Kastamonu Üniversitesi’nde bu hafta Kastamonu Söyleşilerinin üçüncüsü düzenlendi ve bu haftanın konusu “Afet Yönetimi ve Riskleri” idi. Konuşmacı olarak Kastamonu AFAD il müdürü sayın Dr. Suat Tüfekçi, Kızılay il merkezi başkanı Sabit Tavil, Doç.Dr. Bülent Yıldız ve Dr.Öğr. Üyesi Nazlıcan Dindarik katıldı. Bugünkü haftalık yazım röportaj biçiminde olacak. Konuğum ise Kastamonu Üniversitesi İİBF İşletme bölümü Öğretim Üyesi sayın Doç.Dr. Bülent Yıldız olacak.
SD: “Merhaba hocam. Aslında insanın tanıdığı bir arkadaşı ile röportaj yapması biraz garip hissettiriyor. Üstelik bu benim de ilk röportajım olacak. Hayırlısı diyelim. Hocam! Kendinizi okuyucularımıza kısaca tanıtabilir misiniz?
BY: “Merhaba Hocam. Bu tarz söyleşilerin bilgi paylaşımı hususunda faydalı olduğu kanaatindeyim. Bu nedenle devamının gelmesini dilerim. Özellikle Kastamonu özelinde yapılacak olan söyleşiler bölgemiz için de faydalar sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Ben, Kastamonu Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü Üretim Yönetimi Anabilim dalında görev yapmaktayım. Çalışma alanlarım özellikle dijital dönüşüm, lojistik, tedarik zinciri ve elbette araştırmalarımız için önem arz eden sayısal analiz üzerinedir. Alanda uluslararası ve ulusal yayımlanmış çok sayıda makalem bulunmaktadır. İnsani yardım lojistiği üzerinde bir kitap bölümüm, afet lojistiği üzerine ise devam eden bir kitap çalışmam ve makale çalışmam bulunmaktadır.”
SD: “Kastamonu Söyleşilerinde bu hafta konumuz Afet yönetimi oldu. Hocam! Nedir bu afet ve nedir bu afet yönetimi? Kısaca anlatabilir miyiz?
BY: ”Tabi Hocam. Afetler, doğal ya da insan kaynaklı olarak ortaya çıkan; canlı yaşamını tehdit eden, ekolojik dengeyi bozan ve ciddi fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplara yol açan olaylardır. Bu tür olaylar, zaman zaman başka afet risklerini de tetikleyerek zincirleme etkiler meydana getirebilir. Afet yönetimi, afetlerin önlenmesi, zararlarının azaltılması amacıyla afet öncesinde önlemlerin alınması, afet anında müdahale edilmesi ve afet sonrasında iyileştirme faaliyetlerinin planlanması, uygulanması ve koordine edilmesi sürecidir. Afet öncesinde planlama, stoklama ve eğitim gibi faaliyetler genellikle gerçekleştirilmektedir. Bu aşamada amaç elbette riskin azaltılması ve afete hazırlıklı olunmasıdır. Afet sırasında etkin müdahale, lojistik, iletişim ve koordinasyon önem arz etmektedir. Afetin hemen ardından yapılan arama-kurtarma, ilk yardım, tahliye gibi acil müdahaleler için bu çok önemlidir. Afet sonrasında ise toparlanma ve rehabilitasyon ile yeniden yapılanma önemli faaliyetler arasında yer almaktadır. Ticari işletmelerde lojistik, genellikle maliyet avantajı sağlamak, verimliliği artırmak ve rekabet gücünü yükseltmek amacıyla yürütülürken; afet durumlarında lojistik faaliyetlerin temel amacı, ihtiyaç sahibi insanlara en kısa sürede ulaşmak, hayat kurtarmak ve acıları hafifletmektir. Bu nedenle, afet anlarında lojistik ve tedarik zincirinin etkili bir şekilde planlanması ve yönetilmesi hayati önem taşır. “
SD: “Afet yönetiminin bir parçası da afet lojistiği. Afet lojistiği nedir? Afet lojistiği neden önemlidir? Afet lojistiğinin aşamaları nelerdir?”
