Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bu hafta Endonezya, Malezya ve Pakistan’ı kapsayan ufak bir Asya turu yaparak ülkemize geri döndü. Sosyal medyada bir kısım kişilerin “Ne işimiz var Endonezya’da, Malezya’da, Pakistan’da?” diye sorduklarını gördüm. Artık sadece Avrupa, ABD gibi Batı ülkeleri ile ilişkilerin iyileşmesi gerektiği önyargısından kurtulmak gerekli. Bu durumda Endonezya, Malezya ve Pakistan’ın neden Türkiye ekonomisi açısından önemli olduğunu irdeleyelim.
Dünya ekonomik forumunun paylaştığı PWC raporuna göre 2050 yılında Dünya’nın en büyük dördüncü ekonomisi Endonezya olacak. 16. Sırada Pakistan ve 24. Sırada ise Malezya’nın olması bekleniyor. Türkiye’nin ise 11.sırada olması bekleniyor. Mevcut durumda ise Endonezya 16; Malezya 35 ve Pakistan 43. Sırada yer alıyor. Demek ki birincisi; olağan koşullarda (pandemi, savaş, doğal afet vb olmadığı takdirde) Endonezya, Malezya ve Pakistan’ın Dünya ekonomisinde söz sahibi olması ve ağırlıklarını artırması bekleniyor. Yani küçümsenecek ekonomiler değil.
Bir ülkenin ekonomisinin gelişmesi, milli gelirinin artması beraberinde ithalatının da artmasını getirir. Yani ülkedeki bireylerin refahı artar ve daha fazla dış ülkelerden gelen malları satın almaya başlarlar. Cumhurbaşkanımızın gezisinde Malezya ile 11; Endonezya ile 13 ve Pakistan ile 24 anlaşma imzalandı. Devlet başkanlarının tutumu da basında görüldüğü kadarıyla oldukça olumluydu. Endonezya 280; Pakistan 240 ve Malezya da 33 milyon nüfusa sahip ülkeler. Bu ülkeler toplamda 550 milyondan fazla nüfusa sahipler yani Türkiye’nin ürettiği malları satın almaya hazır 550 milyondan fazla potansiyel müşteriden bahsediyoruz. İlk TB3 Bayraktar ihracatımızı da Endonezya’ya gerçekleştirmiş olduk. Aşağıda tabloda Bu üç ülkeyle olan ihracat rakamlarımızı paylaşalım.
Milyon $ |
2023 İhracatımız |
2024 İhracatımız |
Endonezya |
305,9 |
316,3 |
Pakistan |
540 |
871,6 |
Malezya |
396,8 |
381 |
Kaynak: TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi)
Endonezya’ya ihraç ettiğimiz ürünler arasında borat, türün, karbonat ve halı gibi ürünler ön planda bulunuyor. Endonezya’dan mineral yakıtlar ve yağlar, damıtma ürünleri, makine ekipmanları, demir ve çelik gibi ürünler başta olmak üzere 2 milyar dolarlık ürün ithal ediyoruz. Yani ticaret açığı veriyoruz. Zaten Endonezya ortalama 35-40 milyar dolar ticaret fazlası veren yani Dünya’daki tüm ülkelere daha fazla mal ihraç eden bir ülke.
Pakistan’a ise makine aksamı ve motorlar, Pamuk ipliği, kumaş ve savunma sanayi ürünleri satıyoruz ve Pakistan’dan tekstil ürünleri ve hazır giyim ithal ediyoruz. Pakistan’dan yaptığımız ithalat miktarı da 2023 yılı itibariyle 440 milyon dolar. Yani Pakistan ile yaptığımız ticarette ise fazla veriyoruz.
Malezya’ya ise kıymetli veya yarı kıymetli taşlar, kıymetli metaller, inorganik kimyasallar, mineral yakıtlar ve yağlar, makine ve aksamları ihraç ediyoruz. Buna karşılık palm yağı, elektrikli makine ve cihazlar, alüminyum ve alüminyumdan eşya ithal ediyoruz. Malezya’dan ithalatımız 4 milyar dolar civarında. Diğer bir deyişle Malezya ile ticarette de açık veriyoruz. Malezya da aynı Endonezya gibi uluslararası dış ticarette fazla veren bir ülke. Aşağı yukarı 40 milyar dolar civarı fazla veriyor.
Kısaca toplayalım. Endonezya ve Malezya ile dış ticarette açık veriyoruz yani sattığımızdan daha fazla mal alıyoruz. Buna karşılık Pakistan ile dış ticarette ise fazla veriyoruz yani aldığımızdan fazlasını satıyoruz. Dış ticarette Endonezya ve Malezya’ya açık vermemiz, bu iki ülkeyle olan iktisadi ilişkilerimizi daha önemli hale getiriyor. Bir şekilde bu ülkelerle olan ticaretimizi dengelemeliyiz. Coğrafyalarımızın uzak olması da ticaretimiz açısından dezavantaj.
