Ey kimse, sen kendi kısmetini cehaletin ve nankörlüğünden dolayı kendin kestin. Ehil olan kimse kendi nasibini artırır.” (Hz. Mevlana)

MAL VE HİZMET ÜRETİMİNİN ÖNEMİ

Bir ülkenin ekonomisi yalnızca rakamlardan, borsa hareketlerinden ya da merkez bankası açıklamalarından ibaret değildir. Ekonomiyi asıl ayakta tutan, alın teriyle değer yaratan kamu ve özel sektördeki fabrikalarda, atölyelerde, tarlalarda, mutfaklarda ve ofislerde değer üreten milyonlarca insandır. Bu insanlar kalkınmanın görünmeyen ama hissedilen sessiz kahramanlarıdır.

Özellikle kriz dönemlerinde mal ve hizmet üretiminin sürekliliği, ekonominin direncini belirleyen başlıca faktördür. Üretim olmadan ekonomik büyüme, istihdam, refah ve kalkınma sağlanamaz.

Bir ülkede üretilen mal ve hizmetler, Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYİH) temelini oluşturur. Üretim arttıkça milli gelir de artar, bu da ekonomik büyümenin göstergesidir. Üretim faaliyetleri, farklı sektörlerde iş gücüne ihtiyaç duyulmasına neden olur, istihdam artar ve işsizlik azalır.

Kaliteli ve rekabetçi ürünlerin üretilmesi, bu ürünlerin yurt dışına ihraç edilmesini de sağlar ve ülkeye döviz kazandırılır, dış ticaret dengesine olumlu etkilenir, cari açık vb. sorunlar yaşanmaz. Üretim süreci, yenilikçi teknoloji ile ilgili yatırımları teşvik eder. Yeni makineler, yazılımlar ve yöntemler geliştikçe ülkenin yenilikçi teknoloji seviyesi de yükselir.

Üretimle birlikte daha fazla mal ve hizmet erişilebilir hale gelir, rekabetle beraber ürünlerin hem kalitesi artar hem de fiyatlar düşer, toplumun yaşam kalitesi ve refah düzeyi artar.

Üretim yapan işletmelerden alınan vergiler, devletin kamu hizmetlerini finanse etmesi açısından önem taşır. Bu nedenlerden dolayı, daha güçlü, daha adil ve daha sürdürülebilir bir ekonomik yapı inşa etmek istiyorsak üreticilere hak ettikleri değeri ve desteği vermeliyiz.

Yakın zamanda, bazı siyasi tartışmalardan sonra kamuoyunun gündemine gelen ve yerli ürün üreten üreticilerimize zarar verecek boykot vb. uygulamalardan da kaçınmalıyız.

KİMLER BOYKOT EDİLEMEZ, KİMLER BOYKOT EDİLEBİLİR?

Eleştiri haktır ama boykotun da aklı olmalı

İşini iyi yapan ve müşteri memnuniyetine önem verenler boykot edilemez. Kendi malımıza/üreticimize küsmenin ekonomiye bedeli ağır olur. Sebepsiz tepki sessiz tahribata yol açabilir. Milli ekonomi ancak milli dayanışmayla büyür. Bu tür konular siyasi tartışmalara alet edilmemelidir. Bir mal veya hizmet boykot edilecekse de neyi, neden boykot ettiğimizi iyi düşünmeliyiz.

Mal ve hizmet üretiminde kalite standartlarına uygun maddi ve manevi kriterler

Mal ve hizmet üretiminde kalite standartlarına uygun olan maddi ve manevi kriterler aşağıda verilmiştir. Bu kriterlere göre iş yapanlar işlerini her açıdan güzel ve kaliteli iş yapanlardır. Birileri yine de boykot vb. eylemler düzenlemek istiyorsa bu kriterlere uymayanları boykot edebilirler.

Unutulmasın ki, mal ve hizmet tüketiminde düşünmeden gerçekleştirilen bir boykot eylemi bilinçsiz bir ihanete dönüşebilir.

Maddi Kriterler:

- Ürün ve hizmet kaliteleri yüksektir, ilgili standartlara uygun üretim yaparlar.

- Fiyatlandırma politikasında dürüst ve adildirler, ürünlerini pahalıya satmazlar.

- Ürünlerini zamanında teslim ederler.

- İade ve garanti koşullarının gereğini yaparlar ve dayanıklı tüketim malları için satış sonrası teknik destek imkânı sunarlar.

- Manevi Kriterler:

- Müşterilerine karşı dürüst ve şeffaftırlar.

- Müşterileriyle güzel bir iletişim kurarlar, empati yaparlar ve saygı gösterirler ve karşılıklı güven İlişkisini tesis etmek için gayret ederler.

- Fırsatçılık yapmazlar, mallarını enflasyonun yüksek olduğu zamanlarda stoklayıp haksız kazanç elde etmeyi düşünmezler.

- Şikâyet, memnuniyet vb. müşteri geri bildirimine değer verirler, geri dönüş yaparlar.

- İnsan odaklı bir yaklaşım sergilerler, müşteriyi sadece bir gelir kaynağı olarak değil, onları en değerli varlık olarak görürler, zalimlerden ve hainlerden yana tavır göstermezler ve onlara maddi desteklerde bulunmazlar.

SONUÇ
Unutmamak gerekir ki, tüketim geçici bir rahatlık sağlarken, üretim ülke ekonomileri için kalıcı bir güçtür. Bir ülkenin geleceğini yalnızca yönetenler değil, üreten emekçiler de belirler ve etki eder. Sessizce ama kararlılıkla çalışan bu üretici kahramanlar sayesinde ekonomi ayakta durur, toplum gelişir ve gelecek umutla şekillenir.

Günümüz dünyasında, küresel bir güç konumuna gelerek ve yeniden tarih yazmak istiyorsak gereksiz gündemlerle vakit harcamadan kaynaklarımızı verimli kullanıp üreticilerimize destek olmalıyız.

2000'li yıllardan sonra, halkımızın sağduyulu kararları, cesareti ve iktidardaki siyasetçilerimizin olumlu ve cesur icraatları neticesinde büyük bir değişim sürecine girdik. Yaşanan terör olayları, darbeler, ekonomik olarak geri kalmışlık, üreten değil tüketen toplum görüntüsü, özgürlüklere yönelik engellemeler vb. birçok olumsuz nedenlerden dolayı imajımız adeta bir “üçüncü dünya ülkesi” imajı idi. Bu imaj da o yıllardan sonra yerini "dik duran, tam bağımsızlık yolunda mücadele eden, diğer ülkelerle karşılıklı iyi ilişkiler (kazan-kazan) düşüncesiyle ve barış içerisinde yaşamaya çalışan bir ülke" imajına bırakmıştır. Bu güzel gelişmeler devam etmelidir.

Bu yazının başında geçen Hz. Mevlana’nın sözündeki gibi; çalışmayan, üretmeyen, kendine ve üretenlere zarar vererek “kendi kısmetini cehaletinden ve nankörlüğünden dolayı kendisi kesen” insanlardan olmayalım. Bilakis işinin ehil olan ve çalışarak, üreterek kendi nasibini artıran ve ülkesinin kalkınmasına katkı veren insanlardan olalım inşallah.

Selam, sevgi ve saygılarımla…