500 YILLIK BİR FINDIK AĞACIYLA KONUŞMAK…
“Sarıldığım bir ağaç değil, canlı bir tarih kitabıdır.”

Tunuslu komutanın mezarı niye Ağlı’ da?
Kastamonu’da Türk Fındığı nerelerde var?
Niye Türk Fındığı adıyla biliniyor?
Fındık ismi nereden geliyor?
En yaşlı fındık ağacı nerede?

“Kastamonu’daki 500 yıllık fındık ağaçları Gen Koruma Ormanı ilan edildi

Türk Fındıkları Gen Koruma Ormanı ilan edildi. İlk olarak 2011 yılında doğa fotoğrafçısı Cebrail Keleş tarafından Kastamonu gündemine getirilen 500 yıllık fındık ağaçları ormanında Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü bilimsel incelemede bulundu.

https://www.sabah.com.tr/kastamonu/2020/07/19/ozel-kastamonudaki-500-yillik-findik-agaclari-gen-koruma-ormani-ilan-edildi

Ağlı Tunuslar tepesindeyim.

Burası Tostepe diye anılsa da aslı Tunuslar tepesidir. Etraf yeşillik, burası her yere hakim bir alan. Ağlı kalesi, Kastamonu ovası ve Ballıdağ görüş açısında. Ayrıca burada çok ilginç bir o kadar da inanılmaz büyüklük ve genişlikte asırlık fındık ağaçları var.

 Her baktığımız yerde bir öbek şeklinde kocaman fındık ağaç ormanı gözüküyor.

Tunuslu bir komutanın mezarı niye Ağlı’ da?
 

Sadece fındık ağaçları yok zirvede, bir de türbe var. Tunuslu bir komutanın da yolu buraya düşmüş sevmiş burayı burada doğmamış ama burada toprağa karışmış. O da ben gibi sonradan burayı (Kastamonu’yu) yurt belleyip vatanım diyenlerden.

Öyküsü bilindiği kadarıyla şöyle;

Kırım Savaşında tüm İslam yurtlarından cihad çağrısına uyarak gelenler arasında Fas ve Tunus'tan gelen askerler de vardır.

Savaş bitiminde bazı askerler geri dönmek yerine burada kalmayı isterler. Mehmet (Muhammed) Tunusi Efendi ve askerleri Ağlı-Tunuslar köyü civarına yerleştirilir.Vasiyeti üzerine de burada meftun olur. Aradan yıllar geçer hikâye de Mehmet (Muhammed) Tunusi Efendinin mezarı da unutulmaya yüz tutar.

2002 yılında yörede yaşayanların da gayretleriyle yeniden canlandırılan bu dostluk öyküsü, Türk Tunus dostluk gününe dönüşür.

Bir 2010 yılında çok sıcak bir yaz günü yolunu yaptığımız bu tepeye yine bir sıcak yaz günü yeniden çıkıyorum.Manzara ilk çıktığıma göre epey değişmiş. Etrafı dikenlerle kaplanmış, çantıdan (Ağaç) bir mezar vardı. Şimdi türbe yapılmış. Mermer bir mezar ve kitabe konulmuş.

Yeni yapılan türbenin içindeki mezarın karşısında durup açıyorum elimi tüm geçmiş ruhlar için, özellikle de annemin ruhuna bir dua okuyorum.

Hava çok sıcak, tepede altına sığınacak serin bir yer ararken hemen az ötemde eski bir dost açıp kollarını beni gölgesine çağırıyor.

O’nu görünce yüzüm gülüyor değişmeyen şeyler de var burada diyerek gurbette hemşeriye rastlamış bir Kastamonulu gibi sarılıyorum sımsıkı.

Yüzlerce yıl öncesinde başlayan hayat öyküsünün sadece daha dün sayılacak bir anında (2000’li yıllarında) tanıştığım bu Anıt Fındık ağacıyla gönül diliyle konuşuyoruz.

-Nettin, ediyorsun dostum, buralarda neler oldu, hele bir anlat bakalım görmeyeli diyerek muhabbete başlıyoruz.

