nail tan-8

                Ayfer Savaş Aydın’ı, Araçlı kızımızı unutmuş olmalısınız. Çünkü, yazarlık basamaklarıda ilk iki adımını attığını biliyoruz. Kastamonu gazetesinin yayımlandığı günlerde 15 Mart 2022 tarihli baskıdaki (s. 2), “Ayfer Savaş Aydın’ın Hayatın Sınavları Öyküsü Üzerine” başlıklı köşe yazımızda 2021 yılında Destek Yayınlarınca basılan Gücüne Gelsin (İstanbul 2021, 221 s.) adlı kitapta yer alan öyküsünü/hikâyesini Kastamonulu hemşehrilerimize tanıtmıştık. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürü olarak ilimize değerli hizmetlerde (Müze Müdürlüğünü unutmuyoruz tabii) bulunan Çetin Şavaş ile Kastamonu Kız İlköğretmen Okulundan öğrencim (1965-1967) eşi Nejla Savaş’ın biricik kızları Ayfer (d. Kastamonu 1972), hâlen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Uzmanı, evli, bir erkek çocuk annesi Ayfer Savaş Aydın, yazarlığa kanser tedavisi sırasında terapi için başladı. MasterCamp Eğitim Platformunda eğitim aldı. Asıl eğitim alanı Fizik Mühendisliğiydi çünkü. Hâlen, ustalığına güvendiği bazı yazarlarla eğitimini sürdürdüğü gibi; İstanbul Üniversitesinde Felsefe, Anadolu Üniversitesinde Sosyoloji ve Atatürk Üniversitesinde Tarih Bölümlerinde öğrenim görmektedir.

                2017 Mart-2019 Eylül döneminde yaklaşık üç yılda, üç farklı kanserle yüz yüze gelerek dört ameliyat sonrasına sağlığına kavuşan; eşi Nedim, oğlu Çetin Emre ile anne, baba ve ağabeyi Alper’i, teyzesini sevince boğan Ayfer Hanım, hastalığı sırasında bir şeyin farkına vardı. Çocukluk günlerinde hayatlarının her safhasında yer alan, evlerinin bir ferdi gibi bir arada yaşadıkları dayısı Rıza Savaş da aynı kansere yakalanmış. 1970’li yılların tıp dünyasınsa uygulanan yetersiz tetkik, teşhis ve tedavi uygulamalarına maruz kalmış, genç yaşta (24) mesleğine (öğretmenliğe) başlamış ve çok sevdiği bir üniversiteli kızla nişanlıyken Araç’ta, baba evinde hayata veda etmişti (8 Haziran 1980). Dayısının çektiği acıları o da yaşamıştı. Ayrıca, dayısı Türkiye’de orta ve yüksek dereceli okullarda okuyan öğrencilerle öğretmen, memur, polis, halk milyonları etkileyen, toplumu birbirine düşman kitlelere bölen 1968 Kuşağı Olayları, 12 Mart Muhtırası, sağ-sol çatışmaları, sıkıyönetim, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı; benzin, yağ, şeker kuyruklarını da yaşamış, yüksek öğrenimini Gazi Eğiitm Enstitüsü ve Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde kesintili olarak sürdürerek, 1978 affı sayesinde altı ayda iki yılın derslerini vererek güçlükle tamamlayabilmişti. Sağlıksız ortamlarda, yetersiz beslenerek okumuştu. Mezun olup atama beklerken Araç İksive Köyü Camisi yangını sırasında arkadaşlarıyla yardıma koşup su deposunda saatlerce su kovasını doldururken belden altının aşırı üşümesi sonucu, sağlığı hepten bozulmuş, bel fıtığı denilerek yanlış teşhis konulmuş, Ege Üniversitesi Hastanesinde ileri derecede kolon kanserine yakalandığı anlaşılıp rapor verilip ölümü beklemek üzere memleketine gönderilmiştir.

                Ayfer Savaş Aydın’ın ailedeki mektup, fotoğraf ve anılarla nişanlısından, öğrenci arkadaşlarından aldığı bilgi, izlenimlerle oluşturduğu dayısının romanının künyesi şöyle:

                Rıza/Mutlu Olma İhtimalini Hiç Unutmadı; İstanbul 2023, 348 s. Destek Yayınları:1790, Edebiyat:400.

                Romanı okumaya başlamadan önce Ayfer Savaş Aydın’ın romanının niçin ve nasıl yazdığını açıklayan Hakan Akdoğan tarafından kaleme alındığını sandığım şu satırları okumadan geçmek olmazdı:

                “İleri derecede kanser hastası olan yazar, hayata tutunma yolculuğunda yazmanın iyileştirici gücüne sığınır. Bu yolculukta yorgun bedeninde ve yıpranan ruhunda kanserin bıraktığı izleri tek tek kelimelerin arasına sıkıştırır.

