Sene 1971…
Öğretmen Dayısı Ziya Arslan ile birlikte yaşadıkları anılarını ve ziyaretle ilgili duygularını anlatan Emin Şahin, “Dayım Ziya Arslan Bayburt’lu olup, ilk ve ortaokulu Bayburt’ta okuduktan, sonra Erzurum öğretmen lisesinde yatılı okuyup bitiren ve öğretmen olarak ilk ataması 1971’de Kastamonu Azdavay şimdi Şenpazar ilçesine bağlı Kalaycı köyüne atanıyor.
Kastamonu merkeze gelerek, öğretmenlik yapacağı köye gitmek için o zaman ulaşım zorluğu nedeni ile Cip(Jeep) yapılıyor. Bir aylık maaşı karşılığı cip kiralamasını, köye gidecek birkaç kişi ile paylaşarak yapıyor. Bir yıl tek başına okulun bir odasında kalarak görev yapan dayım, 2. yılında (1972) göreve gelirken annesini de yanında getirip bir köy evi kiralayarak öğretmenliğe devam ediyor ve 1973’de tayin ile ayrılıyor.
“TAM 50 YIL SONRA, 2023’DE BENİM KASTAMONU’YA TAYİNİM ÇIKINCA, BUNA EN ÇOK SEVİNEN ZİYA DAYIM OLDU”
Sebebine gelince, artık Ailece kalabalık olarak Eskişehir’de ve emekli olarak yaşayan dayım, benim Kastamonu’ya gelmem ve yerleşmem nedeni ile Kastamonu’ya ziyaretime gelerek ve 50 yıl önce görev yaptığı köye belki de okula hatta öğrencilerine kavuşabilirdi.
2023 Eylül ayı bir cuma günü emekli öğretmen dayım Ziya Arslan ve eşi, emekli Spor İl Müdürü Süleyman Arduç ve eşi Kastamonu’ya evime misafir oldular. Cumartesi sabah kahvaltı yaptıktan sonra Dayıma “Dayı 50 yıl önce ilk ataman ve öğretmenlik yaptığın köye, kalaycı köyüne gidiyoruz” dedim. Belli belirsiz bir heyecan ve şaşkınlık içinde arabama bindik ve Kastamonu’nun güzel tabiat manzaralı yollarında Kalaycı köyüne doğru yolculuğumuzu yaptık. Köye geldiğimizde yol kenarında yeni yapılmış bir cami ve çay bahçesinin önünde durdum, önce ben inip çay ocağı işletmecisinin “Buyurun hoş geldiniz” demesi üzerine, “hoş bulduk buralımısınız “dedim“ Evet, adım Hüseyin bu çay ocağını işletiyorum ve babadan dededen buralıyım” deyince, bende kendisine yaşın kaç diye sordum, amacım Dayımın öğretmenlik yaptığı döneme denk geliyor mu! Yaşını söyleyince, sanki uyuyordu hemen “ İlkokul öğretmenini hatırlıyor musun “ diye sordum. Çaycı Hüseyin’in cevabı ilginç oldu “başka okulum olmadı ki! tabii ki öğretmenimin adını bile hatırlıyorum Ziya öğretmen “ deyince, Banko oldu ve dedim ki “Ziya öğretmen arabadan iniyor git elini öp” der demez, arabaya yönelip heyecanla öğretmenine sarılıp elini öptü. Çok güzel duygusal anlar yaşandı. Çay bahçesindeki köylüler ile merhabalaşıp tanışıp sohbetten sonra, çaycı Hüseyin’e, hadi bizi okulun bulunduğu yere götür dedim ve Okulun bulunduğu alana geldiğimizde,bu sefer dayım arabadan benden önce indi ve halâ aynı şekilde duran, ama taşımalı eğitim nedeni ile boşaltılan, dolayısı ile bakımsız kalan, yine detaş duvarları sayesinde ayakta kalan köy okuluna bahçeden girerken, bizde dayımla aynı heyecanı yaşıyorduk. Kapı, Pencere açık ve harap bir durumdaki okula ilk dayım girdi ve 50 yıl öncesindeymiş gibi o anları yaşıyor gibi, bize okulu, sınıfları ve bu iki sınıf arasında kalmış küçük bir odayı göstererek, işte ben burada konaklayıp yatıp, sonra derslere sınıflara girerdim derken, eşinin sonrada kendisinin, aslında hepimizin hüzünlendiğimizi gördüm.