Mal ticareti dışında da iktisadi ilişkilerimizi irdelemek de fayda var. Örneğin; Endonezya’dan Türkiye’ye eğitim almak amaçlı olarak gelen öğrenci sayısı son yıllarda artış kaydediyor. Kastamonu Üniversitesi’nde 90 Endonezyalı öğrenci eğitim aldığını duyunca çoğunuzun şaşırdığını tahmin ediyorum. Bizim fakültede öğrencilerim arasında da Endonezyalı öğrenciler var. Kastamonu Üniversitesi’nde 10 Pakistanlı öğrenci de eğitim alıyor.
Endonezya, başkentini Jakarta’dan Nusantara’ya taşımayı planlıyor. Bu durumda Nusantara’da altyapı hizmetlerinin yapılması, 3 milyona yakın konut üretilmesi gerekiyor. İnşaat sektöründe hangi ülkenin karşılaştırmalı üstünlüğü var? Bingoooo. Türkiye’nin. Türkiye içinde bir kısım kesim konuşup dururken bu sırada Türkiye, Endonezya’ya savunma sanayi ürünleri satmak için anlaşmalar da yapıyor (60 adet TB3 SİHA ve 9 adet Bayraktar TİHA). SİHA, İHA ihracatı dışında Endonezya’ya helikopter satışları da gündeme geldi. Bu arada Türkiye’ye gelen Endonezyalı turist sayıları da artmaya başladı. Örneğin; 2024 yılında Bursa’ya gelen turistlerin birinci sırasında Endonezyalı turistler (45,000 kişi) bulunuyor. Safranbolu, Kapadokya gibi yerlere de çok sayıda Endonezyalı turistin geldiği görülüyor. Pakistan’da da Türk inşaat firmalarının aldığı önemli ihaleler (havalimanı, yollar, kamu binaları vb) var. 2023 yılında Türk inşaat firmaları toplam 4 milyar dolarlık ihale aldı. Yani işin mal ticareti haricinde kalan yanları da var.
Bu arada bazı okuyucularım TÜSİAD hakkında sorular sormuş. TÜSİAD, genelde İstanbul sermayesini temsil eden bir kuruluş. 2002 yılına göre kârlarını, satışlarını, ekonomik büyüklüklerini artırdılar. Zenginliklerine zenginlik kattılar. “O halde neden itiraz ediyorlar?” diye soracaksınız. Birincisi; konuşan tek kişi idi. Elbette onunla aynı düşünceleri paylaşan birileri de var ama aynı düşünceleri paylaşmayanlar da vardır muhakkak. İkincisi; eskiden sermaye olarak tekellerdi. Montaj sanayi veya hafif sanayi ile Türkiye’nin tüm ekonomisini yönlendiriyorlardı. Şimdi ise Anadolu’dan bir sürü rakip çıktı. Kayseri, Konya, Gaziantep, Denizli, Ankara, Çorum sanayileri de gelişti ve bu illerden girişimciler ortaya çıktı. Örneğin; TÜSİAD yöneticisi beyefendi İstanbul’da konuşurken Bayraktar, Endonezya’ya SİHA ve TİHA sattı. TOGG için iş bağlantıları kuruldu. Konyalı sanayiciler makine ve aksamları ihracatı için anlaşmalar yaptılar. Bu ülkelere helikopter de satacağız. 2002 yılında TÜSİAD ve bağlı firmaların ekonomideki payı %81 idi, günümüzde ise milli gelirin %30’unu üretiyorlar. Bu ise AR-Ge, innovasyon, markalaşma gibi kritik konulara önem veren Anadolu Sermayesi sayesinde oldu. Bence TÜSİAD da dönüşüm geçirmeli. Montaj sanayini terk etmeli. Ar-Ge harcamalarını artırmalı, kendi markalarını oluşturmaya veya mevcut markalarını büyütmeye odaklanmalı. Bayraktar gelirinin %40’ını Ar-Ge için ayırırken bazı TÜSİAD üyeleri Ar-Ge için hiç pay ayırmıyor. Yine de kendileri bilir. Eğer markalaşma, Ar-Ge için pay ayırmazsan, Anadolulu işadamları Endonezya, Malezya ve Pakistan’ı gezip iş kovalarken sen İstanbul’daki salonlarda sadece konuşursan Anadolu’dan birileri gelir senin Türkiye’deki pazarını da elinden alır. Sen de böyle açıkta kalırsın. Sonra “Serkan hoca uyarmadı” demeyin. Son olarak şu haberi de TÜSİAD’a verelim ki belki biraz düşünürler. Türkiye’nin en büyük fişek fabrikası TMA Savunma bünyesinde NATO standardında Dünya’nın en büyük balistik test merkezi Çorum Sungurlu Organize Sanayi Bölgesinde kuruldu.