Memleketimden kitaplar, masallar, hikâyeler…

Bizim memleket “Kastamonu”  dağıyla taşıyla, ovasıyla deniziyle, en önemlisi de insanıyla tam bir hazine. Tüm bunların yanında bir de benim için sonsuz sayıda kitaplardan oluşan kütüphane demek.

Bu kütüphane de sadece benim okuduğum, benim bildiğim, bana ait “sanal” bir kitabım var. Adı Gönlümün sol alt köşesi, Kastamonu’m. Elimle sayfa sayfa yazdığım, gözümle kare kare çektiğim, gönlümle, yüreğimle sevdiğim, bir foto-roman.

Konusuna gelince sormaya gerek yok,  Ilgaz’la başlayıp Ilgaz’la bitiyor. Karış karış gezdiğim dağım Ilgaz’ı, ayak izimle dolu zirvelerini, çiçeklerini, ağaçlarını, efsanelerini anlattım. Kısaca göz bebeğim olan “Ilgaz” her sayfada var.

Hayalimdeki bu kitabı şimdilik sadece ben okuyabiliyorum, umarım gün gelir başkaları da okuyabilir.

Cebrai̇l Keleş Köşe (10) (1)

Efsaneler yurdu Kastamonu…

Bizim en zengin Kütüphanemiz memleketimiz Kastamonu’nun kendisi. En büyük bölümünü de efsaneler, mitler, destanlar oluşturuyor. Bu topraklar o kadar güzel ki tarihin her döneminde herkesin gözbebeği haline gelmiş. Savaşlar, yıkımlar hepsi bu topraklara sahip olmak için verilmiş.

İmparatorluklar, beylikler, kadim uygarlıklar bu topraklar için sadece savaşmamış yüksek bir sanat, kültür eserleri de meydana getirmişler. Her biri ciltler dolusu kitaplarla anlatılacak kadar zenginlikte eserler bırakmışlar.

Gelelim benim o zengin sanal kütüphaneme, dışarıda kar yağıyor lapa lapa ben de elimde çayımla oturup keyifle bir kitap alıp okumaya başlıyorum.

Bir masal kitabı geliyor. Ilgaz’ın kadim dönemlerini anlatıyor.

 “Olgassys” “tanrıların sofrası”nı yazmakta.

Sonra birkaç kitap daha alıyorum, birçok Hikâyeler, mitler, destanlar var. Okumak yetmiyor, mutlaka yerinde onlardan dinlemek gerekir.

Niye mi?

Ilgaz’ın, Yaralıgöz’ün, Göynük, Elekdağ, Kurt girmez dağlarının efsanelerini, masallarını anlamak istiyorsan gideceksin dağlara soracaksın, dinlemeyi bilirsen kendi dilleriyle anlatırlar öykülerini.

Ne zaman Karaçomağın yanından geçsem, bir serin yel esse, çınarlar dökse yapraklarını, hışırdasa yaz meltemiyle kavlanlar bilirim ki Ilgaz bir masal yollamıştır.

Yaralıgözün hüzünlü efsanesi bir içli türkü olur. Ilıca şelalesinden aşağı düşerken çağıl çağıl sularıyla bir uzun hava olur söyler ovaya. Bitmeyen bir türküdür. taa ki Karadeniz’e varıncaya kadar devam eder. Kanyonlardan kanyonlara geçerken, o kayadan bu kayaya, çarpa çarpa Karadeniz’e taşır.

Ben; Hacettepe’de, Yurduntepe de çatal Ilgaz da kimi zaman Yaralıgözün yaylalarında, Azdavay ormanlarında, Karadeniz’in kıyılarında işte bu türküleri, masalları dinlerim.

Serin yel anlatır bana kışın geldiğini, düşen bir yaprakta bulurum sonbaharın güzelliğini, gün yükselmeden, güneş yakarsa yüzümü bilirim ki yazdır. Kardelenleri gördüm mü kış bitmiş önümüz bahardır.

Cebrai̇l Keleş Köşe (2) (2)

Bir kitap gibi okur, bir türkü gibi dinlerim. Bazen bir şiir, bazen uzun soluklu bir roman, kimi zaman da kısacık bir öykü olur.

-Orman denizindeki birbirinin aynısı çamlar, köknarlar anlatır bana “kalabalıklar içindeki yalnızlık” nasıl bir duygudur.

