Yapay Zeka hakkındaki yazımızdan önce Siyonist markalara boykot uygulamasını hatırlatalım. Marketlerden alışveriş yaparken markanın Siyonizm ile bağını, İsrail’in uyguladığı soykırıma destek verip vermediğini araştıralım.

Bu hafta Kocaeli Valiliği, Kocaeli Belediyesi, Kocaeli Üniversitesi, Tekder, Doğu Marmara Kalkınma ajansı, Kocaeli Kent Konseyi ve Cihannüma tarafından organize edilen “Yapay Zeka ve İnsanlığın Geleceği Fırsatlar ve Tehditler” Çalıştayına katıldım. Bu nedenle Yapay Zeka hakkında yazmaya karar verdik. Çalıştayda emeği geçen herkese teşekkür ederim.

Artık makine öğrenmesi veya yapay zekanın gündelik yaşantımızda daha da önemli yer tutacağını söylemek doğru olacaktır. Yapay zeka aslında çok büyük verileri hızlı biçimde işleyip çabuk karar vermemizi sağlayan bilgisayar işlemleri olarak görülebilir. İnsan olarak bir karar vermemiz gerekli ve bu kararı verirken çok sayıda değişkeni dikkate almamız gerekli ama insanın bu kadar fazla sayıda değişkeni hızlı biçimde dikkate alarak karar vermesi mümkün değil. Zaten iktisat teorisinde de artık rasyonel insandan değil sınırlı rasyonel insandan bahsediliyor. Bu durumda devreye yapay zeka giriyor. Yapay zekanın gündelik yaşantımızı nasıl etkileyeceğini örneklerle ele alalım.

Kırmızı ışıkta durdunuz, arkanızda da 10-15 otomobil durdu. Ama kavşakta yeşil ışık yanan diğer çıkışlarda hiç otomobil yok. Kırmızı ışık yandığı için mecburen 1 dakika kadar bekliyorsunuz. Işıklar daha önceki istatistiklere göre belirlenerek ayarlanıyor ama buna benzer durumlar sık sık karşınıza çıkıyor. İşte şimdi devreye yapay zeka giriyor. Yapay zeka o anda kavşakta bekleyen otomobil sayılarına bakıyor ve o an karar verip size yeşil ışık yanmasını sağlıyor, diğer otomobil olmayan yola ise kırmızı ışık yanıyor. Yani boşu boşuna onca otomobilin beklemesini engelliyor. Zaman ve yakıt tasarrufu sağlıyor. Çevre kirliliğini engelliyor.

Bir başka örnek… Hastanelerden kimi zaman randevu almakta zorlanıyoruz. Kimi zaman 15 gün sonraya randevu bulabiliyoruz. Ama diğer yandan alınan randevulardan üçte birinden fazlası da randevusuna gelmiyor. Randevusunu aldıktan sonra şehir dışına çıkanları, özel hastane veya aile hekiminden gerekli sağlık hizmetini alanları, son beş randevusuna gelmeyenleri, randevu aldığı tarihte şehir dışında olanları tespit edip buralara ihtiyacı olanlar için randevu yazan bir yapay zeka olsa güzel olmaz mı?

Bu iki örneğe benzer çok sayıda örnek verilebilir. Sonuç olarak yapay zeka, insanın alabileceği karardan çok daha hızlı karar verebiliyor. İşgücü verimliliğinin artacağı düşünülüyor. Büyük ihtimalle de verimlilik artacak. Ancak burada bir noktaya dikkat çekmek gerekli. Bilgisayarların yavaş yavaş hayatımıza girdiği zamanlarda da bilgisayarların verimliliği artıracağı konuşuluyordu. 1990’lı yıllarda Solow yaptığı araştırmalarda bilgisayarların işgücü verimliliğinde kayda değer bir artış kaydetmediğini ortaya çıkardı ve “Bilgisayarları her yerde görebiliriz ama verimlilik istatistiklerinde …” diye bir söz söylemiştir. Bu da literatürde Solow Paradoksu olarak yer almıştır. Daha sonra Brynjolfson ve diğer araştırmacılar Solow Paradoksunu çözmüştür. Bilgisayarların verimliliği etkilemesi için bilgisayar kullanımının belli bir yaygınlığa ulaşması, çalışanların bilgisayarı etkin kullanmaları için gerekli eğitimi alması gerektiği ortaya çıkmıştır. Bunlar sağlandıktan sonra bilgisayarların işgücü verimliliğini dikkat çeker biçimde artırdığı görülmüştür.

