Kastamonu Belediyesi’nin 80’li yılların başındaki “Tanzim Satış Mağazası” mevzusunu iki satır ile yazınca geçtiğimiz gün, “Kastamonu Halk Ekmek Fabrikası” da vardı uyarısı geldi dostlardan, “hayal-meyal” hatırladım onu da…

Üstelik ülkemizdeki ilk halk ekmek fabrikalarından biriydi.

1970’li yılların sonu…

Belediye Başkanı Mustafa Kasım eseri.

Yoksulun mücadelesi “ekmek kavgası”…

Varsın varsıl sofraların zafer takı olsun pasta.

(“Halk Ekmek” fikrinin ilk mimarı da uygulayıcısı da İstanbul Belediye Başkanı Ahmet Vamık İsvan…

Tarım mühendisi olması elbette avantajdı, ABD’de tarım ve meyvecilik üzerine eğitimini tamamladıktan sonra yurda döndü, CHP’nin farklı kademelerinde görev yaptı, 1973 yerel seçimlerinde Adalet Partili rakibi karşısında oyları sildi süpürdü, (şimdiki mevkidaşının burun farkı oy farkını zafer olarak göstermesi nerede, Ahmet İsvan’ın seçimi en yakın rakibine iki katından fazla fark atarak kazanması nerede), 1977 yılında fırıncılar “tekel” halinde fiyat artırımına gidince, Ahmet İsvan “İstanbul Halk Ekmek” fabrikasını kurdu, vatandaş ilk ekmeği 1978’de sofrasına koydu.)

İstanbul örneğinden hareketle olsa gerek…

Kastamonu Belediye Başkanı Mustafa Kasım aynı dönemde “Kastamonu Halk Ekmek Fabrikası” kurdu.

Sigorta Hastanesi mevkinde, karakolun bitişiğindeki tek katlı bina, şu an 3-5 kat oldu o bina.

Zihnimde kalan pencere önündeki tahta ekmek rafı…

Ekmek dizili.

Kastamonu Halk Ekmek Fabrikası Müdürü “Terzi Orhan Bey”, Aşir Efendi Hanı’nın üst katında terzi atölyesi vardı, aynı zamanda Belediye Meclis Üyesi…

Kırkçeşme Muhtarı Terzi Orhan Bey.

Ahmet İsvan’ı, Mustafa Kasım’ı, Terzi Orhan Bey’i saygıyla anıyorum…

Anıları baki.

(Ankara Halk Ekmek’in temelini CHP Belediye Başkanı Ali Dinçer 14 Ağustos 1979’da attı, araya darbe girdi, askerler tamamladı…

Kastamonu Halk Ekmek, Ankara’dan daha önce faaliyete geçti, “Mustafa Kasım” farkı.)

(Bir okurumun mesajı…

“Yazınızı okudum. Tanzim Satış’tan bahsedince kayıtsız kalamadım. Dün gibi hatırlıyorum, tam çocukluk dönemimizdi. Çok sıralar bekledik önünde, kuyruklara girdik. 80’lerin başlarına varmadı sanki…”) 

Not: Belediye, üniversite hazırlık kursu açtı, piyasa şartlarında kurs desteği alamayacaklara destek olmak için…

Yetkin öğretmen ve basılı yayım ile neden olmasın.

Gencimiz liseden yeni mezun, bir işyerinde çalışıyor aile bütçesine destek için, bir yandan da üniversite sınavına hazırlanma gayretinde…

Belediye dershanesine kaydını yaptırdı, dershaneden çağırdılar bir gün, o gün öyle bir hastaydı ki, hasta olduğunu ifade ederek gelemeyeceğini söyledi o gün, gelmezse kaydının silineceğini söyledi yetkili, işyerinden izin aldı evine anca gidebildi.

Hafta başı aradı telefonla belediye dershanesini, kaydının silinip silinmediğini sordu, silinmediği yanıtını altı, yüzünde güller açtı, neşesine diyecek yoktu…

Dershaneye gittiğinde ise kaydının silindiği acı gerçeği ile karşılaştı.

Yukarıda anlattığımda” izan” var mı?..

“Mantık” zaten yok da.

Not 2: “Topaç” mı “fırıldak” mı kıyasından çıktı mevzu…

İlişkilerde güven sıkleti var malum günümüzde.

Ben parayı topaca bastım…

Daha kıvrak.

“Fırıldak” isim olarak topaçtan güçlü olsa da “dönme” yeteneğini izahta…

Topacın yerini tutmaz.

Topaç 4 ana bileşenden oluşuyor…

“Kabara, gövde, ip, fırfır”.

“Kabara”…

Topacın dip kısmına çakılı olan metal parça, tepesi köreltilmiş çivi, mık. Kabara, topacın bam telidir, bakmayın siz topacın “ben döndüm” demesine, kabara döndürür topacı.

“Gövde”…

Topacın an kaburgası, kuru şimşirdir özü, “ağlayan topaç” baş tacıdır, “vınlamalı”.   

“Kaytan”…

Zahirde iptir, batında enerjiyi başlatandır. Balmumu emdirilir, fakirlik başa belaysa “tükürük” de olur.

“Fırfır”…

Gövdenin üzerindeki ince saçtan yapılmış ünite, topaç döndüğünde fırfır hengame çıkarır, istediğin şekli ver.

Topaç çimi sevmez…

Betona deli olur.

Nem sevmez…

Kuru zemin hastası.

Manisi de benden…

“Kaytan çekilsin

Kabara şıraklasın

Fırfır ses versin

Topaç vınlasın.”