BY: “Afet lojistiği, afet öncesi hazırlık aşamasından başlayarak, afet anındaki acil müdahale ve sonrasındaki iyileştirme süreçlerini kapsayan; tedarik, taşıma, depolama, dağıtım ve koordinasyon gibi tüm lojistik süreçlerin etkin şekilde yürütülmesini amaçlayan bir disiplindir. Hız, çeviklik, esneklik, erişilebilirlik ve dayanıklılık bu süreçte temel ilkelerdir.
Afet tedarik zinciri ise, afet öncesi hazırlık aşamasından başlayarak, afet anında acil müdahale ve sonrasında iyileştirme süreçlerini kapsayan; ihtiyaç duyulan malzeme, hizmet ve kaynakların (örneğin gıda, su, ilaç, barınma malzemeleri) doğru zamanda, doğru miktarda ve doğru yere ulaştırılmasını sağlayan, çok paydaşlı ve zaman duyarlı bir sistemdir. Bu zincir; planlama, tedarik, depolama, taşıma, dağıtım ve izleme gibi lojistik faaliyetlerin kamu kurumları, STK’lar, özel sektör ve gönüllüler arasında etkili bir şekilde koordine edilmesini gerektirir. Temel amacı, afetin etkilediği insanlara hızlı, etkin ve sürdürülebilir yardım ulaştırarak hayat kurtarmaktır.
Ticari tedarik zinciri ve lojistik faaliyetlerinde de çeviklik ve esneklik büyük öneme sahiptir fakat afet tedarik zinciri ve lojistiğinde çok daha fazla önemlidir. Çünkü afet sırasında mağdurların ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde cevap vermek öncelikli bir konudur. Ticari lojistik faaliyetlerinde kayıp maddi olmakta genelde fakat afetlerde can kaybı meydana gelmektedir. Bunun için çeviklik, entegrasyon ve koordinasyon hayati öneme sahiptir diyoruz. Bunun sağlanabilmesi için de elbette her alanda olduğu gibi afet yönetimi alanında da dijital dönüşümün gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunun için günümüzde yaygın olarak kullanılan RFID teknolojisi yeterli değildir; özellikle yapay zekâ, nesnelerin interneti, blokzincir teknolojisi gibi ileri teknoloji uygulamalarının ticari tedarik zinciri ve lojistik faaliyetlerinde olduğu gibi afet tedarik zinciri ve lojistik faaliyetlerine de entegre edilmesi önem arz etmektedir.
Afet yönetiminde olduğu gibi afet lojistiğinden de aşamalar afet öncesi, sırası ve sonrası şeklindedir. Afet öncesi tabii ki hazırlık aşamasıdır. Bu aşamada genel olarak risk analizi ve olası senaryoların planlanması, uygun depo yerlerinin tespit edilip depolama faaliyetlerinin yapılması, tedarikçiler ile ön anlaşmaların yapılması, gönüllü ve profesyonel ekibin oluşturulması ve eğitimi, ulaşım altyapısının haritalandırılması, erken uyarı sistemlerinin kurulması gibi faaliyetler yürütülmektedir. Afet sırasında arama kurtarma ekiplerinin bölgeye sevk edilmesi, yiyecek, içme suyu ve ilaç gibi acil ihtiyaçların temini, lojistik akışların koordinasyonu, geçici barınma malzemelerinin sevki, yardım taleplerinin toplanması, yardım malzemelerinin koordinasyonu ve ulaştırılması gibi faaliyetler yürütülmektedir. Afet sonrasında ise kalıcı barınma ve yeniden yapılandırma malzemelerini sevki, altyapı onarımı için ekipman ve malzemenin sevki gibi faaliyetler gerçekleştirilmektedir. “
SD: “Peki bu afet yönetiminin Türkiye açısından önemi nedir? Yakın zamanda Kahramanmaraş merkezli bir deprem yaşamıştık. Yine yakın zamanda Kastamonu Bozkurt ilçesinde bir sel felaketi yaşamıştık. Bu çerçevede cevaplayabilirsek iyi olur.”
