SON HÜKÜMDARIMIZ İSMAİL BEY 

“Anadolu’ya pozitif bilimleri getiren ve yayılmasını sağlayan iki ünlü bilginden biri bu külliyeden”

Benim huzur bulduğum yerlerin başında İsmail Bey külliyesi gelir. 50 milyon yaşındaki Şehinşah kayasının üstünde bir kameyle bulur, oturup bir çay söylerim. Önümde cami, arkasında türbe,  etrafa dizilmiş Deve hanıyla, hamamıyla, dükkânlarıyla dönemin alışveriş, sanat, bilim, ticaret merkezindeyim.
Kadim şehrin en yüksek tepesine kurulan ve bir elmas gibi parlayan 7 bin yıllık kalesinin en güzel göründüğü yerlerden birinden seyrederim.  
Burası huzur yeridir. Yazın serin, kışın sıcak mekânlarında bulunmak bana ayrı bir keyif verir.
Külliyeye girmeden yol kenarında gölgesine park ettiğim muhteşem bir konak var. Dış kısmı bu kadar güzel olan yapının içini çok merak etsem de ne yazık ki bu zamana kadar görmek mümkün olmadı. Burada yan yana birçok ahşap ev var kimi konak kimi daha mütevazı evler. Bir ahşap evin fotosunu çekerken pencereden güler bir yüz görünüyor.
Merhabalar teyzem nediyon nasılsın diye söze başlıyoruz. Adı Sevim İsaoğlu, yaşı 75. Bu ahşap evi 95 yılında almışlar o yıldan beri bu mahallede oturuyormuş.
Biraz hal hatır sonrasında bir fotoğrafını çekeyim mi diye en şirin halimi takınıp izin istiyorum.
Çek tabi ki seni tanıyorum buraya daha önce de gelmiştin buraları hep çekiyorsun biliyorum seni.
Gelin istersen içeri, kahve yapayım sizlere…
Hanım ve ben teyzemizin yaşadığı yeri görmek için davetine icabet edip giriyoruz içeri.
Tertemiz bir ev.
Mütevazı ama kişiliği, hatırası, yaşanmışlığı olan eşyaları var.
Hanımla birlikte biraz soluklanıp sohbet ediyoruz.
Eğreti gelinin birkaç sahnesi bu evde çekilmiş.
Elini öpüp hayır duasını alıp ışık kaçmadan birkaç foto çekeyim diyerek müsaade istiyoruz. 
İsmail Bey Hamamında kedilerle yapılan taş baskı…
Bu mahallede nereye baksam yaşayan bir tarih var. Ne zaman taş baskı yapılan bu hamamın önünden geçsem dilime Yorgansız Hakkı’nın türküsü gelir, 
Hozurdayor aşağı imaret arısı
Seyre çıkmış güzellerin sürüsü
Cebrail Keleş Köşe (8)-3
Buraya gelmişken taş baskı ustası Muhsin ve Şahinaz Kurtoğlu’nun yanına uğrayıp biraz kedi sevmeden gitmek olmaz. Uzun yıllardır artık aile dostumuz olan Şahinaz Hanımın kedileriyle aram çok iyidir.
Onlar da beni tanır. 
Ama kışın geldiğimde sobanın önündeki en iyi yer için biraz mücadele etsek bile sonunda hepimiz bir yer buluruz. Onlar mamalarını yerken ben de demli çayımı yudumlarım.
Şahinaz hanım yüzlerce yıllık bir sanatı ilk günkü gibi el emeği göz nuruyla desen desen beze taşırken, kedilerin mutlu mırıltıları da hamamın yüzlerce yıllık kubbesinde yankılanır. Demli çaylar gelip gittikçe de sohbet uzar gider.
Candaroğlu beyliğinin son hükümdarı İsmail Bey’in Külliyesi…
“Candaroğulları Beyliği’nin yarattığı kültürel ve sanatsal atmosferin en güzel örneklerinden biri olan İsmail Bey Külliyesi, yüzyıllara vurulmuş bir simge olarak Kastamonu’nun en göz alıcı tarihsel eserlerinden biridir.
İsmail Bey Mahallesinde yer alan külliye, üzerinde MÖ. 2.yüzyıla ait iki adet kaya mezarı ile birde kaya fasadının bulunduğu Şehinşah Kayası üzerinde yer almaktadır.
Candaroğulları Beyliği’nin son hükümdarı İsmail Bey tarafından yaptırılan külliye içerisinde cami, türbe, medrese, han, hamam ve kütüphaneden oluşan beylikler devri sanatının en güzel örneklerini sergileyen yapılar topluluğu bulunmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Anabilim Dalı emekli öğr. Görevlisi Prof. Dr Cemal Tunoğlu hocamız Kastamonu sokaklarında gezerken İsmail Bey Camisini fotoğraflamış ve altına şöyle bir not düşmüş;40-50 Milyon yıllık karbonatlı kayalar üzerinde yer alan tarihi Kastamonu İsmail Bey Camii (1454) (Bu resim kayalar üzerindeki arkeolojik, kaya mezarları, oyma ve şekillerle (MÖ 2. yüzyıl) günümüz de dâhil dört farklı Dünya zamanından görüntüler sunmaktadır.
İsmail Bey Camisi
Zaviyeli olarak adlandırılan camiler grubundandır. Mermer işçiliği ile göze çarpan giriş kapısı ve süslemeli minaresiyle Beylikler Devri mimarisinin en iyi korunmuş örneğidir.
Yazıtına göre 1454 yılında Candaroğlu İsmail Bey tarafından yaptırılmıştır.
Deve Hanı