                Yazar, dayısıyla aynı kanseri yaşamanın tuhaf gururunu hissederken, dayısına karşı içinde yıllardır sorgusuz bekleyen sevgisini de keşfeder. Rıza, 24 yaşında kolon kanserinden vefat ettiğinde ardında yığınla enkaz bırakır. Rıza’nın kısacık ömrünü sığdırdığı siyasi ve sosyal büyük işler ve efsane olan aşkı da o enkazın altında unutulmaya terk edilir.

                Yıllar sonra yazma yolculuğunda ailenin en değerli mücevherinin saklandığı istiridyeyi eline alır. Nasıl oluştuğunu, şekillendiğini, kimlerin onu koruduğunu, zarar verdiğini ve mücevherin gerçek sahibini sabırla araştırır. Yazar, enkazı yerinden oynatmamaya, yaraların kabuklarını kaldırıp tedavi etmeye, dayısının efsane aşkını yeniden yaşatmaya, aşkın sahibi kahramanı 42 sene sonra bulmaya ve dayısı ile el ele bu dünyada biz de vardık demeye kararlıdır.”

                Roman; Rıza’nın ailesi, doğduğu ilçe Araç, kültürel çevre, dostlar, akrabaların tanıtımı ve doğumu (1956) ile başlıyor. Mutlu çocukluk  yıllarına ait anılar, Rıza’nın ata binişi, sünneti, okula başlayışı, ilkokulu Ahmet dayısının öğretmenliğinde okuyuşu, Araç Ortaokulundaki yıllar peşinden geliyor.

                Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesini, eniştesi ve ablasının görev yaptığı Kastamonu’da okuyor (1970-1973). Eniştesinin evinde çok huzurludur. Lise son sınıfta iken Rıza’nın babası Orman Muhafaza Memuru Muharrem Savaş’ın kereste kaçakçıları tarafından öldürülmesi aileyi sarsar.

                Liseyi bitiren Rıza, GEE Fransızca Bölümü sınavlarına girer ve kazanır. 1974-1975 öğretim yılında 1.sınıfı başarıyla tamamlar. Ankara’da arkadaşlarıyla kiraladığı bir dairede kalmaktadır. Ankara’da öğrenci olayları devam etmektedir. 1975 yılında GEE’de de olaylar çıkar. Boykot başlar. Rıza, üniversite sınavlarına girip Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünde okumaya hak kazanır. Birinci sınıfı başarıyla bitirir. Bu sırada 1977’de Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisi Fatma/Fatoş ile Emek Mahallesindeki evlerinin sokağında tanışır. Aralarında büyük bir sevgi, aşk oluşur. Rıza, Fatma’yı Hukuk’a götürüp getirmektedir. Fatma’nın ailesi Rıza’yı beğenmemiştr. İki gencin söz ve nişanları oldukça güç şartlarda sağlanmıştır. 1978-1979 Ecevit Hükûmeti, öğrenci olaylarına af getirmiş, okuldan kayıtları silinen GEE öğrencileri  için sınav ve öğretmenlik hakkı tanımıştır. Rıza, GEE’deki 2.ve 3.sınıf için 3’er aylık dersleri verip mezun olmuştur (1979). Öğretmenlik tayini için arkadaşlarıyla başvurmuştur. 12 Eylül 1979’da Fatma ile nişanlanırlar. Fatma, son sınıfı okuyacak ve evleneceklerdir. Rıza, tayin yazısını beklerken Ekim 1979 ayında Araç ilçesi İksive köyünde yangın çıkar. İmecede su deposunda uzun süre kalır ve hastalanır. Kasım 1979 başında Manisa’ya öğretmen tayin olur. Tedavi olmadan göreve başlar: 18 Kasım 1979… Ege Üniversitesi Hastanesinde uzun tetkiklerden sonra kolon kanseri teşhisi konur: Şubat 1980. Altı ay raporlu evine gönderilir. Eniştesi İzmir’den alıp Kastamonu’ya götürür. Ailesi, nişanlısının tüm ilgisine rağmen giderek daha da kötüleşir ve Araç’ta 8 Haziran 1980 günü vefat eder.

                Roman, özet olarak anlatılan Rıza’nın hayat hikâyesini akıcı bir üslupla anlatmaktadır. 1960’lı, 1970’li yılları yaşayanlar, romanda mutlaka kendi hayatlarından bazı kesitler de bulacaklardır.

                Ayfer Savaş Aydın, öyküden sonra Rıza romanında yazarlık yeteneğinin varlığını artık iyice kanıtlamıştır. Yazmaya devam... Yazdıkça, kelimeler ışıldıyor, cümleler dans etmeye başlıyorlar değil mi?

