Önce kişisel tarihime birkaç not düşeyim.
Uslanmaz, şifa bulmaz bir “pesimist” (kötümser) olan Balıkçı şefimizin kendinden başkasını çok da ilgilendirmeyen geçtiğimiz yılın değerlendirmesi şöyle oldu.
Sevgili okurlarım, Kastamonulu hemşerilerim.; Dünya, güneşin etrafında 4,5 milyar yıldır olduğu gibi yine bir kez daha döndü. Biz insanların takvimine göre bir yıl bitip yeni bir yıl başladı. Bunu niye kutluyoruz bilemiyorum.
Yani buna sevinelim mi, üzülelim mi?
Bir pesimist olarak diyebilirim ki; takvimlerde bir sayı artsa da ömür dediğimiz hesabımızdan 365 gün eksildi. Dünya daha iyi olmadı, her güne bir önceki günden daha iyi uyanmadık, acılar, savaşlar, felaketler birkaç satır olarak tarihte yerini aldı.
Acısıyla, tatlısıyla yaşadıklarımız, yaşayamadıklarımızla adeta rüzgâr gibi gelip geçti. Geride silinmez izler bıraktı,
Keşke”lerim beynimin kıvrımlarında dönüp dolanırken, ayak izleriyle kirlettiler o beyaz tuvallerimi.
Alnımdaki kırışıklara birkaç çizik daha eklendi, eskiler daha da derinleştirirken, yeniler kendilerine tutunacak yer aradılar derin vadilerin kenarlarında.
Saçlarımın artık daha beyaz olmasına inat geçmiş yıl bana kapkara bir miras bıraktı. Yoruldum bu dünyadan, yıldım insanlardan.
Jean Paul Sartre diyor ya; “başkaları cehennemdir “ bir yıl daha başkaları için yaşadık ve bu dünyada cehennemimizi kendi elimizle inşa ettik.
Bir pesimistten de güzel bir şeyler duymak zaten mümkün değil.
O yüzden Balıkçı Şefimizi kendi karamsarlığında bırakıp biz geçtiğimiz yıl neler olmuş bir göz atalım.
Yıl/ay/takvimin kökeni…
YIL: İlkokul bilgilerimizden de biliyoruz ki; Dünya'nın Güneş'in çevresinde tam bir dönüş yapması için geçen süreye bir yıl diyoruz.(365 gün 5 saat 49 dakika).
AY; Dünyanın uydusu olan Ay’ın, hilal/ilk dördün/dolunay/son dördün evreleri arasında geçen süre toplamda 4 haftaya karşılık geliyor. Ve bu sebeple 4 haftalık sürelere de “ay” diyoruz.
TAKVİM; Modern takvimlerin temeli ise 8. yüzyılda atıldı. Dünyada en çok Miladi ve Hicri takvimler kullanılır. Miladî takvim, İsa'nın doğumunu (0) başlangıç olarak alır ve Güneş'e göre hazırlanmıştır. Hicrî takvim ise Peygamberimizin Mekke’den Medine'ye hicretini başlangıç olarak alır (M.S. 622) ve Ay'a göre hazırlanmıştır.
1-Ocak’ta yağan kar, “Ilgaz’da bereket, kırsalda felaket…”
“Yılın en soğuk aylarından Ocak’ın adı, sıcacık yanan “fırın”dan geliyor. Ocak, bacası tüten yuva, yemek pişirilen alan anlamına geliyor.”
Özelimizde Yılın ilk günlerinde ailecek bir araya gelip yemek yedik, Genel de ise bir 10 Ocak klişesi olarak çalışan gazeteciler günü kutlandı.
Kar yağdı, dağlara, yollara…
Köy yollarına yağan karın adı felaket olurken, Ilgaz kayak merkezine yağan kar, bereket adını aldı. Otellerde kalanlar, kayak yapanlar sevinçle karşılandı.
2- Gücük/Şubat geldiği gibi gitti.
“Şubat kelimesi Süryanice “şabat” sözcüğünden Türkçeye geçmiş… Anadolu Süryanilerinde şabat “dinlenme günü” anlamına geliyor; dolayısıyla tarımın yapılmadığı şubat ayı da “dinlenme ayı” olarak kabul görmüş.”