BY: “Türkiye, aktif fay hatları, dağlık arazi yapısı, iklim çeşitliliği ve kırılgan ekosistemleri nedeniyle deprem, sel, heyelan, çığ, orman yangını vb. birçok doğal afet türüne açıktır. Nüfusun %95’inden fazlası deprem riski taşıyan bölgelerde yaşamaktadır. Kahramanmaraş merkezli yaşanan 2 büyük deprem, 11 ili doğrudan etkiledi, 50 binden fazla can kaybı yaşandı. 600 binden fazla bina ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Böyle büyük bir afetin neticesinde de doğal olarak yardım organizasyonları, ulaşım, barınma, iletişim ve koordinasyon konularında sıkıntılar yaşandı. Böyle büyük afetlerin sadece can kaybı değil; ekonomik, sosyal, psikolojik ve kültürel boyutları da bulunmaktadır. Sanayi, ulaşım, sağlık, eğitim gibi temel hizmetler uzun süre aksayabilmektedir. Afetlerde ilk saatlerde hızlı müdahale ve koordinasyon çok önemlidir. Lojistik ve ulaşım aksaklıkları, arama-kurtarma faaliyetlerinde yaşanan gecikmeler ciddi sorunlara yol açmaktadır. Yıllar süren yeniden yapılanma süreci, yalnızca maddi değil toplumsal güven ve psikolojik toparlanma açısından da zorludur. Bu nedenle, deprem yönetmeliğine uygun yapılaşma, bu yapılaşmanın sıkı denetimi, kentsel dönüşüm, dere yataklarının düzenlenmesi vb. konular çok önemlidir. Kahramanmaraş merkezli depremler, Türkiye’de afet yönetiminin ne kadar stratejik bir konu olduğunu acı bir şekilde hatırlatmıştır. Artık sadece afetlere “müdahale” değil, onları önleme, etkisini azaltma ve iyileştirme süreçlerine bütüncül yaklaşımla bakmak zorundayız. Afet yönetimi, yalnızca bir kriz değil, bir “yaşam politikası” meselesidir.
Dünya genelinde en sık yaşanan doğal afet türü, meteorolojik ve hidrolojik kökenli afetlerdir. Kastamonu ili de bu küresel eğilimden ayrı düşünülemez. Son yıllarda özellikle Bozkurt, İnebolu, Abana gibi ilçelerde yaşanan sel ve su baskınları, bunun açık göstergesidir. Şiddetli yağışların ardından dere yataklarının taşmasıyla oluşan ani seller, hem can kayıplarına hem de büyük ekonomik ve altyapısal zararlara yol açmıştır. Yüksek yağışa dayalı afetler Kastamonu gibi dağlık ve ormanlık yapıya sahip illerde daha yıkıcı hale gelmektedir. Eğimli araziler, heyelan ve kaya düşmesi gibi ikincil afetleri de tetiklemektedir. Kırsal yerleşimlerin dağınık yapısı ve düşük nüfus yoğunluğu, müdahale sürecinde lojistik ve insan gücü açısından büyük zorluklar oluşturmaktadır.
