Bu yazımızı IMF hakkında yazacağız. IMF’den kredi almayı iyi bir şey sananların da umarım bu yazıdan sonra fikirleri değişir. Eğer bir kişi size gelip “IMF’den borç almalıyız” derse ondan uzak durun. O kişi sizin hayrınızı, iyiliğinizi düşünen bir kişi değildir. Önce IMF hakkında ön bilgi verdikten sonra IMF’nin temel politikalarını ele alacağız.

IMF’nin temelleri 1944 BrettonWoods konferansı ile atılmış, Aralık 1945’de 29 üye ile çalışmaya başlamıştır.Üye ülkelerin ekonomik durumlarını takip etmek ve teknik destek vermek, ödemeler dengesinde sıkıntı yaşayan ülkelere finansal yardımda bulunmak gibi amaçları vardır. En azından açıkladıkları amaçları bunlardır. Ancak fiiliyatta devletlere yüksek faizle borç veren sermaye sahiplerinin haklarını korumak amacının da olduğu görülmüştür. Hatta bu amaç diğer amaçların da önüne geçmektedir.

Başlangıçta 29 üyesi olan IMF’nin günümüzde üye sayısı 190’a çıkmıştır. Uluslararası Para fonu (IMF), üye ülkelerden kota aboneliklerine göre üyelik aidatları toplar. Bu kotalar, üye ülkelerin dünya ekonomisindeki ağırlığına göre belirlenir ve SDR (Special DrawingRights) cinsinden hesaplanır. SDR’yi bir nevi para birimi diye düşünebilirsiniz. SDR’nin Türkçesi “Özel Çekim Hakları” olarak geçmektedir. En büyük kota ABD’ne aittir. Türkiye’nin kotası ise toplam kotanın %1’ine yakındır ve 6.5 milyar$ seviyesindedir. IMF, bu aidatlardan elde ettiği geliri, ödemeler dengesinde zor duruma düşen üye ülkelere kredi olarak verir. Bu kredi tutarı da SDR cinsinden belirlenir ve üye ülkenin kotası ile de doğru orantılıdır. Bir ülkenin Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’na (IBRD) üye olması için IMF’ye üye olması şartı vardır.

IMF’nin üç önemli yönetim organı vardır. Birincisi; guvernörler kuruludur. Guvernörler kurulu, her üye ülkenin belirlediği guvernörler ve vekillerinden meydana gelmektedir. Bunlar da genelde maliye bakanları veya Merkez bankası başkanlarıdır. Yılda iki kez toplanırlar ve IMF’nin genel politikaları hakkında kararlar alırlar. Bir anlamda Anonim Şirketlerin Genel Kuruluna benzer. İkincisi; İcra direktörleri kuruludur. 24 kişiden oluşan İcra Direktörleri kurulunun beş üyesi ABD, Almanya, Fransa, Japonya ve İngiltere’nin atamasıyla gerçekleşir. Çin, Rusya ve Suudi Arabistan da üç temsilci gönderirler. Geriye kalan 16 kişi ise üye ülkelerin oylarıyla seçilir. Üçüncüsü de başkanlıktır. IMF başkanı beş senede bir seçilir ve İcra Direktörleri Kurulu ile yönetimi üstlenir.

Türkiye’de IMF kriz anlarında aldığımız kredilerle tanınmaktadır. Türkiye, IMF’ye olan son borcunu 2013 Mayıs ayında ödemiştir ve şu anda IMF’ye borcu bulunmamaktadır. Ne tesadüf ki yaklaşık bir ay sonra Gezi Parkı olayları ortaya çıkmıştır. Hep böyle tesadüfler de IMF, ABD aleyhine bir olay olduğunda ortaya çıkar zaten. Bu arada IMF’nin merkezinin aynı zamanda ABD’nin de başkenti olan Washington DC’de olduğunu da belirtelim. IMF’e yöneltilen en büyük eleştirilerden biri de ABD ve Batılı ülkelerin ve sermaye sahiplerinin çıkarını korumayı öncelemesidir. Orta yaş ve üzeri IMF’yi ve IMF’den kredi alındığında ne tip politikalar uygulandığını çok iyi bilmektedir.