En önemlisi Balıkçı Şefin doğduğu aydır, rahmetli anam soğuk bir kış günüydü diye anlatır belki o yüzden pek bir severim soğuğu kışı.
Hem bir karamsar “pesimisit” hem de kar seven “çiniofil biri olmamın sebebini buldum sanırım.
3- Mart kapıdan baktırdı…
“İlkbaharın habercisi bu güzel ayın adı Roma savaş tanrısı Martius’tan geliyormuş. Hatta bu ayın adı aynı sebepten Almancada März, Fransızcada Mars, İspanyolcada Marzo ve Hollandacada Maart…”
Bu ay yoğun bir şekilde siyaset ayıyla geçti. Yerel seçimler için tüm kesimlerde hızlı bir miting, konuşma, demeç, propaganda ayı oldu.
Baharın ilk güzellikleri görülmeye başladı.
Karlar eridi, dağlarda çuha çiçekleri, Daday kavşağında sakuralar, laleler rengârenk açtı.
Mart ayının son günü, yerel seçimde oy kullanmak için sandığa gittik.
4- Nisan’da yaşanan çifte bayram…
“Çiçekler en çok Nisan’da açtığı, güneş daha çok Nisan’da kendini göstermeye başladığı için bu aya Farsçada “ilk meyve-taze mahsul” anlamına gelen “Nisan” adı verilmiş.”
Nisan ayının ilk günleri yerel seçim sonuçlarını tartışmakla geçirdik. Devir teslim derken arada ramazan günleri bitti ve 21 Nisan da Ramazan, 23 Nisan da ise ulusal egemenlik ve çocuk bayramını kutladık.
Havalar ısındı, nisan yağmurları başladı.
5- Mayıs, İÖİ KH Spor BAL’a veda etti.
“Mayıs ayının adı Latince “Maius menelis”den geçmiş Türkçemize… Kavram “Maia’nın ayı” anlamına geliyor. “Maia” ise yağmur ve bereketle ilişkilendirilen Yunan tanrıçasının adı.”
Özel İdare KH Spor başkanı Nida Sinsi, sezon bitiminde Bölgesel Amatör Ligdeki takımın play of maçına çıkmayacağını ilan etti. 10 yıllık BAL serüveni bitti.
Tosya da çeltik tarlalarına su verildi keşen çekmeye başlandı.
Araç fındıklı, gölcük yaylası sarıçiçeklerle bezendi.
Hanönü İlçesinin sokaklarında ayakkabı boyayan bir çocuk Metin Yamalı, Belediye başkanı olarak koltuğa oturdu.
6- Haziran istiklalin yolu İnebolu…
“Gündönümüyle birlikte gece ve gündüzün süreleri değişir; güneş ışınları daha bir dikleşerek sıcaklığını hissettirir. Adının hakkını veren bir ay Haziran! Çünkü bu kelime “sıcak” anlamına geliyor ve dilimize Süryaniceden geçmiş.”
Haziran yılın ortası. Bazen yaz dönemine geçip yaktı, bazen de kış aylarından ödünç soğuk aldı. Karışık bir ruh halime en uygun ay diyebilirim aslında.
Sabah pırıl pırıl güneşe uyanıp akşama soğuktan donmaktır
Haziran bizim için özeldir. İnebolu’dan başlayan İstiklal yolu yürüyüşü kışla parkında Kastamonu halkıyla kucaklaşır. Tankut Öktem’in şaheseri, Şerife Bacı heykelinin önünde sona erer.
Bu ay içinde bir de Kurban olduğum memleketimde bir kurban bayramını daha kutladık.
7- Temmuz Sarımsak zamanı…
“Bir ifadeye göre Babil ve Asur tanrısı olarak kabul edilen “tammūz”un adı Temmuz ayına verilmiş. Başka bir bilgi, ayın adını Soğdcada “cehennem” anlamına gelen “tamu” sözcüğünden aldığı yönünde… Bu da “cehennem gibi sıcak” demenin başka bir yolu olsa gerek…”
Bu ay tüm ülkenin beklediği o bin bir derde deva sarımsaklar Taşköprü tarlalarından pazara indi.
Deniz mevsimi açıldı, kışın kayak yapanları yazın sahillerimize çağırdık güneyde olduklarından gelmediler.