-Kimsenin görmediği, bilmediği çıkamadığı o ıssız dağların kuzda kalmış koyaklarında açan dağ laleleri, kardelenler anlatır bana sabrı, tevekkülü, dayanmayı.

-Ilgaz’ın endemikkaranfilinin kısacık öyküsünü okurum yerinden yurdundan ayrılmanın, gurbette yaşamanın imkânsız oluşunu.

Ilgaz’ın yamaçlarında açan kader çiçeklerinde bulurum n temiz aşkı, özlemi, hasretliği.

Öksüz oğlanlar, hercai menekşeler, sarıçiğdemler anlatır karşılıksız sevdaları.

Ormanlarında mor dağlarında karacaların, geyiklerin gezdiği, ovalarında ekinlerin boy verip, sarımsakların, çeltiklerin, meyvelerin her türlüsünün yetiştiği, denizinde balıkların özgürce gezdiği bir ütopik masal memleketidir Kastamonu.

Dışarıda kar yağıyor, elimde sıcak çay koltuğumda otururken bir kitap alıyorum ismi kardan masallar.

Evvel zaman önce diye başlayan ilk sayfasını çeviriyorum. Büyülü bir kitap gibi beni içine çekiyor. Kendimi lapa lapa yağan kar altında bembeyaz bir yolda buluyorum.

Cebrai̇l Keleş Köşe (9) (2)

Bir kar masalı…

Kastamonu Yaralıgöz yolundayız, ısırganlık, Esentepe, Bekçinin yeri, Çiçekyazı nerede olduğumu bilmiyorum. Buğulanan camdan baktığım her bembeyaz.

Arada bir sileceklerin temizlediği camdan yola bakıyorum gördüğüm tek şey, kenara yığılmış karların arasından arada bir parlayan yol işaretleri.

Az gidiyoruz uz gidiyoruz, dere tepe düz gidiyor, bir köye düşüyor yolumuz.

Evler arasından kürekle açılmış yollar var. Ama kimseler gözükmüyor. Bacalara bakıyorum. Duman varsa hayat vardır diyerek en yakındaki evin kapısını çalıyorum.

Evdeyiz.

Konuşuyoruz dereden tepeden.

Soba yanıyor ve kenarında keyifle mırıl mırıl uyuyan 2 kedi var. Sobaya odun atıyor ev sahibi, önce biraz soğur gibi olsa da sonra oda iyice ısınıyor. Hatta o demir sobanın ortası kızarıyor, kediler daha bir mırıldıyor. Soba üstündeki güğümden çaydanlıktan gelen fokurtular artıyor.

O sıcacık odadan çıkıyorum yanımda kedilerle birlikte, hemen yakınındaki ekmek fırınını izliyorum.

Bir anne ve gelini ekmek yapıyorlar.

Anne maharetli elleriyle hamuru ekmek şekline getirip geline uzatıyor. Gelin altına bir lahana yaprağı koyduğu hamuru tahta kürekle fırına atıyor.

İki kedi ve ben bekliyoruz.

Kar yağıyor durmadan. Sıcak fırının üstüne düşen kar taneleri hemen buharlaşıyor. Bacalardan çıkan dumana karışıp kayboluyor.
Fırının kapağını açan anne, ekmekler pişti gelin alın birini diye bizi sesliyor. Kediler benden önce hareketleniyor.  Gelin ekmekleri kürekle dışarı alırken, bizim ikiye böldüğümüz ekmeğin kokusu tüm köyü tutuyor.

Kedilerle beraber eve giriyoruz.

Sofrada ekmek, dışarıda kar, bacada dumanlar tütüyor.

Kanlıca turşusu geliyor masaya,

Bu sene mantar çok oldu, belliydi kışın böyle geçeceği diyor evin yaşlısı, uslusu.

Bir dilim koparıyorum sınırsız mutluluğumdan,2 kedi ve bir köyle paylaşıyorum.

Cebrai̇l Keleş Köşe (14)-5

Masal kitabı bitiyor, kapatıp kütüphaneye “kardan masallar” bölümüne kaldırıyorum.

Ama hayat devam ediyor. Kastamonu dağlarında, köylerinde her gün bir roman, hikâye, şiir yazılıyor. Benim Kütüphanem de her gün biraz daha zenginleşiyor.

18 Şubat 2025-Kastamonu
Cebrail keleş-Balıkçı Şef
Cebrai̇l Keleş Köşe (11)-8