Prof. Dr. Saime İnal Savi’nin ebediyete yolculuğunun 3’üncü seneyi devriyesi, Kastamonu’nun “onur kaynağı”, bilim dünyasının emektarı…
Ahirete götüremeyeceklerini eğitime vakfeden aziz kadın.

Kastamonulu olmasının Kastamonu’yu Kastamonu yapan köşe taşlarından biri olduğunu asla unutmayacağız…
Kıymetli hemşerimizin anısını gönlümüzün en sarp yerinde daim saklayacağız.

2021’in Ağustos ayı zemheriye dönmüştü yalan dünyadan gidişi ile…
Nasrullah Camisi’nin avlusunda, derimiz üşümüş, içimiz yanmıştı.

Bir nezaket gemisi demir aldı limandan o gün…
Gemi gitti, iyilik, güzellik ve hayırlarla dolu yükü, limanda kaldı.

Yaptırdığı okulda, yazdığı kitaplarda, dokunduğu yoksullarda…
İlelebet onu yaşayacağız.

Bilgi şelalesi kurumayacak…
Hikmet ve irfan çağlayacak.

Kastamonulu olmaktan gurur duyuyoruz…
Saime İnal Savi’nin hemşerisiyiz çünkü.

Mustafa Afacan Köşe (1)-16

(Prof. Dr. Saime İnal Savi’nin özgeçmişinin en derli toplu ifadelerinden biri “Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları” web sayfasında…
Kısa ve öz. 

Saime İnal Savi...
“1 Kasım 1930 tarihinde Kastamonu’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Klasik Şark Dilleri Bölümü’nden 1962 yılında mezun oldu. Aynı yıl Türk Dil Kurumu’na başyazman olarak atandı. Bir yıl sonra Hindistan hükümetinden aldığı bursla gittiği Aligarh İslam Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamladı. 1965 yılında İran hükümetinden aldığı bursla Tahran Üniversitesi’nde başladığı doktora öğreniminin ardından 1969’da edebiyat doktoru unvanını aldı. İran Saray Bakanlığı’na bağlı Pehlevi Kütüphanesi Türkçe bölümünün sorumluluğunu üstlendi. 1972’de Türkiye’ye döndü. Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’ne Farsça öğretim görevlisi olarak atandı. 1981’de araştırmalarda bulunmak üzere bir yıllığına Amerika’ya gitti. 1988-1991 yılları arasında Birleşmiş Milletler’de görev yaptı. 30 Eylül 1991 tarihinde üniversiteye döndü. 23 Eylül 1993 tarihli kararname ile profesörlük kadrosuna atandı. Türk Anneler Derneği’nin Erzurum Şubesini kurup başkanlığını yaptı. 1 Temmuz 1997 tarihinde emekliliğe ayrıldı. 1997-2007 yılları arasında Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi ve Fen-Edebiyat Fakültesi’nde dersler verdi. Prof. Dr. Saime İnal Savi, 28 Ağustos 2021’de vefat etti.”

Özgeçmişi görüyorsunuz değil mi?..
Kökü Anadolu, dalları evren.)

(Ve elbette yazarı olduğu “Hindistan’da Okuyan İlk Türk Öğrencinin Mektupları-Delhi’den Yazıp Postalamam Şart!” isimli kitabının tanıtım metnini de paylaşmasam olmaz…
“’Tac Mahal benim tarif etmekten aciz olduğum bir güzellikte. Adeta akıllara durgunluk veriyor. Daha sonra Agra kalesini gezdik. Delhi’deki Red Fort’a çok benziyor. Son olarak da İtimadu’d Devle’nin mezarını gördük. Hepsi mimari şaheser olan bu eserler nasıl heybetli nasıl haşmetli bir bilseniz! Dünyanın hayranlıkla seyrettiği bu şaheserleri bizim atalarımızın yaratmış olması ayrıca heyecan veriyor insana. Tac Mahal şimdi müze olarak teşhir ediliyor. İnsanoğlunun bu kadar muktedir olabileceğini düşünmek bile aklımın alamayacağı bir şeyken, bunları görmeyi düşünün bir de.’ 
1963-65 yılları arasında yüksek lisans eğitimi için Hindistan’da bulunan ilk Türk öğrenci Saime İnal, ailesine yazmış olduğu mektuplarda, Agra şehrine yaptığı gezide gördüğü Babür İmparatorluğu dönemi eserlerini böyle anlatıyor. Saime İnal’ın mektupları, 1947’de bağımsızlığını kazanmasının hemen ardından Güney Asya’nın bu büyük ülkesinin siyasi dönüşümü, ekonomisi, kültürü ve sosyal hayatı hakkında tanıklıklarla dolu. Yaşamının sonraki döneminde Fars Dili ve Edebiyatı’nda Türkiye’deki en önemli akademisyenlerden biri olacak Saime İnal’ın yazdığı satırlar, Aligarh İslam Üniversitesi’ndeki öğrencilik günlerinin yanı sıra Bangalore’dan Agra’ya, Keşmir’den Madras’a yaptığı gezileri ve Delhi’deki Türk Büyükelçiliği bünyesinde düzenlenen toplantı ve etkinliklerden izlenimleri içeriyor.”)

Kelimelerin içine girince…
Bir “düşünür” ile karşı karşıya olduğunuzun farkına varıyorsunuz.

Tek harf bile gereksiz, lakayt, üslup bütünlüğünü bozmıyor…
Cümle içinde dahi sabır.

Not: Ansızın zihnimden aşağı bir kaynar su döküldü…
“Kastamonu düşerse, Türkiye düşer.”

“Türkiye Cumhuriyet Devleti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, laik ve demokratik cumhuriyet, istiklal ve istikbal, ulusal bağımsızlık, fikri ve vicdani hür nesiller, Anadolu irfanı, akıl ve hikmet…”…
Medeniyete dair başlıklar uzayıp gidiyor.

Maziyle hesabı göremeyenler oldukça…
Uyku haram vatanperverlere.

Yalınkılıç…
Yürek elde.

Bilmiyorlar mı nedir?..
“Kurt bağlanmaz”.

Dedesi Çanakkale’de şehadet şerbeti içene kim zincir vurabilecek?..
Kastamonulular ismini bilmedikleri coğrafyalarda nam bıraktı ardında.

Öz vatanımızda garip kalacağız ha!..
Şaşarım akıl, cesaret ve vatan sevgisi fukaralarının cüretine.

Mustafa Afacan Köşe (2)-16