15 - 22 Nisan Turizm Haftası kutlu olsun...
Yeni bir hafta, yeni bir yazı ile merhaba dostlar.
Bahar geldi, doğa rengerenk. Kuşlar daha bir mutlu şakıyor. Dereler daha bir coşkun akıyor. Şimdi doğayla iç içe olmanın ve onun tüm güzelliklerini keşfetmenin tam zamanı.
Çıkın, yürüyün, keşfedin...
Keşif aslında insanın kendi iç dünyasına dönük bir yolculuktur. Gördükleriniz başka insanlarca ne kadar bilindik olursa olsun, sizdeki etkisi benzersiz ve size özeldir.
Dolayısıyla kaşiflik, uzaklara ve bilinmeyene yolculuğu gerektirmez.
Çoğunlukla uzakları hayal edenler, burnunun dibindeki güzellikleri göremezler. Kaşiflik gitmekten ziyade görmeyi gerektirir. Bazen en büyük keşifler, çok yakınımızda ve en beklenmedik anlarda gizlidir.
Geçenlerde sohbet esnasında birisi dedi ki; Kastamonu’da turizm olmaz. Doğa dediğiniz, orman dediğiniz şey her yerde var. Neden insanlar Kastamonu’ya gelsin? Bu durum, bakmakla görmek arasındaki en büyük gösterge aslında. Kastamomnuyu ve doğasını çok seven bir abim ise; bu doğanın ve bu güzelliklerin kıymetini bilmeyecek insanlar gelmesin, boşa kalabalık etmesin dedi. Bayramda elli bin kişi geldi, şehir yaşanmaz oldu...
Bu şehrin doğal ve kültürel değerlerini koruyabilmesinin tek yolunun ekonomik refah olduğunu farkettiğim andan itibaren tüm çalışmalarımın seyri değişti. Gezeyim, göreyim, tanıyayım ve tanıtayım diye çıktığım yolculuk, kendimce önemli olduğunu düşündüğüm bir misyona dönüştü.
Evet, korumanın tek yolu ekonomik güç...
Peki bozmadan, harcamadan nasıl ekonomik güç elde edeceğiz?
Bugün bu şehri gerçek anlamda seven ve daha da fazla bozulmasını istemeyenlerin, turizm adına en büyük kaygıları; tahribat.
Çevremizde oldukça fazla örneği var. Doyumsuz insan, vefasız, sınırsız ve aç insan, elini attığı, ayağını bastığı her yeri talan edebilmekte pek mahir.
O halde önce bir durum tesbiti, sorun tesbiti yapalım ve adım adım en akılcı, en sağlıklı çözüme hep birlikte ulaşmaya çalışalım.
Şimdi, öncelikle yaşamımızı devam ettirebilmemiz için paraya, ekonomik bir kazanıma ihtiyacımız var. Bu kesin. Ancak bunu yaparken doğal, tarihi ve kültürel değerlerimizi yok etmek istemiyoruz. Geleceğimizi karartmak, yaşanılamaz bir coğrafyaya dönüştürmek istemiyoruz.
İstiyoruz ki; çocuklarımız, torunlarımız da bu ata yadigarı coğrafyada mutlu mesut bir hayat yaşasın.
Ben böyle düşünüyorum. Eğer siz de böyle düşünüyorsanız okumaya devam edin. Yok sadece ben kendimi düşünüyorum, ben bugün cebime giren paraya bakıyorum, çocuklarımın, torunlarımın nasıl yaşayacakları beni ilgilendirmez, o onların sorunu diyorsan lütfen devam etme! Seninle biz hiçbir şekilde anlaşamayız. Senin için bu yazı, boşa vakit harcama olur. Bırak ziyan etme o çok değerli vaktini...
Evet; istiyoruz ki, bu coğrafya muhteşem güzelliği ile, doğası ile, tarihi ile bozulmadan korunsun ama aynı zamanda iktisadi olarak da gelişsin. Yarına, çocuklarımıza ve torunlarımıza temiz, huzurla yaşanılabilir bir memleket kalsın...
Dostlar bu mümkün...
Gerçekten mümkün. Hem de o kadar basit ki! Bütün mesele bakmakla görmek arasındaki farkı anlayabilmekte...
Tıpkı bir bıçak gibi, turizm de bir araç...
Yaşatmakla öldürmek arasındaki tercih bize kalmış...
Bu köşeden yazdığım yazılarda, diğer başka platformlarda sürekli ifade etmeye çalışıyorum. Coğrafyamız için, kısa vadede, mevcut şartlar içerisinde, sağlıklı, sürdürülebilir bir iktisadi gelişimin en güçlü, en kolay yolu, akıllı turizm ürünleri ve uygulamalarında.
Aslında bu şehirde halkın ve kamunun büyük çoğunlu bu konuda hemfikir.
Sorun şu; turizmden ne anlıyoruz, turizmi nasıl yorumluyoruz.
Bu konuyu uzun uzun anlatabilirim ve anlatacağım da. Zaten bu konuda daha önce de defalarca yazdım. Bu yazının devamı niteliğinde biraz daha somut örneklemelerle devam edeceğiz. Ta ki bu konuda güçlü bir farkındalığa erişene kadar. Ancak şimdilik kısacık bir formül sunmak istiyorum.
Turizmi bir rant aracı olarak görmeden, belirli lokasyonlara aşırı yığılmacı uygulamalardan uzak durarak, Kastamonumuzun çeşitli ve birbiriyle bütün halinde anlamlı değerlerini ve fırsatlarını ürüne dönüştürebilen bir anlayışa sahip olmak...
Devam edeceğiz dostlar, şimdilik hoşçakalın.