“Deve Kervanları ile Kastamonu’ ya uğrayan ticaret erbabının konakladığı bir handır. Hanın içinde zamanında develerin bağlandığı bölümler dikkat çekmektedir. Dikkat çekici bir nokta Deve Hanı’nın giriş kısmıdır. Girişte iki kapı mevcuttur. Dış kapı içtekine göre daha geniştir. Bunun sebebi; yüklü olarak hanın önüne gelen develer dış kapıdan alınmakta ve iki kapı arasında sağ ve sol yanlarda bekçi odalarının bulunduğu kısmın önündeki bir metre yükseklikteki yük boşaltma yerine yüklerini boşaltmaktadırlar. Eğer develer yüklü olarak dış kapıdan içeri giremezse, hayvana fazla yük bindirdiği gerekçesi ile deve sahipleri ceza ödetildiği de düşünülmektedir.”
İsmail Beyin hayatı…
“Henüz Kastamonu'nun Osmanlının hâkimiyeti altına girmediği Candaroğulları Beyliği döneminde, Devrekâni’ninÇayırcık Köyü'nde doğan, Candaroğlu Bey'i İbrahim Bey'in güzelliği dillere destan kızı Hüma Hatun, 2. Murat'la evlenip saraya gelin gider. İşte caminin banisi İsmail Bey'in kardeşi olan ve Fatih Sultan Mehmet'in annesi olacak olan Hüma Hatun'dan dolayı Sultan Fatih'in öz dayısı olan İsmail Bey yaptırır bu cami ve külliyeyi.
Yanına birde, kendisi ve yakınları için, öldüklerinde defnedilmek üzere bir türbe inşa ettirir. Türbenin kapısı üzerinde bulunan kemer süsünün, uzaktan bakılınca bir insan yüzünü andırdığı ve bunun İsmail Bey'i temsil ettiği kabul edilir. 
Ancak Kastamonu Osmanlı hâkimiyetine girince, Fatih Sultan Mehmet tarafından Filibe'ye gönderilen İsmail Bey'e, bu türbeye defnolmak nasip olmaz. Filibe'de yapılan türbesi ise, üzerinden Bulgarlar tarafından yol geçirilerek tahrip edilir.
Yapıldığı zamanın geleneklerine uygun olarak külliye şeklinde inşa edilen caminin bahçesinde, bir sıbyan mektebi, yolcuların konaklaması için bir han, şadırvan, imaret, medrese ve hamam bulunur.”
İlim merkezi Kastamonu…
Döneminin en önemli ilim merkezlerinden biri “İsmail Bey Medresesi”
İsmail bey’in döneminin önde gelen bilginlerinden Niksarlı Muhyiddin için yaptırdığı söylenen medrese, dershane iç duvarındaki 1846 yılında onarım görmüştür.
Şakayık – ı Numaniyye isimli eserde medrese için şunlar yazılmaktadır; “ Bu devirde meşhur olan hiçbir âlim yoktur ki İsmail Bey’ in ilmi müessesesine uğramamış olsun. Hatta bu âlimler arasında Fatih sultan Mehmet’ in birkaç misli ücret teklif ederek İstanbul’ a davetini kabul etmeyip İsmail Bey’ in yanında kalmayı tercih edenler vardır.”
Kastamonu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü hocalarımızdan ve “Candaroğulları Dönemi’nde Kastamonu’da Bir Bilim Adamı”:F.Şirvânî isimli esere imza atan Prof. Dr. Yavuz Unat’ın yazdığına göre;
Candaroğulları Dönemi’nde bilimsel çalışmalarda öncü rol oynamış en önemli bilim adamlarından birisi el-Şirvânî’dir (ölümü 1486). Muhtemelen 1417 yılında doğmuş,1435 yılında Semerkand’a gitmiş ve Uluğ Bey’in kurduğu medresede öğrenim görmüştür. II. Murat devrinin sonlarına doğru Kastamonu’ya gelip yerleşmiştir. 
Burada Candaroğlu İsmail Bey’den iltifat görmüş ve medreselerde dersler vermiştir. Şirvânî, Anadolu’da Arap dili ve edebiyatı, matematik, astronomi ve coğrafya dersleri vererek Anadolu’ya pozitif bilimleri getiren ve yayılmasını sağlayan iki ünlü bilginden biridir. Diğeri ise Ali Kuşçu’dur. 
Cebrail Keleş Köşe (12)-2
Eskimeyen dostlar…
İsmail Bey külliyesindeki hemen hemen tüm esnafla artık içli dışlı olmuşuz. Hepsi de dost canlısı dürüst güvenilir candan kişiler.
Sahaf ve antikacı Nadide Hanım benim geçmişe bakan pencerem sayılır. Eski gazete ve dergilerden Kastamonu hakkındaki ilginç bilgilere ulaşırsa arar bulur.
Huzur külliyesinde bir yaz akşamı…
Bir sığınaktır İsmail Bey Külliyesi, huzur denizinde sakin bir yolculuktur. Sıcak yaz gecelerinde serin bir vahadır. Demli bir çayın kokusudur. Yeni kesilmiş, sulanmış çimendir. İnsanın ruhuna işleyen ezan sesidir.
Medrese âlimlerinin matematik fizik astronomi tartıştıkları dershanedir.
Develerin aşırı yükten bellerinin bükülmediği insanlık hanlarıdır.
Bir de gezerken unutmayın ki;
Dokunduğunuz her taş 800 yıllık bir öyküyü, Son hükümdarımız İsmail Beyi anlatır.
28 Ağustos 2024- Kastamonu Merkez 


Cebrail Keleş Köşe (9)-4