Yazımın gerçek konusuna girmeden evvel sorumuzu soralım. “Siyonistlerin ürünlerini boykot ediyor muyuz?”. Gelecek yazılarımda bu boykot esnasında ve sonrasında yerli ve milli ürünlerin ne yapması gerektiğini, tüketicilerin ne yapması gerektiğini yazacağım. Bu hafta farklı bir konuyu ele alacağım ama boykotu unutturmamak için yazıma bu biçimde başladım. Yerli ve milli olmayan ürünleri özellikle de siyonistlerin ürünlerini boykot etmeye devam edelim.
Son zamanlarda sosyal medyanın gelişmesine paralel olarak fenomenlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Fenomenler de gün boyu bilmem kaç tane video paylaşarak önemli bir takipçi kitlesi topluyorlar. Reklamlar ve ürün tanıtımları, sosyal medya platformlarının ödediği paralar ile de bayağı iyi para kazanıyorlar. Tabi başka gelir kaynakları da var. Paranın da üç önemli kuralı var. Birincisi; para değiştirir. İkincisi; para sessizliği sever. Gürültülü yerden kaçar. Üçüncüsü; çok kısa zamanda gelen para çok kısa zamanda gidebilir.
Bir örnek üzerinden gidelim. İstanbul’un mütevazi bir semtinde 60 m2’lik küçük bir evde mutlu bir aile yaşıyor. Geleneksel bir Türk ailesi. Erkek biraz açıkgöz olmaya çalışan girişimci bir genç… Nereden ne yapsam da köşeyi dönsem, aileme iyi imkanlar sunsam derdinde. Kadın da çocuğuna bakan ailenin günlük işlerini yapmaya çalışıp ailenin düzenini sağlamaya çalışan biri. Diğer yandan başarılı bir fotoğrafçı olmak istiyor. Ünlü sanatçılara telefonlar açarak onların fotoğraflarını çekmek istediğini söylüyor. Hatta aşırı ısrarcı da davranıyor. Sonunda ünlü bir yıldızın sahne fotoğrafçısı olmayı da başarıyor. Sonra erkek başarılı oluyor ve bir yerden parayı buluyor. Burası şu anda mahkemelik… Nereden parayı bulduğu, bir anda nasıl zengin olunduğu inceleniyor. Masumiyet karinesi olduğu için konuşmayalım. Zaten bizim konumuz işin adli kısmı değil, para kısmı… Biraz önce paranın iki kuralından bahsettik ya! Aynısı bu ailenin başına geliyor.
Birincisi; para aileyi bayağı bir değiştiriyor. Erkek, karısının adına bir güzellik merkezi açıyor ve firmayı yönetmeye başlıyor. Kadın da bu arada fenomen olmaya karar veriyor. Karı koca bayağı bir değişiyor. Fiziksel görünümleri değişiyor, bilmem kaç tane estetik ameliyat oluyorlar. Değişen sadece fiziksel görünümleri de değil. Kadın, mahallesinde arkadaşları ile yaptığı dedikodunun bin katını tüm toplumla sosyal medya hesabı üzerinden yapmaya başlıyor. Yanında çalışanları herkese açık videoda azarlıyor, izleyicilere şikayet ediyor. Yaşam tarzları da değişiyor. Bilmem kaç model Doğan marka otomobilden lüks spor otomobillere geçiyorlar. İnsanlara daha küçümseyici tavırlar sergilemeye başlıyorlar. Daha cesur oluyorlar. Kendilerini daha fazla beğeniyorlar. Etrafınızda aniden zengin olan diğer kişilere de bakın. Huylarındaki değişimi muhakkak göreceksiniz. Yani para insanı değiştiriyor.
İkincisi; para sessizliği sever, gürültüden nefret eder. Bakın paranın bol olduğu yerler sessizdir. Bankalar ancak çok kalabalık olursa biraz sesli olur. Zenginlerin yaşadıkları muhitler sessizdir. Lüks bir restaurant veya butik sessizdir. Lüks evlerin içi hep sessizdir. Parası olanlar parasını sessiz bir yerde bekleyen kasalarına saklarlar. Kimileri parasını bahçesinin sessiz bir yerine gömer. Zenginler son model spor arabaya binip teybin sesinin sonuna kadar açmaz. Ama Doğan’a binip teybin sesini sonuna kadar açan yığınla kişi vardır. Eğer gürültü yaparsanız para sizden kaçar. Para sessiz olan yerleri sever. Bu aile paranın sessizliği sevdiği gerçeğini hiç dikkate almadı. Kadın, 100 dolarlık banknotları bigudi yaptı. Dolarları tepsiye dizerek sosyal medyda paylaştı. Kahvesini sahte altın tozu ile içti. Dolar atan tabanca ile videolar çekti. Uçak kiralayıp “kocam bana uçak aldı” diye hava attı. Hani eski mahallelerde kadınlar “benim buyum var, Senin var mı?” diye komşularına gösteriş yapardı ya o durumun çok benzeri. Sonunda da bu paraların nereden geldiğini birileri merak etti. Sonra polis ve MASAK da merak etti ve olan oldu.
Bu ailenin başına gelenden sonra sosyal medyada Türkiye’nin en büyük holdinglerinin sahiplerinin hesaplarına baktım. Hiç “Benim özel uçağım, limuzinim, yatım var. Senin var mıııı?” tarzında paylaşımı olana rastlamadım. Zaten fazla gürültü yapmadıklarından para da onları seviyor ve onlardan kaçmıyor.
Üçüncüsü; çok kısa zamanda sana gelen para çok kısa zamanda senden gidebilir. Milli piyangodan büyük ikramiye kazanan insanları düşünün. İstatistiklere göre bu ikramiye kazananların neredeyse %99’u bir iki sene içinde parasını kaybediyor, hatta piyango kazanmadan önceki durumlarından daha kötü duruma düşüyorlar. Piyango bir yönden bakıldığında kumar ve kumar da kazanana genelde hayır getirmiyor. Bu üçüncü madde de söz konusu aileyi dışarıda tutuyorum. Çünkü mahkeme süreci devam ediyor ve masumiyet karinesi var. Sürdürülebilir biçimde çok zengin olan kişilere bakın. Ortada bir sorun tespit ediyorlar. O sorunu çözmek için ne yapılacağını düşünüyorlar, çalışıyorlar ve çabalıyorlar. Sonunda bu sorunun çözümünü buluyorlar. Bir iş kuruyorlar. Bu kişiler belli bir emek sonucu paraya yavaş yavaş sahip oldukları için de para onlardan aniden kaçmıyor. Ama bir anda piyangodan veya gayrimeşru işlerden para kazananlara bakın. Önemli bir kısmına para hemen geliyor ama hemen de geri dönüyor. Bir hırsız paraya çok kısa zamanda sahip olabiliyor ama bir iki sene sonra polis onu yakalayınca elindeki parası gidebiliyor. Kısaca helal yoldan para kazanan kolay kolay parasını kaybetmiyor. Haram yoldan para kazananın parası ise geldiği gibi çok kısa zamanda gidebiliyor.