                Ayfer Savaş Aydın’ı, Araçlı kızımızı unutmuş olmalısınız. Çünkü, yazarlık basamaklarıda ilk iki adımını attığını biliyoruz. Kastamonu gazetesinin yayımlandığı günlerde 15 Mart 2022 tarihli baskıdaki (s. 2), “Ayfer Savaş Aydın’ın Hayatın Sınavları Öyküsü Üzerine” başlıklı köşe yazımızda 2021 yılında Destek Yayınlarınca basılan Gücüne Gelsin (İstanbul 2021, 221 s.) adlı kitapta yer alan öyküsünü/hikâyesini Kastamonulu hemşehrilerimize tanıtmıştık. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürü olarak ilimize değerli hizmetlerde (Müze Müdürlüğünü unutmuyoruz tabii) bulunan Çetin Şavaş ile Kastamonu Kız İlköğretmen Okulundan öğrencim (1965-1967) eşi Nejla Savaş’ın biricik kızları Ayfer (d. Kastamonu 1972), hâlen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Uzmanı, evli, bir erkek çocuk annesi Ayfer Savaş Aydın, yazarlığa kanser tedavisi sırasında terapi için başladı. MasterCamp Eğitim Platformunda eğitim aldı. Asıl eğitim alanı Fizik Mühendisliğiydi çünkü. Hâlen, ustalığına güvendiği bazı yazarlarla eğitimini sürdürdüğü gibi; İstanbul Üniversitesinde Felsefe, Anadolu Üniversitesinde Sosyoloji ve Atatürk Üniversitesinde Tarih Bölümlerinde öğrenim görmektedir.

                2017 Mart-2019 Eylül döneminde yaklaşık üç yılda, üç farklı kanserle yüz yüze gelerek dört ameliyat sonrasına sağlığına kavuşan; eşi Nedim, oğlu Çetin Emre ile anne, baba ve ağabeyi Alper’i, teyzesini sevince boğan Ayfer Hanım, hastalığı sırasında bir şeyin farkına vardı. Çocukluk günlerinde hayatlarının her safhasında yer alan, evlerinin bir ferdi gibi bir arada yaşadıkları dayısı Rıza Savaş da aynı kansere yakalanmış. 1970’li yılların tıp dünyasınsa uygulanan yetersiz tetkik, teşhis ve tedavi uygulamalarına maruz kalmış, genç yaşta (24) mesleğine (öğretmenliğe) başlamış ve çok sevdiği bir üniversiteli kızla nişanlıyken Araç’ta, baba evinde hayata veda etmişti (8 Haziran 1980). Dayısının çektiği acıları o da yaşamıştı. Ayrıca, dayısı Türkiye’de orta ve yüksek dereceli okullarda okuyan öğrencilerle öğretmen, memur, polis, halk milyonları etkileyen, toplumu birbirine düşman kitlelere bölen 1968 Kuşağı Olayları, 12 Mart Muhtırası, sağ-sol çatışmaları, sıkıyönetim, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı; benzin, yağ, şeker kuyruklarını da yaşamış, yüksek öğrenimini Gazi Eğiitm Enstitüsü ve Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde kesintili olarak sürdürerek, 1978 affı sayesinde altı ayda iki yılın derslerini vererek güçlükle tamamlayabilmişti. Sağlıksız ortamlarda, yetersiz beslenerek okumuştu. Mezun olup atama beklerken Araç İksive Köyü Camisi yangını sırasında arkadaşlarıyla yardıma koşup su deposunda saatlerce su kovasını doldururken belden altının aşırı üşümesi sonucu, sağlığı hepten bozulmuş, bel fıtığı denilerek yanlış teşhis konulmuş, Ege Üniversitesi Hastanesinde ileri derecede kolon kanserine yakalandığı anlaşılıp rapor verilip ölümü beklemek üzere memleketine gönderilmiştir.

                Ayfer Savaş Aydın’ın ailedeki mektup, fotoğraf ve anılarla nişanlısından, öğrenci arkadaşlarından aldığı bilgi, izlenimlerle oluşturduğu dayısının romanının künyesi şöyle:

                Rıza/Mutlu Olma İhtimalini Hiç Unutmadı; İstanbul 2023, 348 s. Destek Yayınları:1790, Edebiyat:400.

                Romanı okumaya başlamadan önce Ayfer Savaş Aydın’ın romanının niçin ve nasıl yazdığını açıklayan Hakan Akdoğan tarafından kaleme alındığını sandığım şu satırları okumadan geçmek olmazdı:

                “İleri derecede kanser hastası olan yazar, hayata tutunma yolculuğunda yazmanın iyileştirici gücüne sığınır. Bu yolculukta yorgun bedeninde ve yıpranan ruhunda kanserin bıraktığı izleri tek tek kelimelerin arasına sıkıştırır.