Yaprakları hafifçe kıpırdıyor, yere bir yaprak düşüyor ve bizim bilge ağacımız söze havadan sudan bahsederek başlıyor.

“-Bu yaz kavurucu bir sıcak geldi çöktü Tunus tepesine.

Yaşlandım mı, yoruldum mu bilemedim ama zor bir yaz geçiyor.

Sen de bilirsin ki, Ballıdağdan esen yeller yağmur habercisiydi, yaprağım kımıldamıyor günlerdir. Sonbahar gelmedi ama susuzluktan sıcaktan yapraklarımız kavruldu döküldü bir bir.

Kaç zamandır gözümüz tepelerde, bir karartı, bir bulut arıyoruz. Hiçesmiyor, Bir kararsa o tepeler, herkes bilir ki sepken, yağmur bize degelecektir. Yaz aylarında yıldırımlarla gelir yağmurlar. Bizim buralarda, ormanda gün ışığı herkese ilaçtır, gıdadır. Sadece ona ulaşana değil en dipteki ot için de gereklidir.

Bu ormanlardayazılı olmasa da bir kanun vardır. Kimse kimsenin güneşini kesemez ve bir ağacın ne kadar büyüyeceğine toprak değil, yıldırımlar karar verir. Çok sivrilenler budanır gökten gelen ışıklarla.

Yüzlerce yıldır suskun şahitleriyiz tarihin…

Biz susup sözü bıraktık yaşlı bilgeye;

Biz bu dağların, coğrafyanın suskun bekçileriyiz. Tarihe tanıklık eden tarihin suskun şahitleriyiz. Son 300/400 yılı kabuğumuza nakış nakışişlemişiz. Sadece doğal olayları değil bu yörede yaşayan insanların da tarihini yüklenmişiz yapraklarımıza dallarımıza.

Sevdasına şahit gösteren, adını gövdemize kazıyan aşıkların yanında gölgemizde dinlenen nice insanlarda bizlerle paylaştılar dertlerini, hüzünlerini, sevinçlerini.

Oturup anlattılar bize onmaz sandıkları dertlerini, kavuşmanın imkânsız olduğu sevdalarını, gidenlerin geri gelmediği o gurbetin hasretliğini.

Kimi zaman bir türkü söylendi uzaklara, gurbete harbe giden yavuklunun ardından,

Kimi zaman dualar edilip namazlar kılında gidip de gelemeyenlerin kara haberini duyunca.

Bu meydandaağıtlarla birlikte mevlitler deokundu, davul zurnalı toy, düğün de yapıldı.

Sadece insanlara değil bu dağlarda, tepelerde kurt, kuş, börtü böcek kim varsa bu dallar bu ağaçlar onlara da yuva oldu, yiyecek oldu, vatan oldu. Onların her biri de bizim ailemizden biri oldular ve her biri kabuklarımızda görünen görünmeyen izler bıraktılar.

Dayanamayıp bir kez daha sarılıyorum benim bilge fındık ağacımın asırlık kabuğuna,dalına,gövdesine.Elimle kabuklarının arasında geziniyorum. Yere düşen yapraklarına,onların aralarında dolaşan bin bir türlü karıncalara, böceklere, mantarlara, otlara, dikenlere bakıyorum.

Bir kez daha kabuklarına dokunuyorum ki belki benden de bir iz kalmış mı diye.

Başımı kaldırıp yapraklarının arasından sızan gün ışığına hayranlıkla bakarken yine alıp başımı gidiyorum ötelere, dalıyorum anılara.

Yıl 3 Temmuz 2010 Kastamonu Ağlı/Tunuslar köyü

“Kastamonu'nun Ağlı ilçesine bağlı Adalar, Tunuslar, Müsellimler Köyleri Kültür ve Dayanışma Derneği'nin bu yıl ikinci kez düzenlediği Türk-Tunus Dostluk Günleri, hafta sonu Ağlı'daki Tunus Tepesi'nde gerçekleştirildi.

