Dünya ekonomide yeni kulvarlara çoktan girdi, Kastamonu iş dünyası olarak birbirini kovalayan devrimlerin hangisine yetişeceğimiz meçhul, gerçi yetişmek gibi bir derdimizin olduğu da şüpheli…

“Böyle iyi”.

Devlet desteği olmasa…

Yıkıldı yıkılacak Kastamonu.

Esnaf bitik…

Sermaye sınıfı “faiz” sayesinde mutlu-mesut.

“Girişimci”…

Hani nerede?

“Yoksulluk” hali “yoksunluk” haline evriliyor ki en fenası bu…

“Yoksul” kaydı almak için birbiriyle yarışıyorsa yurttaşlar, eyvah eyvah, “yoksunluk” bu işte.

“Yoksulluğu sürdürülür kılmak” uğraşısı asla “dayanışma” değil…

“Dayanışma”, omuz vermektir, “askıda ekmek” değil.

Ekonomik kriz “varsıl” ve “yoksul” dışında bir “saf” bırakmadı…

Bir tarafta pasta, diğer tarafta kuru ekmek, soğan bile lüks.

(Elmanın başkenti “Isparta” imiş meğer…

Yıllık ortalama 1 milyon 250 bin ton elma üretimi olduğunun farkına varınca şaşırmıyor değil insan.

Ülkemizde yetişen her 4 elmadan 1’i Isparta’dan…

“Eğirdir” ilçesi başı çekiyor, “Gönen, Gelendost, Atabey” takipçi, üretime ilaveten “soğuk hava deposu” kapasitesi “500 bin ton”.

Kastamonu’da “ele gelir” numune bir soğuk hava deposu dahi yok…

Isparta’nın ilçelerine bakar mısınız?

Isparta’nın elma üretimine geçişinde Kastamonu’nun payı olduğuna dair geçmiş zamanda not düşmüştüm…

Ispartalılar onaylamış, “İlk fidanları Kastamonu’dan aldık” derlermiş, hakkı teslim.

Hatta…

Isparta’daki “fidanlık” merkezinin Göl köyündeki fidanlıktan “kopya” olduğu da iddia edilir.

Göl fidanlığında üretilen meyve fidanları Türkiye’nin dört tarafına gönderiliyordu 1950’li yıllarda…

Türkiye meyveciliğinin can damarlarından biriydi.

Keza…

Göl havalisindeki “Subaşı, Numanlar, Dokuzkat” başta olmak üzere cümle köyler “fidancı” idi.

E şimdi ne “fidan” kaldı…

Ne de fidancı.

Fidancıların mahdumları ya güvenlik görevlisi oldu…

Ya reyon görevlisi.

Meyvelerin çekirdeklerini biriktirip, ekip, fidan çıkarmak…

Hey gidi hey.)

(Eğirdir’in nasıl “elma üretim merkezi” olduğuna merak sardım…     

“Eğirdir elması” meşhur.

Kaymakamlık sayfasından aldım aşağıdaki malumatı…

“Eğirdir’in elma üretiminde bir marka haline gelmesi esasında çok önemli 2 büyük proje ile gerçekleşmiştir. 1950’li yıllarda devreye sokulan birinci projede, Eğirdir gölünün ayağı derinleştirilmiş ve Kovada gölü ile birleştirilmiştir. Böylelikle eskiden küçük bir göl gibi görünen ve bataklık hüviyetindeki ova ideal bir tarım ortamına dönüştürülmüştür. 1969 yılında tamamlanan Boğazova Sulama Projesi ile 25000 ha alan sulanabilir hale getirilmiştir. İkinci büyük proje ise, 1952 yılında Boğazova’da kurulan Eğirdir Fidanlığıdır. Fidanlık bu güne kadar çeşitli isimlerle faaliyetlerine devam etmiş ve 2015 yılında ‘Meyvecilik Araştırma Enstitüsü (MAREM)’ ismini almıştır. 1950’li yıllarda kurum müdürü Mustafa Akay ve Ziraat Teknisyeni Halil Üstün Starking Delicious çeşidiyle kapama bahçelerin kurulmasına vesile olan kişiler arasındadır. Nitekim bu tarihten önce dağınık ağaçlar şeklinde Amasya ve Ferik elmalarından söz edilmektedir. Starking Delicious çeşidinin piyasada çok büyük bir ilgi görmesi, kurumun bu çeşide ait fidanları çiftçilere dağıtması ile devam etmiş ve böylelikle bugüne kadar gelen süreç başlatılmıştır. Meyvecilik sektörüne sayısız insan kazandıran kurum, fidancılık faaliyetlerini büyük ölçüde özel sektöre devretmiş ve daha çok bilimsel çalışmalara ağırlık vererek meyvecilik alanında Türkiye’nin en aktif merkezlerinden biri haline gelmiştir.”

Soru basit…

Isparta bu planlamayı yaparken Kastamonu ne yapıyordu?)

(Hanönü Yenice köyünden dostum videosunu gönderdi…

Gökırmak’ta boylu boyunca yüzen “su samuru”.

Heyecanlandım…

Nesli tükenmekte olan bir canlı ne de olsa “su samuru”.

Eski video imiş meğer…

“Şimdilerde ne gezer?” dedi.

Nereye gitti su samurları?..

Var da göremiyor muyuz yoksa?

El ile balık tutulurdu Gökırmak’ta…

“Beyin-göz-el” koordinasyonu.

Balık var mı?..

Vardır herhalde.)