                Yazar, dayısıyla aynı kanseri yaşamanın tuhaf gururunu hissederken, dayısına karşı içinde yıllardır sorgusuz bekleyen sevgisini de keşfeder. Rıza, 24 yaşında kolon kanserinden vefat ettiğinde ardında yığınla enkaz bırakır. Rıza’nın kısacık ömrünü sığdırdığı siyasi ve sosyal büyük işler ve efsane olan aşkı da o enkazın altında unutulmaya terk edilir.

                Yıllar sonra yazma yolculuğunda ailenin en değerli mücevherinin saklandığı istiridyeyi eline alır. Nasıl oluştuğunu, şekillendiğini, kimlerin onu koruduğunu, zarar verdiğini ve mücevherin gerçek sahibini sabırla araştırır. Yazar, enkazı yerinden oynatmamaya, yaraların kabuklarını kaldırıp tedavi etmeye, dayısının efsane aşkını yeniden yaşatmaya, aşkın sahibi kahramanı 42 sene sonra bulmaya ve dayısı ile el ele bu dünyada biz de vardık demeye kararlıdır.”

                Roman; Rıza’nın ailesi, doğduğu ilçe Araç, kültürel çevre, dostlar, akrabaların tanıtımı ve doğumu (1956) ile başlıyor. Mutlu çocukluk  yıllarına ait anılar, Rıza’nın ata binişi, sünneti, okula başlayışı, ilkokulu Ahmet dayısının öğretmenliğinde okuyuşu, Araç Ortaokulundaki yıllar peşinden geliyor.

                Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesini, eniştesi ve ablasının görev yaptığı Kastamonu’da okuyor (1970-1973). Eniştesinin evinde çok huzurludur. Lise son sınıfta iken Rıza’nın babası Orman Muhafaza Memuru Muharrem Savaş’ın kereste kaçakçıları tarafından öldürülmesi aileyi sarsar.

                Liseyi bitiren Rıza, GEE Fransızca Bölümü sınavlarına girer ve kazanır. 1974-1975 öğretim yılında 1.sınıfı başarıyla tamamlar. Ankara’da arkadaşlarıyla kiraladığı bir dairede kalmaktadır. Ankara’da öğrenci olayları devam etmektedir. 1975 yılında GEE’de de olaylar çıkar. Boykot başlar. Rıza, üniversite sınavlarına girip Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünde okumaya hak kazanır. Birinci sınıfı başarıyla bitirir. Bu sırada 1977’de Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisi Fatma/Fatoş ile Emek Mahallesindeki evlerinin sokağında tanışır. Aralarında büyük bir sevgi, aşk oluşur. Rıza, Fatma’yı Hukuk’a götürüp getirmektedir. Fatma’nın ailesi Rıza’yı beğenmemiştr. İki gencin söz ve nişanları oldukça güç şartlarda sağlanmıştır. 1978-1979 Ecevit Hükûmeti, öğrenci olaylarına af getirmiş, okuldan kayıtları silinen GEE öğrencileri  için sınav ve öğretmenlik hakkı tanımıştır. Rıza, GEE’deki 2.ve 3.sınıf için 3’er aylık dersleri verip mezun olmuştur (1979). Öğretmenlik tayini için arkadaşlarıyla başvurmuştur. 12 Eylül 1979’da Fatma ile nişanlanırlar. Fatma, son sınıfı okuyacak ve evleneceklerdir. Rıza, tayin yazısını beklerken Ekim 1979 ayında Araç ilçesi İksive köyünde yangın çıkar. İmecede su deposunda uzun süre kalır ve hastalanır. Kasım 1979 başında Manisa’ya öğretmen tayin olur. Tedavi olmadan göreve başlar: 18 Kasım 1979… Ege Üniversitesi Hastanesinde uzun tetkiklerden sonra kolon kanseri teşhisi konur: Şubat 1980. Altı ay raporlu evine gönderilir. Eniştesi İzmir’den alıp Kastamonu’ya götürür. Ailesi, nişanlısının tüm ilgisine rağmen giderek daha da kötüleşir ve Araç’ta 8 Haziran 1980 günü vefat eder.

                Roman, özet olarak anlatılan Rıza’nın hayat hikâyesini akıcı bir üslupla anlatmaktadır. 1960’lı, 1970’li yılları yaşayanlar, romanda mutlaka kendi hayatlarından bazı kesitler de bulacaklardır.

                Ayfer Savaş Aydın, öyküden sonra Rıza romanında yazarlık yeteneğinin varlığını artık iyice kanıtlamıştır. Yazmaya devam... Yazdıkça, kelimeler ışıldıyor, cümleler dans etmeye başlıyorlar değil mi?