İktisat biliminin uğraştığı sorunlardan biri de elde edilen gelirin toplum tarafından nasıl paylaşılacağıdır. Kapitalizmde gelir paylaşımı en büyük eksiklerden biridir. Hani “Kurt olsa böyle taksim etmez” denilir ya. O cinsten…  Toplumda seçkin (!) bir azınlık toplam pastanın büyük kısmını elde eder. Sosyalizmde de pasta tamamen eşit paylaşılır ama dikkat edin adil demiyorum. Adil ve eşit aynı şey değildir. Sosyalizmde çok çalışan ile az çalışan eşit gelir elde ederler. Bunun sonucunda da belli bir süre sonra çalışan insanlar da “Ben keriz miyim?” diyerek çalışmamaya başlar. Toplumda verimlilik düşer ve belli bir süre sonra da devlet çöker. Çözüm ise İslam ekonomisinde (Kuran-ı Kerim’de) karşılaştığımız sadaka, fitre, zekat gibi kurumlarda gibi görünmektedir.

Neyse! Biz bu hafta konumuza gelelim. İktisat alanında çalışan bilim adamlarının son yıllarda kullandıkları Ultimatom Oyunu var. Bu oyun insanların gerçekte İktisat biliminde bahsedildiği gibi Homo Economicus olup olmadığını araştırıyor. Şimdi “Homo Economicus nedir?” diyeceksiniz. İktisat bilimi kolay inceleme yapmak için insanı faydasını ve karını maksimize etmeye çalışan bireyler olarak ele alır. Böylece fonksiyonların türevini alıp sıfıra falan eşitler ve bilim yapar. Ama gerçek hayatta o kadar bencil ve kendini düşünen birey var mıdır? Varsa toplumun yüzde kaçıdır? Her toplumda bu oran sabit midir? Yoksa örneğin; İslam toplumlarında başkalarını düşünen kişiler biraz daha fazla mıdır? İşte bu tip soruların cevapları için Ultimatom oyunu geliştirilmiştir.

Ulitmatom oyununu anlatalım. İki oyuncumuz var. Birinci oyuncuya gidiyor ve “sana 1000 TL (veya başka miktar) para veriyoruz. Sen bunu ikinci oyuncuyla paylaşmak için teklif vereceksin. Eğer ikinci oyuncu teklifini kabul ederse önerdiğin paylaşımla oyundan ayrılacaksınız” diyoruz. Birinci oyuncu da bize teklif sunuyor. Örneğin; “600 TL benim, 400 TL ikinci oyuncunun olsun” diyor. Sonra ikinci oyuncuya gidiyoruz. Ona “Birinci oyuncunun teklifi 600 TL kendine ve 400 TL sana vermek yönünde. Kabul ediyor musun? Eğer kabul edersen bu teklifteki miktarlarda parayla oyundan ayrılacaksınız. Kabul etmezsen her ikiniz de sıfır kazanç ile oyundan ayrılacaksınız” diyoruz. İkinci oyuncu da kabul ederse önerilen parayla her iki oyuncu da oyundan ayrılıyor. Ama reddederse her ikisi de sıfır TL ile oyundan ayrılıyor.

Eğer insanlar iktisat teorisinin söylediği gibi bencilse yani Homo Economicus ise birinci oyuncu adil olmayan bir teklifte bulunacaktır. Örneğin; “999 TL benim, 1 TL ikinci oyuncunun olsun” diyecektir. İkinci oyuncu da 1 TL bile teklif edilmiş olsa “0 TL ile oyundan ayrılmaktansa 1 TL hiç yoktan iyidir” deyip teklifi kabul edecektir. Ama Dünyanın çeşitli toplumlarında oynanan Ultimatom oyunlarında bilin bakalım ne oluyor?

Birinci oyuncuların çoğu adil olmayan teklif vermekten kaçınıyor. Örneğin; yarısını veya yarısına yakınını ikinci oyuncuya teklif ediyorlar. İkinci oyuncular da adil olmayan teklifleri reddediyorlar. Yani “0 TL elde etmektense 1 TL hiç yoktan iyidir” demiyorlar ve adil olmayan teklifi reddediyorlar. Belki aranızdan bazıları “birinci oyuncu reddedilme ihtimali nedeniyle adil paylaşım öneriyor olamaz mı?” diyeceksiniz. Bunu da bilim adamları düşünmüşler ve Ultimatom oyunu ile beraber Diktatör oyununu oynamaya başlamışlar. Diktatör oyunu da Ultimatom oyununa çok benziyor. Tek farkı bu sefer ikinci oyuncunun teklifi reddetme hakkı yok. Bunun için de birinci oyuncuya diktatör diyorlar. Bu oyunda birinci oyuncunun verdiği teklif ortalamaları bir miktar düşüyor ama tamamen adil olmayan bir seviyeye de inmiyor. Yani diktatör oyununda birinci oyuncular genelde “üç beş kuruş ikinci oyuncuya önereyim, büyük kısmını ben alayım” mantığı olmuyor. Yani Ultimatom ve Diktatör oyunlarında insanların genelde paylaşımcı (diğergam) oldukları sonucu ortaya çıkıyor.

Sonuç olarak insanlar iktisat teorisinin iddia ettiği gibi bencil, Homoeconomicus değiller. Biraz daha paylaşımcılar. Fıtratları böyle. Dolayısıyla sosyal medyada, televizyonda son derece lüks yaşam yaşayıp bunu gösterenlerin toplum tarafından sevilip sevilmediğinin ölçülmesi gerekli. Sosyal medyada bazı feneomenler vergi, kara para vb suçlardan hapse girip 9-10 ay yattıktan sonra serbest kalabiliyorlar. Bana sanki toplum bu kişileri pek onaylamıyormuş gibi geliyor. Sizce?

Prof. Dr. Serkan DİLEK

Kastamonu Üniversitesi