"Aydın olmak için önce insan olmak lâzım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan; ‘uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs." (Cemil Meriç)
İNSAN
Kadim medeniyetimizin referans kaynakları olan kutsal kitabımız Kur’an- Kerim’de ve peygamber efendimizin (s.a.v.) hadislerinde insan şu şekilde tanımlanmaktadır: Allah’ın (c.c.) yarattığı varlıklar arasında, en güzel şekilde yaratılmış (Ahsen-i Takvim), sorumluluk sahibi en şerefli varlık ve dolayısıyla O'nun yeryüzündeki halifesidir (Kur’an-ı Kerim: Tin, 4; A’raf, 165).
Türk Dil Kurumu'nda ise insan "Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı." şeklinde tanımlanır.
İnsan, hem fiziksel hem de ruhsal yönleri olan bir varlıktır. Sadece maddi dünyada var olan bir canlı değildir. Aynı zamanda ahlaki ve manevi sorumlulukları olan nefis ve irade sahibi bir varlıktır. Yeryüzünde adaleti sağlamak, iyiliği yapmakla/yaymakla ve kötülüklerden kaçınmakla/sakındırmakla yükümlüdür (Kur’an-ı Kerim: Sad, 26).
İslam dini, insana bir sorumluluk ve ahlak anlayışı vermiştir [1, 2]. Bu sorumluluklar ve ahlak anlayışının özelliklerinde bazıları şunlardır:
- Allah'a ibadet etmek ve iyi bir kul olmak, dünyevi hayatta mutlu ve huzurlu olmak, uhrevi hayatta da kurtuluşa erenlerden olmak.
- Sosyal ilişkilerde, ticarette ve aile hayatındaki her davranışında Allah'ın rızasını gözetmek.
- Aklederek, düşünerek ve çalışarak ilim ve hikmet arayışında olmak.
- Doğru ve yanlış arasındaki farkı bilerek adaletle hükmetmek, doğrudan yana taraf olmak ve merhametli olmak.
- Kâinatı, tabiatı ve yakın çevresindeki her şeyi emanet bilip, onları korumak.
- Verimlilik esaslı sürdürülebilir çalışmalar yapmak ve israf etmemek.
İslam medeniyetinde insan, Allah’ın yaratma kudretinin bir yansıması olarak büyük bir sorumluluğa sahiptir. Hem ibadetle Allah’a kulluk etmekle hem de yeryüzünde adaleti sağlamak ve kendini, diğer yaratılanları korumakla görevlidir. İnsan, bu sorumluluklarını yerine getirerek ahiret hayatında da ebedi mutluluğa ulaşmayı hedefler.
HAKİKAT ARAYIŞI
Hakikat kelimesi “gerçek, sabit ve doğru olmak; bir şeyi gerçekleştirmek, riyadan (gösterişten) arınmış amel ve tam olarak maksada uygun düşen söz” gibi anlamlara gelen ‘hak’ sözcüğünden türetilmiştir [3]
İnsan, yaradılışı itibarıyla hakikati arama (doğru şeyleri merak etme) duygusuna sahiptir. İnsanlık tarihinde ulaşılan bilgi birikimi ve bu arayış yolunda yazılmış eserler hep hakikat arayışının, akletmenin, düşünmenin, sorgulamanın ve çeşitli uygulamaların ürünü ve neticesidir.
Hakikat arayışı, o arayışta olan insanları özel ve değerli kılar, insanı esfel-i safilin (varlıkların en aşağısı) derecesinden eşref-i mahlûkat (varlıların en şereflisi) derecesine ulaştırır.
Samimi ve içten, gayretli ve azimli bir şekilde; ilim, irfan ve hikmet arayışında olmanın neticesinde insan, madde âlemindeki karanlıklarda kaybolmadan, mana âlemindeki ulvi güzelliklere ulaşmanın zevkini yaşar.
