önerim tarihi vakaları “cehalet” ile ele almamak gerekir kat’i suretle...
Kamu sorumluluğu ile bağdaşmıyor nihayetinde.
Eminim ki her iki fotoğraf da dalga dalga Kastamonuluların paylaşımlarında ilenihaye yayılacaktır kısa sürede...
Önüne geçilemez bir sel olacaktır.
Yanlış bilgi ile tarihimizi ancak tahrif etmiş oluruz...
Lütfen sorumluluk gösterelim.)
(“10 Aralık 1919 Kastamonu Kadın Mitingi” vaktinde, “Melek Reşit Hanım” elbette, illa yad etmek ile vazifeliyim...
Kastamonu önceki valilelerinden Reşit Paşa’nın eşidir.
Vali Reşit Paşa’nın Kastamonu’dan tayini çıktığı Sivas’ta 28 Kasım 1919’da kadınlara seslendi Melek Reşit Hanım (Bu paragrafı daha önceki yıllarda da paylaşmıştım)...
“Memleketimizi düşmana vermemek için erkeklerimizle beraber çalışacağız. Bu kararımızı bütün Anadolu’daki Türk ve Müslüman hemşirelerimize bildireceğiz… Bütün Anadolu kadınlarının memleketlerini erkekleriyle, çocukları ve ihtiyarları ile beraber müdafaa edeceklerini Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya mümessillerine de söyleyeceğiz. Hakka riayet etmelerini rica edeceğiz… Türk, İslâm milletinin, hatta kadınlarının müdafaa-ı vatan için hayatlarını nasıl istihkar ettiklerini hem vallah, hem billah göstereceğiz. Sözümüzden dönmeyeceğiz, ölümden kaçmayacağız… Bu kararımızı önce sevgili Padişahımıza söyleyeceğiz, Başvekilimize ve Dâhiliye Nazırımıza bildireceğiz. Bu kararı kabul ediyoruz değil mi Hanımefendiler?” (Ayten Sezer Arığ, Atatürk Ansiklopedisi.)
Vali Reşit Paşa’nın ve eşi Melek Reşit Hanım’ın hayat hikayelerini okuyalım...
Onur kaynağıdır her ikisi de.)