Darbeler Süreci -  Fetö Tarihçesi – Şanlı Destan – Kastamonulu Şehitler

İKİNCİ BÖLÜM

FETÖNÜN KISA TARİHÇESİ

Gelin burada son darbe teşebbüsünün en tepesindeki baş teröristin çok kısa hayatına ve fetö terör örgütünün kilometre taşlarına birkaç cümle ile değineceğimiz bir ara verelim.

Nüfus kayıtları ve resmi belgelere göre doğum tarihi önce 1942, ardından 1941 olan, Fetullah Gülen, ilkokul 2’nci sınıftan sonra mektep sırası görmedi ve ilkokul diplomasını dışarıdan girdiği sınavlarla aldı.

17 yaşında iken Erzurum’dan Edirne’ye giden ve ikinci imam olabilmek için burada yaşını bir yıl büyüten Fetullah, askerlikten sonra 1962-63 yıllarında Erzurum’da Komünizmle Mücadele Derneği kurucuları arasında yer aldı. Bu dernek onun ilk yurt dışı bağlantılarının da gerçekleştiği aracı olması yönüyle önemli bir kilometre taşı oldu.

1964 yılında 23 yaşında iken Edirne Merkez Kuran Kursu öğreticiliğine atanan Fetullah, istifa ettiği 1981 yılına kadar Kırklareli, İzmir, Edremit, Manisa, Bornova, Çanakkale  vaizliklerinde Diyanet İşleri Başkan Yardımcısının himayesi ve kollamasıyla tutunabildi.

DİB Yrd. Pozisyonundaki şahsın dönemin en güçlü ve perde ardı isimlerinden birisi olması, MİT ile olan yakın ilişkisi dikkate alındığında; Fetullah Gülen’ in 71 muhtırası ve 80 darbesi sonrasındaki tüm takip, soruşturma ve davalardan kolaylıkla sıyrılmasının izahı da yapılabilir.

1971 yılında Henüz 30 yaşında iken dönemin en kudretli işadamı, dönemin MİT müsteşarı, dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı, dönemin üst düzey TSK mensuplarının bulunduğu bir toplantıda ne işi olduğu muaması hala muammadır!

1966 yılında tayin olduğu İzmir Merkez Vaizliğinden sonraki yıllarda örgütünün temellerini atan Fetullah Gülen, ergenlik ve ilk gençlik dönemindeki gençlere el atarak çekirdek kadrosunu oluşturdu. Hatta bu çekirdek kadro için 1970 yılında özel bir yemin metni hazırlattı ve o çekirdek kadro fiilen örgüt faaliyetlerine başlamış oldu.

Akif’in Asım’ın Neslinin karşısına Altın Nesil koyan terörist başının Işık Evleri 1977 yılında 60 – 70 civarına ulaştı, 1979 yılının Şubat ayında çıkan dergi ile devlet kademelerine ilk sızıntılarını başlattığını ve sonraki yıllarda hedefin bu olduğunu adeta deklare etti, derginin adı SIZINTI’dır!

1981 yılına gelindiğinde, o tarihe kadar kendisini kamufle etme ve koruma zırhı olarak kullandığı devlet memurluğu elbisesini de çıkardı. Çünkü bu zırh artık onu korumaktan ziyade kısıtlamaktaydı.

1980 li yıllarda kurulan Altın Nesil Vakfı adına Amerika’da 130 dönüm arazi üzerinde 8 adet müstakil villanın bulunduğu yer satın alındığında, HURUÇ harekatı için de düğmeye basıldı. Ki bizzat kendisi bu HURUÇ HAREKATI’nın 35-40 sonra uygulamaya konabileceğini ifade etmiştir.

SIZINTI döneminde özellikle dini sohbet kisvesi altında üst düzey bürokratlarla tanışma, yakınlaşma ve imtiyaz zemini oluşturuldu, disiplinli ve sabırlı bir şekilde devlet kademelerine örgüt elemanları yavaş yavaş yerleştirildi. Özellikle TSK, Emniyet, Adalet ve Üniversitelerde yoğun bir sızma harekatı süregeldi.