Etkinliğin açılışına Kastamonu Valisi Mustafa Kara, Tunus Büyükelçisi Gley El Hadj ve ailesi, Türkiye'nin Tunus Büyükelçisi, Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu, Ağlı Kaymakamı, Belediye başkanları, idari ve mülki yöneticiler ile Ağlı-Tunuslar-Adalar köyü sakinleri başta olmak üzere kalabalık bir halk topluluğu katıldı.”

Herkes o anda etkinliğe odaklanmışken ben de bir köşede asırlık fındık ağaçlarının fotoğraflarını çekiyordum.

Aslında bu tepede yapılan yol çalışması için İş Mak. Opr Dursun Kuşçu ile epey bir gelip gitmişliğimiz vardı. Fındık ağaçları hakkında köylü vatandaşlarla konuşmuştum.

Gazetede yazdım.

Orman Fakültesinden Prof Dr. Sezgin Ayan Hocama bahsettim. Hemen ilgilendi ve öğrencileriyle birlikte gidip fındık ağaçlarını inceledi.Bilimsel olarak makale haline getirip gerekli yerlere tanıttı. Sadece bölge için değil ülkemizdeki Türk Fındığı popülasyonu içinde ne kadar önemli bir değer olduğunu her platformda dile getirdi.

Kastamonu’da Türk Fındığı nerelerde var?

“Türkiye gen merkezli bir tür olan Türk fındığı Coryluscolurna L., Kastamonu ilinin Ağlı ilçesinin güneyinde yer alan Delimehmet Dağı’nın güneybatısında 1120-1340 metre yükseltileri arasındaki Tunuslar 1290-1340 m ve Müsellimler 1120-1160 m mevkilerinde münferit ve küçük gruplar halinde doğal yayılış göstermektedir. AvrupaSibirya flora elemanı olan ve IUCN Kırmızı Listesine göre “Düşük Risk” kategorisinde yer alan Türk fındığının, Kuzeybatı Anadolu Ormanları içindeki yeni bir yayılışı alanı ilk defa bu araştırma ile tanıtılmaya çalışılmıştır”

Türk fındığı (Coryluscolurna), huşgiller (Betulaceae) familyasında Corylus cinsinin bir türüdür. Ağaç fındığı, ayı fındığı, balkan fındığı, kaya fındığı adları, gökbulak fındığı, budağan fındığı gibi yaygın veya yöresel adlarıyla da tanınır.

Niye Türk Fındığı adıyla biliniyor?

16. yüzyılda Anadolu'dan Avusturya'ya mobilya üretimi amacıyla götürülmesinin ardından Türk fındığı adını almıştır.

Ağacının bu özelliğinden dolayı değerli olması sebebiyle doğal habitatındaki dağılım bölgesinin küçük alanlarında korunma altına alınmış ve IUCN listesinde koruma altındaki türlere dahil edilmiştir.

Fındık ismi nereden geliyor?
Latince Corylus, şekli ve kabuğunun sertliğinden dolayı Yunanca korus (başlık, miğfer) kelimesinden gelir.Colurnanın ise dikenli/iğneli anlamına gelir ve dikenli iç kabuklarla kaplı çiçek salkımlarına atıfta bulunur.

Fındık kelimesinin ortaya çıkışı Karadeniz'in antik çağdaki adı olan "pontexinus"dan türeme "pontik"tir. Pontos kıyılarından getirilen fındığa Plinus'da "pontos cevizi" denildiği kaydedilmiştir. Karadeniz'den adıyla birlikte yayılan fındığın Arapçası "bunduk", Farsçası "fonduk", Yunancası "funduki"dir. Türklerin Orta Asya'da bulunduğu zamanlarda fındığa "kosık" veya "kosuk" denilirken, batıdaki Türklerin "çetlevük" demesi, sonraki zamanlarda ise Anadolu Türklerinin Araplardan etkilenerek "bunduk" kelimesini değiştirerek "fındık" olarak adlandırmasıyla geçişini tamamlamıştır.