Sel riski yüksek bölgelerde su seviyesi sensörleri ve anlık uyarı sistemleri kurulabilir. Dere yatakları ve su yolları yeniden düzenlenmeli, taşkın önleyici yeşil alanlar (örneğin taşkın ormanları, yağmur bahçeleri) oluşturulmalıdır. Erozyon önleyici ağaçlandırma çalışmaları artırılmalıdır. Kastamonu'nun dağınık köyleri için mobil müdahale ekipleri ve geçici depo sistemleri kurulmalıdır. Özellikle riskli bölgelerde yaşayan halk, afet bilinci, tahliye yolları ve ilk yardım konusunda düzenli olarak eğitilmelidir. Karadeniz kıyı şeridindeki limanlar (Sinop, İnebolu, Filyos, Samsun) afet durumunda deniz yoluyla lojistik destek merkezlerine dönüştürülebilir. Bölgeye ulaşımın güç olması nedeniyle bu konu önem arz etmektedir. İnsansız hava araçları (drone) ile özellikle yolun kapandığı durumlarda ilaç, acil gıda, iletişim cihazı gibi öncelikli malzemeler ulaştırılabilir. Helikopter iniş alanları (mobil pistler) kırsal bölgelerde planlanmalıdır. Her ilçeye yakın noktalarda mobil konteyner depolar, jeneratör destekli mini merkezler oluşturulmalıdır. Afet anında bu merkezler hem yardım dağıtımı hem de bilgi koordinasyonu sağlayabilir. Heyelan riski yüksek yollar haritalanmalı ve bu yollar için orman içi yollar, eski askeri yollar vb. alternatif güzergâhlar belirlenmelidir. Herhangi bir afetin tüm aşamalarında (öncesi-sırası ve sonrası) teknoloji kullanımı yaygınlaştırılmalı ve yeni teknolojilerin süreçlere entegrasyonu sağlanmalıdır. “
SD: “Türkiye bir deprem ülkesi. Aynı zamanda Ege bölgesinde yaz aylarında sık sık yangınlar oluyor, Karadeniz bölgesinde son zamanlarda da sel felaketleri oluyor. Bunun için ülke olarak ne yapabiliriz?”
BY: “Yangınlara karşı diğer afet uygulamalarında tavsiye edildiği gibi insansız hava araçları (drone), yangın gözetleme kuleleri, erken uyarı kameraları kullanılmalıdır. Özellikle yapay zeka destekli insansız hava araçları yangının ana çıkış noktasının tespiti, diğer yangın söndürme hava araçlarına net konum verilmesi vb. durumlar açısından önemlidir. Okullarda, camilerde, kahvehanelerde, köy toplantılarında, kısacası her yerde afet eğitimi verilmelidir. Sadece yangın ve sel değil tüm afet türleri ile ilgili toplumun geneli bilinçlendirilmeli ve eğitilmelidir. Dolayısıyla herkes afet gönüllüsü gibi hareket etmelidir.
Kastamonu, Karadeniz Bölgesi'nin en fazla heyelan riski taşıyan illerinden biridir. Özellikle kuzeyde yer alan sahil ilçeleri – İnebolu, Abana, Bozkurt, Çatalzeytin, Cide – yoğun yağışlar ve eğimli arazi yapısı nedeniyle sık sık toprak kaymaları ve kaya düşmeleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Heyelanlar, yalnızca yapılaşmayı tehdit etmekle kalmaz; aynı zamanda ulaşım ve erişim ağlarını da ciddi biçimde kesintiye uğratır. Bu durum, afet müdahale ve yardım ulaştırma süreçlerinde büyük gecikmelere ve aksamalara yol açmaktadır. Kastamonu’da olduğu gibi hemen hemen bütün Karadeniz Bölgesinde dağlık alanlar, dar ve kıvrımlı yollar, sel ve heyelanlara açık geçitler ulaşımı güçleştirmektedir. İlçeler arası ulaşımda çok az sayıda yol seçeneği bulunmaktadır ve yolların kapanması halinde uzun süre erişim sağlanamamaktadır. Bu nedenle, müdahale ekiplerinin her bölgeye hızlı ulaşımı zordur. Bazı afetlerde iletişim kopmaları yaşanabilir, bu da koordinasyonu engeller. Koordinasyonun sağlanması için de dijital dönüşüme yatırım önemli bir rol oynamaktadır. Afet olduktan sonra yapılan iyileştirme, her zaman daha maliyetlidir. Oysa önleme ve risk azaltma yatırımları hem ekonomik hem de sosyal olarak daha etkilidir. Afetlerde canlı hayatı söz konusudur. Bu nedenle dijitalleşme ile ilgili maliyetler büyük görülmemelidir. Türkiye’de afet yönetimi sadece bir kurumun değil, herkesin görevidir. Afetler kaçınılmaz olabilir ama hazırlıksızlık kader değildir. Bu nedenle bölgesel risklere göre özelleştirilmiş, ülke geneline entegre edilmiş ve halkı içine katan bir afet yönetimi sistemi, Türkiye’nin geleceği için stratejik bir zorunluluktur.”