IMF, ödemeler dengesi problemi yaşayan veya borçlarını ödemekte zorlanan ülkelere göre farklı tipte krediler verebilmektedir ama en fazla verilen kredi tipi “Standby” kredileridir.İşleyiş şöyledir. Ülkeler borçlarını ödemekte veya ithalat yapmakta zora düşerler. Borç alacakları kişi ve kurumlar da ya çok yüksek faiz isterler veya borç vermeye yanaşmazlar. İşte bu durumda IMF devreye girer. Aslında IMF’den alınacak borç çoğu zaman ülke için yeterli değildir, ama ülkenin IMF’den borç aldığını gören diğer fon sahipleri de borç vermeye razı olurlar. Tabi dolar bazında ve yüksek faiz oranıyla olmak koşuluyla… Ülkenin ekonomi yöneticileri de diğerlerinden yüksek faizle de olsa borç almak için IMF’e başvururlar. IMF öyle hemen borç vermez. IMF yetkilileri önce ülkenin ekonomi yöneticileri ile mevcut ekonomik ve finansal durumu incelerler ve değerlendirme yaparlar. Aslında ülke ekonomik açıdan zor durumda olduğu ve IMF’e muhtaç olduğu için tek tarafın dikte ettiklerinin kabul edildiği bir görüşme gibidir. Orta yaş ve üzeri IMF Türkiye masası şefi Cottarelli’yi hatırlayacaktır. Zor durumda olan ülke yönetimi IMF’nin şartlarını kabul edince IMF borç vermeyi kabul eder ve ülkenin ekonomi yönetimi de bir niyet mektubu yazar ve bu mektupta borcu ödemek için neler yapılacağı teker teker ayrıntılarıyla belirtilir. Niyet mektubu da IMF yönetim kurulunda görüşülür. Ülke, IMF’den kredi alınca diğer fon sahipleri de “Aslında size borç vermeyecektik ama IMF’den borç aldınız, borcu ödeyeceğinize dair niyet mektubu yazdınız, güvenimizi kazandınız. Hadi yine iyisiniz. Borç veriyoruz ama riskiniz halen yüksek bu nedenle yüksek faiz oranıyla size borç verebiliriz” derler. Bu fon sahipleri de yüksek faiz oranlarıyla büyük paralar kazanırlar. Bu aşamada ülke ekonomi yöneticileri hakkında sıkça rüşvet aldığı, İsviçre veya vergi cenneti adalarda banka hesaplarına yüklüce paralar yattığı iddiaları sıkça dillendirilir. Hatta bazen ülkelerin IMF kredisi almadan da sorunlarını rahatlıkla çözebileceği halde IMF kredisi aldıkları iddia edilmektedir.

Pekiyi IMF’den borç alan ülke nasıl ekonomi politikaları uygular? İktisat diliyle sıkı politikalar uygular. Yani kamu harcamaları azalır, vergi oranları artırılır, faiz oranları artırılır. Ülkenin ekonomik büyüme hedefleri geri plana atılır. Birinci öncelik IMF ve büyük fon sahiplerinden alınan kredilerin ödenmesidir. Diğer bir ifadeyle anlatalım. Eğer ekonomi yönetim anlayışı değişir de durup dururken IMF’den borç alınırsa ne olur? (Türkiye’nin şu anda IMF’ye başvurmasına ihtiyacı yok).

Devletin şu anda depremzedelere yapmakta olduğu konutlar (yaklaşık 400,000 konut) yarım kalır.

EYT’ye sağlanan hakların bir kısmı veya tamamı geri alınır.

Aselsan, TUSAŞ, Roketsan gibi savunma sanayi şirketlerindeki kamu hisseleri satılır.

Memurlara ve emeklilere enflasyonun bayağı altında zam verilir, belki de hiç verilmez.

Üniversite öğrencilerine yönelik yapılan 850,000 yatak kapasiteli yurtlar var ya onlar satılır, yeni yurt inşa edilmez.

Üniversite öğrencilerine verilen krediler, hasta aile büyüklerine bakanlara devletin verdiği paralar iptal edilir.

Yeni Organize Sanayi Bölgesi, Fabrika, yol, köprü, havalimanı yapılmaz. Tüm yatırımlar durur.

Temel gıda ürünleri için ödediğimiz vergiler artırılır, yeni vergiler ortaya çıkar.

Vergiler ve faizler arttığı için özel sektör yatırımları durur, işsizlik artar.

Bunlardan başka görünmeyen koşullar da söz konusudur. IMF yönetiminde en büyük söz hakkı ABD olduğu için onların istediği dış politikayı izlemek zorunda kalabilirsin. Yani Doğu Akdeniz’de doğalgaz rezervlerini Yunanistan’a peşkeş çekme, Karadeniz’de Rusya’ya karşı NATO’ya liman tesis etme, Suriye ve Irak’ta PKK devletine onay verme, Türkiye’de eyaletlere özerklik verme gibi koşulları içerir. Özellikle Karadeniz limanlarında NATO’ya liman vermek gibi bir koşul da Rusya ile savaşmamıza neden olabilir. Eyaletlere özerklik vermek ise uzun dönemde Türkiye’nin bölünmesine neden olur.

Pekiyi IMF’den alınan krediler ülkenin ekonomik sorunlarına çare olur mu? Olmaz. Olsaydı yıllar önce IMF kredisi çeken Yunanistan, Portekiz gibi ülkeler belini doğrulturdu. Defalarca kredi çeken Brezilya, Arjantin gibi ülkeler de bayağı iyi ekonomiye sahip olurlardı.