Coryluscolurna'nın Avrupa'ya tanıtımı, Türkiye Büyükelçilik ataşelerinden birinin tohum göndermesi üzerine Charles de l'Écluse'in tohumu 1582 yılında ekmesi ile başladı. Tür, 1665 yılında İngiliz bahçelerinde yayıldı. Cenevre'deki botanik bahçesi theParcdesBastions'daki Türk fındığının 20. yüzyılın ortalarında ekildiği ve 100 yaşının üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.

En yaşlı fındık ağacı nerede?

Türk fındığı 400 yaşına kadar yaşayabildiği için anı ağaç olarak da bulunmasına karşın Kastamonu'ya bağlı Ağlı ilçesinde 500 yıllık olduğu düşünülen 46 Türk fındığı ağacı tespit edilmiştir.

Bolu'da tescilli anıt ağaçların bulunmasının yanı sıra bu tür yaşlı Türk fındığı ağaçlarına Karadeniz bölgesinde rastlamak mümkündür.

Bir diğer anıt ağaç da Mudurnu'ya bağlı Keçikıran Köyü yolu altında Türkiye'nin en kalın çaplı gövdeye sahip olan tescilli anıt ağacı olarak koruma altına alınmıştır.

Türk Fındıkları Gen Koruma Ormanı olarak ilan edilen ve 500 yıllık oldukları tahmin edilen Türk Fındığı ağaçları, Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü ile Düzce Üniversitesi tarafından rehabilite ediliyor.

Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar sonucunda, Ağlı ilçesi Tostürbe Tepesinde 500 yıllık olduğu tahmin edilen ve gövde çapları 300 santimetreye ulaşan 46 adet anıtsal nitelikteki Türk Fındığı ağacının bulunduğu ormanlık alan, Türk Fındıkları Gen Koruma Ormanı ilan edildi. İlk olarak 2011 yılında yöre halkı tarafından gündeme getirilen 500 yıllık oldukları tahmin edilen fındık ağaçlarının bulunduğu alanlarda Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü tarafından fizibilite çalışmaları yapıldı. Yapılan fizibilite çalışmaları neticesinde bölgede yaşları 350 ila 500 arasında değişen 46 adet anıtsal nitelikte kaya fındık ağacı tespit edildi.

Anıt Fındık Ağaçlarını koruma…

Ağlı müsellimler, Tunuslar ve civarında irili ufaklı yüzlerce fındık ağacı ver en genci yüzlerce yıllık. Şimdi tüm bu ağaçlar Orman Bölge Müdürlüğümüz ve üniversitemiz tarafından koruma altında. Her biri kayıt altında.

Bundan 15 yıl önce tepeye çıktığımda yukarıda bir mezar görmüştüm, isimsiz başında taş olmayan. Çantı bir ağaç mezar. Yanında ona arkadaşlık eden yüzlerce yıllık anıt fındık ağaçları vardı.

Gün geldi Tunus’tan kalkıp Karadeniz’in öte tarafına savaşmaya gelen biri Muhammed Tunus-i Efendi buraları görünce çok sevdi ve kaldı burada. Yurdum dedi, vatanımdır dedi.

Zaman akıp gitti.

Tunuslu Komutan çok sevdiği bu yöreden ötelere göçtü ama geride adını, hikâyesini ve toprağa karışmış bedenini bıraktı.

Bir Balıkçı Şef gelip geçti,

Fındık ağaçlarının bu kadar büyüdüğünü hiç bilmiyordu öğrendi.

Yazdı, çekti ve şimdi o fındık ağaçlarının altında gölgesinde dinlenirken koruma altına alınmasına vesile olmanın verdiği keyifle Ballıdağın zirvesine bakıyor.

Bunca yıllık hayatımda Hiçbir şey yapamasam bile bu ağaçların korunması için küçücük de olsa bir katkım olduğunu bilmek yeter bana diyor.

24 Ağustos 2023 Kastamonu/Ağlı

Cebrail Keleş/ Balıkçı Şef