8-Ağustos ayı zaferin adıdır…
“Latince “Augustus menilis” Türkçede “Augustus’un ayı” demek oluyor. Tahmin ettiğiniz gibi Ağustos ayının adı da buradan geliyor. Augustus, Roma’nın ilk imparatoru olan Gaius Julius Caesar Octavianus’un “yücelme” anlamına gelen lakabıymış.”
Memlekette hasıl harman zamanı.
Yarısı yaz yarısı kış derler. Sıcaklar geçmeden kışa hazırlanmak zamanıdır. Bir de bu ayın sonunda en büyük “Zafer”imizi kutladık.
9-Eylül hazan ayıdır…
“Arapçadaki “eylül” sözcüğü değişmeden dilimize geçmiş. Kelimenin Arapçaya Süryaniceden; Süryaniceye Akadçadan geçtiği düşünülüyor. Akadçadaki anlamı ise kimi kaynaklara göre “hasat festivali zamanı” kimi kaynaklara göre “sevinçten haykırmak” demek.”
Artık yapraklara ilk sarılık düşer, leylekler uçar güneye, göçmen kuşlar bir bir ayrılırlar.
Hazan /hüzün olur.
Çeltik tarlalarında biçerdöverler gezinirken köylerde harman yerine serilir pirinç taneleri. Meyveler toplanır, bağ bozumu olur üzüm bağlarında.
10-Ekim Kanlıca mantar ayıdır…
“Ekim” adını alması 10 Ocak 1945 tarihli yasayla belirlenmiş… Ekim ayında tarlalara ekimler başlıyor, dolayısıyla isim tam yerini bulmuş. Ayın Eski Türkçedeki adı ise “teşrinievvel” ya da “birinci teşrin” imiş.”
Kışın nasıl olacağı bu ay belli olur. Bizim ihtiyarlar, aksakallılar, ulular bu ayda karar verirler gelecek kışın şiddetine. Kanlıcadır tek kriter. Bol olursa kork kışın şiddetinden, olmazsa bilin ki o kış ılık geçecektir.
Bu sene topraktan adeta fışkırdı kanlıca mantarı. Tonlarca toplandı, civar illere, yurt dışına bile satıldı. Şimdi bu kışa bakacağız ne derece doğru bu ataların sözü.
11-Kasım da aşk başkadır.
“Arapçada “taksim eden-bölen” anlamına gelen “ḳāsim” sözcüğünden geliyor Kasım ayının adı… Çok önceleri Anadolu’da insanlar yılı ikiye bölermiş… Kasım’da başlayıp Hıdırellez’e, yani Mayıs başına kadar süren günlere “kasım günleri”, diğer yarısına da “hızır günleri” denirmiş.”
Kasım ayında Kastamonu’da romantizm rüzgârları eser. Çay boyunda çınarların döktüğü yaprak serili yollar doğal film/fotoğraf platosuna dönüşür.
Kasım girmiştir artık, geceleri sobalar, kaloriferler yanmaya başlamıştır. İlk kar ne zaman yağacak diye kulaklar meteorolojide, gözler Ilgaz’ın zirvesinde olur.
12- Aralık bırak kapıyı aralık girsin…
“Yılın son ayının adı neden bir “aralığa” işaret ediyor dersiniz? Cumhuriyetten önce “kânunuevvel” olan ayın adı meğer Kasım ile Ocak ayları arasında kaldığı için “Aralık” olmuş!”
Bir yılın son ayına daha kavuştuk. Aralık demişler bu aya
Son söz.
Bu yıl da böyle geçti. Gelecek yıl ne getirir ne götürür bilemeyiz. Kaybettiklerimizi düşünüyorum üzülüyorum, yeni doğanların büyüdüklerini görüp umutlanıyorum.
Zaman herkese göre farklı geçiyor. Bazen bir gün uzuyor yüzyıla denk oluyor.
Benim için 2024 iyi anılar bırakmadı, saatlerin bir ömür olduğu zamanları yaşadım.
Bin ahımın hakkını toprağa bıraktım.
…
Herkese mutlu yıllar dilemek adettendir.
Öyle olsun,
Mutlu yıllar dilerim.
…
Cebrail Keleş-Balıkçı Şef
25 Aralık 2024-Kastamonu
.