1986 yılındaki düzenlemelerle özel okulların önü açılınca eğitim sahasına giren örgüt, üniversite hazırlık kurslarına olan ihtiyacı fark etmesiyle dershanecilik sektöründe de yer edindi ve adeta tek büyük güç olma yolunda ilerledi.

Moon Tarikatının Türkiye’ deki uzantısı Kasım Gülek üzerinden sağlanan irtibatla, CİA ile ilişkilerin de başlaması 1983 yılında oldu. 1983 yılı aynı zamanda Vatikan ile güçlü bağların kurulduğu ve “Dinler Arası Diyalog” güzellemesi adı altında Hristiyan misyonerliğinin en kuvvetli şekilde yürütüldüğü projenin ayaklarından birisi olunduğu yıldır. Ki 1998 yılında Papa 2. Jean Paul ile yapılan görüşme ile misyon herkese açıkça ilan edilmiştir.

Medya sektörüne giriş ise 1986 yılında kurulan Zaman gazetesinin kısa bir süre sonra tamamen fetöcüler kontrolüne alınmasıyla oldu.

1994 yılına gelindiğinde yeni bir dergi daha çıkarmaya başladı fetöcüler; adı AKSİYON idi. SIZINTI da yayınına devam etti. Her sektöre, özellikle devlet kademelerinde sızıntıların hız kesmeden devam edeceği ama artık AKSİYON safhasına geçildiğinin mesajıydı bu. Ve aynı yıl bir haber ajansı kurularak bilgi edinme, dinleme ve takip daha profesyonel sahaya taşındı. Bankacılık sektörüne atılan adımla da artık geleneksel ve nostaljik yöntemlerle değil çağın gerektirdiği şekilde para akışına hız verildi.

Teröristbaşı Türkiye’de önlemez bir yükseliş ve güce sahip olmuştu. Ancak bu yetmezdi. Uluslararası sahada da güçlenmek için 1992 yılından itibaren açılan yurt dışı okulların sayısı her geçen gün artmaya ve ulusaldan uluslararası güce evrilmeye başlayınca, kontrolünün daha sıkı yapılabilmesi için kendisini besleyen ve büyütenlerin kontrol merkezi Pensilivanya gitti. Tarihler 1999 yılını gösteriyordu.

Türkiye’de 1970li yıllarda başlayan ve 30 yılını aşan kuluçka, sızıntı ve aksiyon döneminin ardından HURUÇ harekatı için son hazırlık safhasına geçildiğinde; gazete, radyo, televizyon, internet sitesi gibi sosyal medya ve basın sektörünün tüm alanlarında onlarca yayın kuruluşu kurulmuş, 30 yıllık birikimin ve çalışmanın ürünü olarak devletin önemli birimlerinde (TSK, EMNİYET, ADALET, MİLLİ EĞİTİM, BİLİŞİM başta olmak üzere) en üst mevkilere kadar örgüt elemanları yükselmiş ve neredeyse ülkenin tüm kılcal damarlarına sirayet edilmişti.

Ne var ki, 30 yıllık geniş bir sürece yayılan ve en başından itibaren en ufak taviz verilmeden ve çok gizli bir şekilde aktif sahaya konan tüm planlar, hükümetin 27 Nisan 2007 tarihindeki e-muhtıraya karşı dik duruşu ve sert tavrının ardından değiştirilmek zorunda kalındı. Perde ardındaki aktörler yavaş yavaş perde önüne çıkmaya başladı. Dershanelerin kapanması süreci ise örgütün elindeki en büyük finans kaynağı ve örgüte eleman sağlanan yuvasına vurulacak darbeydi. Dershanelerin kapatılması çalışmalarıyla beraber örgüt de gizliden yürüttüğü savaşı açık etmeye başladı.