İki kişi arasında oynanan bir oyundur. Genellikle her yaş grubundaki kişilerce oynanabilir. Köylerde akşam oturmalarında, dinlenme aralarında oynandığı gibi çobanlık sırasında onların rahatlıkla gözlenebildiği yüksek yerlerde de oynanabilir. Kız veya erkek çocukların kendi aralarında veya karma olarak da oynanabilen bir oyundur.
Oyun tahtasının olmadığı yerlerde toprağa oydukları ve kuyu adını verdikleri küçük çukurlular yardımı ile de oynanabilir. Sıra ile karşılıklı açılmış en az üçer en fazla dokuzar kuyu kullanılır. Bu kuyulara beşer adet küçük taş konur. Kuyu sayısına göre toplam taş miktarı da değişir. En çok karşılıklı altışar kuyu ile oynanan şekli kullanılır. Bu kuyu adedinde kırk sekiz taş kullanılmaktadır. Oyun soldan sağa doğru oynanan bir oyundur. Oyuna ilk başlayan sağ taraftaki oyuncudur. Bir kuyuda iki taş kaldığında o taşlar kuyudan oyunu oynayan oyuncu tarafından kuyudan alınır. Oyuncunun elindeki taşlar boş kalan kuyuya geldiğinde biter ise oyun karşı oyuncuya geçer. İki kuyu art arda boş kaldığında bu hangi oyuncu yaparsa oyun biter. Böyle bir şey olmadığında oyunun çok uzun sürmesi durumunda ikili taşlardan hangi oyuncu çok taş toplayabilirse oyunu kazanır. Aslında basit gibi görülen bu oyunu çok iyi matematik bilen kazanır. Yani bir zeka ve matematik oyunudur.
Taşların kuyulara tek tek dağıtılması esastır. Her iki taş alındığında da toplam taşlar eksildiğinden öyle zaman olur ki kuyularda çok az taş birikintisi kalır. Bu nedenle oyunda kaç taşın kaldığının ve hangi kuyuda taşın bitebileceğinin veya hangi kuyunun boş kalacağının sürekli hesaplanması gerekir.
Aslında bu oyunda her taş bir askeri temsil ettiğinden bir savaş oyunudur. Bu nedenle oyunun kuralları kesindir. Ancak uygulanan taktikler oyuncudan oyuncuya farklılıklar gösterir. Oyunun sonunda mutlaka bir oyuncunun oyunda tek taşı kalır. Bu da tanrının birliğini temsil eder.
Kastamonu civarında kayalardaki resimler ile ilgili bir belgesel çalışması esnasında Servet hoca ile birlikte dağları ve kayalıkları gezerken bu oyunun oynandığı kuyuların yani oyukların kayalara da oyulduğunu fark ettik. Servet Hoca bu oyuklara Orta Asya da yaptığı çalışmalarda da rastladığını ve bu oyunu halen oralarda da oynandığını ve adına da mangala denildiğini anlatmıştı.
Kastamonu ve ilçelerini kapsayan çalışmalarımızda Kahin Tepesinde, Türbe Kayasında, Kız kayasında, Asar kayada, Harman Kayada ve diğer bazı yerlerde bu oyunun oynandığı kayalardaki izlere rastladık.
Ayrıca her yere hakim olan tepelerde hem kuyulamaç oyunu için hem de oyulan oyuklara yani küçük kuyulara yağmur sularının dolması sağlandığında buralardan kuşların da su içebilmesi için bu küçük kuyuların yapıldığı ayrı bir önem taşımaktadır.
Zühtü Aslan