20 santimetreden 1 metreye uzanan cüssesine göre sırasıyla “vanoz, çingene, palamut, kestane, torik, sivri, altıparmak, zindan delen” deniyor…

Ortak isimleri “palamut”.

“Sürü” halinde yaşaması…

İnsana büyük fayda.

Varsıl vatandaş da sever sevmesine de…

Kış mevsiminde dar gelirlinin “et deposu”.

Kastamonu’da “palamut hazırlama ustası” Plevne Restoran’dan Kemal Altar Kütükoğlu…

“Fleto” halindeki palamutu hakiki zeytinyağı içine yatırıyor, tuz ve karabiber ile demlenmeye bırakıyor, akşam yemeği için öğle saatleri uygun.

“Sarımsak” koymuyor ki…

Baskın tat üste çıkmasın.

“Pamuk” bildiğiniz…

“Kadife” deseniz de uyar.

Palamut ızgaranın ustası kim?..

“Ahmet Mekereci”.

“Tandem stoper” ya da “4-4-2” sisteminin “çift forveti” diyelim…

“Kütükoğlu-Mekereci” ikilisi palamut liginin açık ara gol makinesi.

Tek kılçığa dahi tahammülü olmayanlardanız…

Samanlıktan iğne çıkar bu ikilinin balığından tek kılçık çıkmaz.

Üstelik balığın fotoğrafı da düzgün olmalı…

İç güzellik yanı sıra dış güzellik de lazım balıkta.

En zorlu sofralardan gömleklerinin alttan ikinci düğmesi fırlamış misafirleri salavatlamak her aşçının çözeceği problem değil…

X’ler, Y’ler, Z’ler arasında kaybolur gider.

Doktor Adil’in (Yılmaz) inceciliğine bakar mısınız?..

“İkisi toplandığında 4 eden 2’ye 2 demem”.

Palamut mu yiyeceksin?..

Cümledeki felsefeyi mi çözeceksin?

  

Bir 2 dahi diğer 2’ye benzerse…

Ne kıymeti var?

2’ler değil…

2 lazım bize.

(“Palamut” mevzusunu “ET ve Süt Kurumu” kaynağından öğrenmek istedim…

“Bu familyanın çeşitleri bütün denizlerimizde görülmekle birlikte en lezzetlileri Karadeniz ve Marmara’da avlanılan tipleridir. Karadeniz ve Marmara palamudunda baştan kuyruğa doğru muntazam çizgiler halinde giden, dördü koyu, üçü açık menevişli 7 adet bant bulunur. Ege’de yaşayan, tombik, benekli orkinos ve yazılı orkinos isimleri alan yakın akrabasında ise sırttan karına doğru dalgalar halinde yine en az 16 adet alacalı bant ile karın civarında en az üç adet siyah benek bulunur. Bu cinsin etinin tadı hakiki palamuda nazaran hiç güzel değildir. Ama çok kişi bu özelliği bilmeyip palamut diye aldanır ve sonra palamuttan soğur. Palamut avı Ağustos ayında başlar. Önce Karadeniz’de sürüler halinde vanoz ve çingene palamudu, Eylül’den itibaren de palamut gelmeye başlar. En lezzetli zamanda Eylül başından Şubat ortalarına kadar olan zamandır. Bu mevsimde çok yağlı olduğundan tavası biraz ağır kaçar. Bu nedenle ızgarası ve fırını tavsiye edilir. Aynı mevsimde yahnisi de harika olur. Diğer mevsimlerde tavası yapılabilir. Palamut siyah etli bir balık olduğundan buğulaması ve çorbası tavsiye edilmez.”

(Orijinal metindeki imla hatalarını düzeltmekten yoruldum…

Tarım ve Orman Bakanlığı’nda hiç mi edebiyatçı yok.)

Palamut…

Denizlerin dar gelirliye sunduğu nimet.

Buzluğa atmayın…

Mevsiminde bolca tüketin.)

Not: Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı (KUZKA) web sitesinde duyuruldu…

“Kalkınma Ajanslarından, Karadeniz’de Su Ürünleri İçin Ortak Çalışma”.

Birkaç paragraf okuyalım metinden…

“Karadeniz’e kıyısı bulunan Kalkınma Ajansları, bölgeler arasında işbirliğini geliştirmek ve Karadeniz’in ekonomik potansiyelinin değerlendirilmesi amacıyla Karadeniz Masası’nda bir araya geliyor. Sinop’ta 23-24 Eylül 2024 tarihlerinde gerçekleştirilmesi planlanan çalıştaya Karadeniz’e kıyısı bulunan Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı, Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı, İstanbul Kalkınma Ajansı, Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı ve Trakya Kalkınma Ajansı katılım sağlayacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü, İzmir Kalkınma Ajansı, Güney Ege Kalkınma Ajansı, Fırat Kalkınma Ajansı ve Doğu Karadeniz Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı da katılım sağlayarak katkı sunacak.”

Seneler senesi “Su Ürünleri Fakültesi” gibi bir altyapıyı kullanamamış, öğrenci getirememiş, “soruşturma konusu” haline getirmiş ve nihayetinde YÖK emri ile kapatmış Kastamonu…

Çalıştayda yer alacak mı?

Alırsa da…

Ne diyecek?

Mustafa Afacan Köşe (1)-21

Mustafa Afacan Köşe (2)-22