SAĞLIKLI İLETİŞİM
Sağlıklı iletişim, bir kişinin kendi duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını dil veya lisan-ı hal (beden dili) ile dürüstçe ifade etmesi ve empati yaparak, diğer insanlara sevgi ve saygı çerçevesinde değer vermesi ve onlarla güzel ilişkiler kurması becerisi/yeteneği olarak tanımlanır.
Karşılıksız sevebiliyorsanız, gönül gözü ile bakıp gönüllere girebiliyorsanız, empati yapıp ona göre hareket edebiliyorsanız ve tabi ki yaratılanı yaratandan ötürü sevebiliyorsanız sağlıklı iletişimin sırrı çözmüşsünüz demektir.
Yapıcı, yol gösteren, destek sağlayan, motive eden ve ilham veren olumlu ve haklı eleştiriler içeren konuşma ve davranış türleri de samimi dostlar arasında her daim güzel bir iletişime vesile olur.
Hem madde hem de mana boyutunda, insanlar arasında sağlıklı bir şekilde kurulan ve gelişen bir iletişim ağı, onların hayattaki başarılarını etkileyen en önemli faktörlerin başında gelir.
Bu nedenle, hayat başarı ve mutluluk için:
- İletişim kültürümüzü geliştirmeliyiz.
- Farklılıklarda zenginlik ve bereket vardır. Empati yapıp, birbirimizi anlamalıyız. Karşılıklı olarak iyi ilişkiler içerisinde, huzur ve mutluluk içinde geçirebileceğimiz bir yaşam tarzı benimsemeliyiz.
- Yapıcı, sorunlara çözüm önerileri getiren her düşünce, her eleştiri değerlidir. İstişareye ve sağlıklı bir iletişime dayalı bir yaklaşımı benimsemeliyiz, bunu başarırsak hem kendimize hem de içinde yaşadığımız topluma değer katmış oluruz.
NETİCEDE
Kendi kültür ve medeniyetine sahip çıkan ve içinde yaşadıkları toplumla güzel bir iletişimi olan gönül insanları (aydınlar/münevverler) hem o topluma değer katarlar hem de kendilerine ait özgün bir hikâyeleri olur.
Hakikati merak eden, hakikat yolunda araştırmayı ve keşfetmeyi seven, sorunlara yapıcı eleştirilerle birlikte çözüm önerileri de sunan ve sağlıklı iletişim becerilerine sahip olan gayretli insanlar, bilinenden bilinmeyene giden zeki ve bilge insanlardır.
Çalışma ortamından, arkadaş ve aile ortamına kadar, nerede sağlıklı bir insan ilişkileri ve iletişim varsa orada huzur, mutluluk ve başarı vardır.
En değerli varlık olarak yaratılan insan; diğer insanlara ve yaratılan diğer varlıklarla sağlıksız bir iletişim içerinde olursa; inançsız, ilkesiz, kendine, topluma, tabiata ve kutsal değerlerine karşı sorumsuz davranırsa, yaradılış gayesinden uzaklaşan tuhaf bir varlık haline evrilir gider…
Etkili İletişime Dair Güzel Bir Söz
“Birçok kez, bir dokunuşun, bir gülümsemenin, bir kelimenin, dinleyen bir kulağın, içten söylenmiş güzel bir sözün ya da değer veren en ufak bir davranışın gücünü küçümseriz. Bunların hepsinin hayatımızı değiştirme potansiyeli var.” (Leo Buscaglia)
KAYNAKLAR
[1]. Kırk hadiste sorumluluk bilinci, Diyanet İleri Başkanlığı yayınları, 2020.
https://yayin.diyanet.gov.tr/File/Download?path=457_1.pdf&id=457
[2]. Sayar, K., İrademiz, insan ve varlıkla ilişkilerimizde beliriyor, (Baltacı, M./Söyleşi), Diyanet İB aylık Dergi, s. 6-11, Aralık 2021.