Bunlar işin fırsat yönü ama bir de tehdit yönü var. Yapay zeka çok büyük veri havuzu içinden işlem yaparak çok çabuk karar verebiliyor, ama bu verileri birileri yapay zekaya yükleyecek, nasıl karar vereceğini birileri belirleyecek. Örneğin; İsrail, Whatsapp verileri kullanarak insanların ailesi ile beraber olduğu anı belirledi ve ailece (masum kadın ve çocuklar dahil) katliam yaptı. Yani verileri yükleyenlerin bir değerler kümesi var. Yani yapay zekayı bir çocuğa benzetirsek bu çocuğu kim eğitirse kararlar da ona göre verilecek. Batıl kararlar da verilebilir.

Bir başka tehdit te çalışma hayatında görülebilir. Bazı meslekler kaybolabilir veya bazı mesleklerin iş alanları daralabilir. Örneğin; otomobil icat olduğunda seyisler, at nalı üreticileri, at yetiştiricileri,  eyer üreticileri gibi iş alanları ortadan kalktı veya daraldı. Ama otomobil üreticileri, otomobil tamircileri, lastikçiler, otomobil yan sanayi üreticileri gibi farklı iş kolları açıldı. Bilgisayarların devreye girmesi ile pek çok alanda çalışanların sayısı azaldı ama bilgisayar mühendisliği, yazılım mühendisliği, sistem mühendisliği, donanımcılar, web Tasarımcıları, siber güvenlik uzmanları gibi pek çok alanda da yeni iş alanları açıldı. Bilgisayar devrimi ile vasıfsız işgücünün iş alanları daraldı ama yapay zeka ile vasıflı iş alanlarının daralması da söz konusu olabilir. Örneğin; tıp doktorluğu şimdi gözde meslek ama kişinin röntgenine, kan değerlerine, akrabalarının hastalıklarına ve pek çok veriye bakarak teşhis koyabilen yapay zeka uygulamaları da gündeme gelebilir.

Hemen korkmamak gerekli. Zira bilgisayar devrimi ile gelişmiş ülkelerde işsizliğin korkunç boyutlara ulaşacağından korkuluyordu ama bilgisayarların yaygın biçimde kullanıldığı Batı ekonomilerinin çoğunda işsizlik %5-%6 civarında (Elbette İspanya, Yunanistan, İtalya, Portekiz, Sırbistan gibi %10 ve üzeri işsizliğe sahip ülkeler var ama genelde işsizlik %6 ve altında). Neden bilgisayarlar işsizliğe neden olmadı? Çünkü bilgisayarlarla ilgili yeni iş kolları (yazılım mühendisliği, sistem mühendisliği, donanımcılar, web Tasarımcıları, siber güvenlik uzmanları vb) açıldı. Muhtemelen Yapay zeka ile de bazı iş kolları ortadan kalkacak veya güç kaybedecek ama yeni iş kolları açılacak. Birileri Yapay Zekayı eğitecek, nasıl karar vereceğini birileri karar verecek, birileri verileri yükleyecek, birileri Yapay Zekanın verdiği kararları analiz edecek, denetleyecek.

Yapay Zeka aslında işin sadece matematiğini ele alıyor. Örneğin; yapay zeka, çağrı merkezinde çalışanların verimliliğini incelerken zamana bakıyor ama bu noktada bir hata ortaya çıkabiliyor. Çalışan, mümkün olduğunca çok müşterinin işini halletmek için müşterinin sorununu çözmek, müşteriyi memnun etmeyi geri plana atabilir ve çarçabuk telefonu kapatmayı tercih edebilir. İşte burada Yapay zeka, çok sayıda müşteriyle konuşan kişiye yüksek performans notu verebilir ama müşterinin sorununun çözülüp çözülmediği konusunda yeterli fikir veremeyebilir. Bu nedenle Yapay Zeka kararlarını da birinin denetlemesi gerekiyor. Sorun çıkarsa karar süreçlerini yenilemesi gerekebiliyor.

Sonuç olarak yapay zeka uygulamaları giderek gelişmektedir. Bu teknolojinin tehditlerinden endişelenerek geride kalmak doğru olmayacaktır. Eğer geride kalırsak yapay zeka esas tehdit bu olacaktır. Kaynaklarımızı Yapay Zeka uygulamalarının geliştirilmesine, yerli ve milli yazılımların üretilmesine aktarmalıyız.

Prof. Dr. Serkan DİLEK

Kastamonu Üniversitesi