Nerden gelip asılı kaldı zihnime bilmiyorum, istiklal ve istikbalimiz namına tarihi zaman diliminin içinde olduğumuzdan büyük olasılık, "21 Ağustosları nasıl geçmiştir Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün?" sorusuna takıldım kaldım...

Vatan, millet ve bağımsızlık yolunda elbet.

Ömür bu kadar mı adanır?..

Candan bu kadar mı geçilir?

Tesadüf seçtiğim bir gün "21 Ağustos"...

365 gün ve ilave 6 saatin yekunu birbirinden eksik değildir emekte, cürette, vatanperverlikte.

Kronolojik sırayla okuyalım...

"1914 - Atatürk'ün, Enver Paşa'nın 10 Ağustos 1914 tarihli telgrafına cevabı: 'Sırbistan'a hızlı bir hareketin gerekliliği, emrinize göre, telkin edilmektedir. Ancak Bulgarların, hiç olmazsa Alman-Fransız muharebe sonuçları görülmeden, Rusları gücendirmemek ve Rusların istek ve öğütleriyle tarafsızlığı korumak kararında bulundukları görülüyor.'

Atatürk'ün, Sofya'dan Harbiye Nezareti'ne Bulgaristan, Romanya, Sırbistan ve Yunanistan'ın Osmanlı Devleti ile karşılıklı ilişkileri hakkında raporu.

1915 - İkinci Anafartalar Muharebesi.

Mustafa Kemal'in İkinci Anafartalar Zaferi'ni kazanması. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Mareşal Liman von Sanders'in, sabah, Çamlıtekke'de Anafartalar Grubu Komutanlığı Karargâhı'na gelişi ve Atatürk'le görüşmesi. İngilizlerin, öğleden sonra Anafartalar bölgesinde 7. ve 12. Tümenler cephesine topçu ateşiyle başlayan taarruzu, ancak topçu ve piyadelerimizin karşı ateşi, askerlerimizin süngü hücumu ile Yusufçuk, İsmailoğlu, Kayacıkağılı tepelerine yönelttikleri taarruzların ağır zayiat verdirilerek püskürtülmesi (Atatürk, bugünkü muharebeleri de yaptığı düzenlemeler, tümen komutanlarına verdiği emirlerle kendisi yönetmiştir).

1916 - 19 Ağustos'ta başlayan ve 20 Ağustos'ta da devam eden Rus taarruzu karşısında 3. ve 16. Kolorduların asıl mevzilerine çekilmeleri (16. Kolordu birlikleri, düşmanın bu taarruzu esnasında -7. Tümen ve 20. Alay'ın gerekli savunmayı gösterememesi nedeniyle- Masalla deresi yönünde geri çekilmeye mecbur olmuştur).

1920 - Atatürk'ün, Batı cephesindeki askerî faaliyetlerle Antep cephesindeki millî mukavemetler hakkında Türkiye Büyük Millet iMeclisi'nde konuşması: '...Ayıntap ve havalisi halkının vatan müdafaasında, onur ve namus ve bağımsızlık müdafaasında gösterdikleri hareket şekli cidden takdire değer ve örnek alınacak niteliktedir.'

1921 - Çay'ın Yunanlılar tarafından işgali.

Atatürk'ün, cepheden Kâzım Karabekir'e telgrafı: '...Bir dağ ve bir fedakâr kalsa bile bağımsızlık davamızın devam edeceği hakkındaki sarsılmaz kanaatin, Yunan ordusu ile meydan muharebesine tutuştuğumuz bir anda, tarafınızdan tekrarı ve doğrulanması büyük kalp huzuruna sebep oldu. Askerî harekât plânımız, düşündüğünüz gibi düşünülmektedir. Yalnız Ankara batısında ciddî bir muharebe vermeyi umumî düşünceye göre gerekli görmekteyiz. Fevzi, İsmet Paşalarla beraber Batı Cephesi Karargâhı'ndan selâmlarımızı sunarız.'

1922 (20-21) - Atatürk'ün, Akşehir'de Batı Cephesi Karargahı'nda I. Ordu Komutanı Nurettin ve II. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşalara, taarruz plânını harita üzerinde açıklaması ve taarruz emri verişi. Atatürk'ün, Akşehir'den otomobille Konya'ya dönüşü.

1929 - Atatürk'ün, Ertuğrul yatı ile İstanbul'da Yalova'ya gidişi, buradan Bursa'ya geçişi.

1933 - Atatürk'ün, Dolmabahçe Sarayı'nda eski Fransız Başbakanı Herriot'u kabulü ve 2,5 saat görüşmesi. (Atatürk, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü (Araş) Beyin de hazır bulunduğu bu görüşme esnasında Herriot'ya Büyük Nutuklarından bir nüshayı imzalı olarak armağan etmişlerdir).

1935 - Atatürk'ün, Florya Köşkünde saat 16.00'da Bakanlar Kurulu'na başkanlık edişi."

(www.ataturktoday.com...

İncelemenizde fayda var.)

Not: Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Kazım Karabekir paşaya yolladığı telgraftaki şu cümleyi lütfen yeniden okuyalım...

"'...Bir dağ ve bir fedakâr kalsa bile bağımsızlık davamızın devam edeceği hakkındaki sarsılmaz kanaatin, Yunan ordusu ile meydan muharebesine tutuştuğumuz bir anda, tarafınızdan tekrarı ve doğrulanması büyük kalp huzuruna sebep oldu..."

"Bir dağ ve bir fedakar kalsa bile..."...

Budur işte Anadolu vatanperverliğinin sihirli formülü.

"Bir dağ"...

"Bir fedakar."

"Bir ses"...

Dağa vurup yankı yankı Anadolu'ya yayılmaya görsün.

Son fedakar kalana kadar bitmez...

Dağ saklar, yaralarını sarar, güç katar.

"Kurtuluş Savaşı başta olmak üzere, yedi düvel, nasıl oldu da çaresiz kaldı Türk Milleti'nin karşısında?"...

Ne dağları bitti, ne fedakarları.

Bitmez de...

Sancak elden ele dağ zirvelerinde dalgalandırılır.