50 YIL SONRA KENDİ EL YAZISI İLE YAZDIĞI SINIF VE KAYIT DEFTERLERİNİ BULDU
Okulu gezerken girişte, küçük holde bir çeyiz sandığına benzer tahta sandık, kapağı yanına düşmüş, içinde darmadağın defterler gözümüze çarptı. Sandığı karıştırmaya başlayınca, okul ve sınıf defterleri dönem, dönem kayıt defterleri olduğunu gördük. Sonra sınıf defteri elimize geçti tarihe baktık 1971 dayımın görev yaptığı dönem tarihli, içine baktık ki dayımın kendi el yazısı ve kayıtları, öğrencilerinin isimleri, bunlardan hatırladıkları, yanımızdan ayrılmayan dayımın öğrencisi çaycı Hüseyin, diğerarkadaşlarını da öğretmenine hatırlatmaya çalışıyor ve çok duygusal çok heyecanlı çok nostaljik bir durum yaşanıyor.
Tekrar okulun bahçesine çıktığımızda, elinde iki çocuğuyla köyün hanımlarından bir abla birazda çekinerek ama merak da ederek bize doğru yaklaşıyor. Onu gören çaycı Hüseyin, hemen devreye giriyor ve “Abla bizim öğretmenimiz Ziya Hoca” diyor ve hemen hatırlayan ablamız, 50 yıl sonra öğretmenini karşısında görünce, sevinçten ve şaşkınlıkla hemen öğretmeninin elini öpüyor ama, kendini tutamayıp coşuyor ve ağlıyor.
Güzel bir buluşmadan sonra, ısrarla evlerine yemeğe davetlerini istemeyerek geri çevirdik. Yola devam edip, Cide ye sahile kadar gidip Kastamonu’ya döneceğimizi davetleri için teşekkürlerimizi söyledik.
50 yıl sonra yine köyünde öğretmenlerini gören Çaycı Hüseyin, evine davet edip götürememenin üzüntüsü ile bizi uğurlarken bir istekte bulunarak “Cide’ye giderken arabanızda yeriniz var ise benide Şenpazar ilçesine bırakabilir misiniz “ dedi. 4 kişiydik Hüseyin’in bu isteğine “tabi ki” deyip Hüseyin’i de alıp köye veda edip ayrıldık.
Şenpazar ilçesine geldiğimizde, Hüseyin’i bırakıp Cide’ye devam edeceğiz ama o da ne! Hüseyin, Kadim Şehir Kastamonu Kalaycı Köyünün bir köylüsü ama “insanı” adam gibi adamı, meğer bize bir oyun ve gizli plan yapmış. Siz misiniz evime davetime gelmeyen, ekmeğimi suyumu içmeden gideceksiniz! Üstelik 50 yıl sonra ilk ve tek öğretmenimi bulmuşken onu ağırlamadan ikramda bulunmadan uğurlarmıyım!
Şenpazar’da bir Etli Ekmek yapan dükkânın önünde durdurup, yemin billâh ederek “tok falan dinlemiyorum benim öğretmenim 50 yıl sonra beni ziyarete gelmiş, ben size ikramda bulunmadan yollamam” deyip Anadolu’nun bu kadim geleneksel misafirperverliğini yaptı ve bizi böyle uğurladı. Dayım öğrencisi ile gurur duyarken Cide’ye vardık.Sahilde dinlendikten sonra, Kastamonu’ya benim evime dönüş yolculuğuna başladık. Dönerken yine Kalaycı köyünün önünden geçerken Dayım “Köy Levhasının önünde ve bir de köyü arkamıza alarak” fotoğraf çekmemi istedi. Güzel fotoğraf ve anılarla, Kastamonu’ya akşam çayına evimize geldiğimizde, hala heyecanlarımız devam ediyor ve sohbetlerimizin konusu oluyordu.
Bu güzel anıları ve duyguları yaşatan Dayım Ziya öğretmen ve köy halkına öğrencilerine teşekkür ediyorum.
(Cengiz Muhziroğlu)