Özgürlük yaşamın en vazgeçilmez gerçeği. Hayat coğrafyamızdaki iklimlerin en güzeli. Yaşadığımız zaman diliminde kıymeti tam bilinemeyen, kaybedilince ise uğruna can vermekten çekinmediğimiz bir hakikat.
Bu güzelliklerle varlığından haberdar olduğumuz özgürlük, yaşamda kendi tanım dairesinde her zaman mutluluğun ve refahın iksiri olurken, kendi tanım dairesi dışına taşınıldığı zaman tahrip edilmiş bir özgürlük anlayışı dünyamıza egemen olur ki, hem fert olarak şahsımıza, hem de toplumumuza zarar vermek sureti ile çeşitli sıkıntılara kapı açılmasına sebep olmaktadır.
Bilimsel olarak ele aldığımızda özgürlük, herhangi bir kısıtlama, zorlama olmadan ferdin hür iradesini kullanabilme, seçimini kendi fikri doğrultusunda yapabilmeyi ve yaşatabilmeyi ifade etmektedir. Yani dış etkenlerden tamamen soyutlanmış bir oluşumdur özgürlük. İnsanın kendi iradesi ile yaptığı seçim kadar kendini güvende hissettiği yaşam biçimi yoktur. Kişinin özgürce yaşama biçiminde başkalarının haklarını ihlal etmeme ve onlara da saygı duyma yaşamak istediği özgürlüğün ilkelerindendir. Özellikle hükümet baskılarından uzak bir ifade özgürlüğü ile demokratik oluşumlarda var olabilme , kararını verdiği her türlü siyasi süreçlerde faaliyet edinebilme de özgürlüğünün bir parçası olarak değerlendirilebilinir. Açıkça bireyin farklı seçenekler arasında hiçbir baskıya maruz kalmadan kendi iradesi ile tercih yapabilmedir özgürlük. Yaşam döngüsünde özgürlük, yaşamına dokunacak çok farklı alanlarda bireyi pozitif olarak güçlendirmektedir. Eğitim, sağlık gibi buna benzer yaşam için gerekli olan pek çok alanda şahsına menfaatler sağlamıştır.
Özgürlük, anayasal hak olarak güvence altına alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda özgürlüklerle ilgili pek çok madde vardır. “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz,devredilmez,vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder”(Madde:12). Buradan anlıyoruz ki, özgürlük yaşamın evrensel kümesidir. Çoğu değerler özgürlüğün evrenselliğinde şekillenmektedir.
Doğal olarak şu soru ile muhatap olabiliriz, özgürlüğün bir limiti yok mudur ? Özgürlük demek, sınırsız, sorumsuz bir hayat yaşamak mıdır ? Tabii ki öyle değildir. Ferdi özgürlüğümüz bir başkasının özgürlüğünü ihlal etmeden onun özgürlüğünün başlama noktasına kadardır. Aynı zamanda anayasal olarak da bu sınır korunmaktadır. Hangi alanda ne kadar özgür olabileceğimiz, veya özgürlüğe sahip olmadığımız açık açık beyan edilmiştir.Özellikle devletin bekasına zarar verecek nitelikteki her tip ifade özgürlükleri, basın ve internet özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü ve bunun gibi pek çok alanda kontrollü bir özgürlük yapılanması olduğunu ve ihlalinin de Türk Ceza Kanununa göre suç teşkil ettiğini biliyoruz.
Son zamanlarda kamuoyunda özgürlük adı altında oluşturulan uygulamalar maalesef arzu edilen ve tanıma uyan bir özgürlük anlayışında cereyan etmemektedir. Böyle olmasından dolayı da pek çok insanımız mağdur olduğu gibi kamu personeli araç ve gereçleri de zarar görmektedir. Demokratik hakların kullanımına müsaade varken, anti demokratik hak arayışları toplumsal infialin oluşmasına sebep olmaktadır. Emniyet ve insan gücünün boş yere heder olmasına sebebiyet vermektedir. Son dönemde televizyon ekranlarından da seyrettiğimiz gördüğümüz kadarıyla sadece kamu değil kültürel ve tarihi değerlerimizde bu hareketlerden etkilenmekte ve tamiri mümkün olmayan zararlara uğramaktadır. Ecdadın bin bir güçlükle kılıcı ile canını ortaya koyarak alıp bize hediye ettiği o güzelim tarih, sanki üzerinden ecnebi askeri geçmiş hale getirilmektedir. Savaşlarda bile dini mabetler, tarihi yerler koruma altında iken, ben özgürlük kullanıyorum anlayışı ile yok edilmesi hangi vicdanın, aklın ve yasanın kabullenebileceği bir durumdur?
Özellikle lider konumundaki kişilerin çevresindeki bireylere olan tesir gücünü özgürlük alanında kullandırma noktasında baskıcı, yönlendirici bir yolla etkili olmaya çalışması, onu özgürlük tanımının dışına taşımakta, aslında bireye özgürlük tanıma değil, özgürlüğünü elinden alma noktasında bir işlev icra etmektedir. Birey hür iradesini akli melekesi ile birleştirmeden fersah fersah uzaklaştırılmaktadır. Özgürlüğümü yaşıyorum zanneden bireyde, kendini olumsuz eylemlerin zarar veren oluşumların kucağında bulmaktadır, pek çok sıkıntılar yaşamaktadır. İnsanların özgürlüğüne bu denli gem vurmaların ahlaki bir yanı da yoktur. Bu yaşanan ise özgürlük değil olsa olsa bir ÖZGÜRLÜK GARABETİDİR. Kalın sağlıcakla.
Mahmut KÜÇÜK
Emekli Akademisyen