SD: “Dünyada bu işler nasıl yapılıyor. Çeşitli ülkelerde depremler, fırtınalar, yangınlar oluyor. Afet lojistiği nasıl yapılıyor?”
BY:”Dünyada afetlere en hazırlıklı ülkelerden birisi tabii ki Japonya’dır. Yerel yönetimler, okullar ve mahalle birimleri kendi afet planlarına sahiptir. Bildiğim kadarıyla evlerde afet çantası zorunludur ve her metro istasyonunda acil müdahale kitleri bulunmaktadır. Fakat tüm önlemlere rağmen afetlerde kayıplar yaşanabilmektedir. Burada önemli olan ders çıkarıp önlemler almak ve mevcut uygulamaları revize etmektedir. Örneğin Almanya 2021’de yaşanan Ahr nehri taşkını sonrası afet lojistiğini yeniden yapılandırmıştır. Dünyada afet lojistiği artık sadece kamu kurumlarının işi değildir. Kamunun yanı sıra, toplum, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları, insani yardım organizasyonlarının birlikte çalıştığı çok yönlü bir sistemdir. Türkiye de afet yönetimi alanında çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Bahsettiğim gibi önemli olan afetlerden ders çıkartıp gerekli önlemleri almaktır.”
SD: “Bizim halk olarak Afet yönetimi ve lojistiğine yardımcı olmak açısından yapabileceğimiz şeyler var mı? Afet yönetimi ve lojistiği açısından nasıl bilinç oluşturabiliriz?
BY: “Daha önce de belirttiğim gibi afet yönetimi sadece kamunun ve organizasyonların işi değildir. Toplumun geneli tarafından sahip çıkılması gereken bir meseledir. Nitekim afet anında ilk müdahalenin yakındaki vatandaşlar tarafından yapıldığını da gözlemlemekteyiz. Bu nedenle her alanda olduğu gibi bu alanda da eğitim şart diyoruz. Fakat diğerlerinden farklı olarak sadece görevlilerin eğitimi değil, görevli ya da gönüllü olsun olmasın tüm vatandaşların afetin her türüne yönelik, özellikle de yaşadığı coğrafyada en sık karşılaşılan ya da riski en çok olan türüne yönelik eğitilmesi şarttır. İnsanların da bu tür eğitimleri zahmet olarak görmemeleri, gönüllü olarak talip olmaları gerekmektedir. AFAD ve Kızılay tarafından online olarak da afet farkındalık eğitimleri düzenlenmektedir. Bunlara katılım önemlidir. Bu tür eğitimlerini de sayısının arttırılması gerekmektedir. Lojistik tarafından baktığımızda ise bireysel ya da toplumsal olarak toplanan yardım malzemelerinin kontrolsüz ve bilinçsiz bir şekilde dağıtıldığına tanık olmaktayız. Örneğin bir bölgede battaniye ihtiyacı yokken o bölgeye fazla battaniye stoğu yapılabilmekte fakat ihtiyaç olan başka bir bölgeye ulaşmamakta hatta oraya da ihtiyaç fazlası olan malzeme yığılabilmektedir. Ayrıca yolların kapalı olması, yollarda heyelan olması, ulaşımın aksaması vb. durumlarda da yetkili birimlerin koordinasyonu dışında hareket eden insanlar ulaşımın daha da aksamasına neden olabilmektedir. Bu amaçla toplumun bilinçlendirilmesi önem arz etmektedir. Elbette bu eğitim ile mümkün olacaktır. “
SD: “Öncelikle röportaj için çok teşekkür ederim. Sizin son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?”
BY: “Ben teşekkür ederim. Afet tedarik zinciri ve lojistiği dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok önemli bir konudur. Bu konu ile ilgili toplantı, konferans, her türlü etkinlik sayısının arttırılmasında fayda bulunmaktadır. Konuya önem verip bu görüşmeyi gerçekleştirdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.”