“Eğitim Fakültesi” binaları yıkılmaya başlandı, 54 yıllık “siluet” yerle bir olacak, “depreme dayanıksız” raporu söz konusu…

Bina ile birlikte yarım asırlık yaşanmışlık da balyoz darbelerinin kurbanı mı olacak?

Bivefadır…

Unutur gider şehir.

Trenin camından son bir el sallayalım…

Mendile düşecek iki damla gözyaşını da mı hak etmiyor?

Geçtiğimiz yılki Kasım ayının ilk günü yazmışım…

“Eğitim Fakültesi” notunu.

Birkaç satır hatırlayalım…

“Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nin tarihi 1956'dan başlatılıyor... Kastamonu Lisesi'nin (Abdurrahmanpaşa Lisesi) şu an kullanmakta olduğu tarihi ek binada o tarihte açılan "Kız İlköğretmen Okulu" köken olarak kabul ediliyor. 1970'de, uzun yıllar kalacağı, önceki yıl terkedilen yerleşkesine taşınıyor, 1975'de iki yıllık ‘eğitim enstitüsü’ oluyor, 1982'de ‘eğitim yüksekokulu’ kimliğinde Gazi Üniversitesi'ne bağlanıyor ve 1989'da öğretim süresi dört yıla çıkarılıyor, 1992'de ‘eğitim fakültesi’ oluyor, 2007'de Kastamonu Üniversitesi'ne bağlanıyor... İster 1956, ister 1975'den başlatalım, ortada ciddi bir tarihsel süreç var.”

Yazının devamında eleştirilerimi belli etmiştim inceden…

“Kastamonu’ya ne verdi?” misali.

Ne verdiyse verdi veya ne veremediyse veremedi…

“Mekan” olarak yerle bir olmaya yüz tuttu unutulma uğultusunda günümüzde.

Cam çerçeve indiriliyor evvela…

Yerle bir etmenin abc’si böyle başlıyor.

Ardından dozer, kamyon, vinç vesaire…

Allah ne verdiyse.

Yıkılıyor anılar…

Bahçesinde yürünen adımlar siliniyor.

Kaç mezun vermiştir kim bilir geçen yarım asırda?..

Kedere dair bir ses işitmedim kısık da olsa.

Deprem yönetmeliğine kim laf ede?..

Emir demiri kese.

Şehir siluetinin en göze gelir parçalarından biri siliniyor…

Birkaç güne dikili ağaç kalmaz.

Yerde ot biter…

Temel izleri gönül yarası olur.

Not: 1978’den itibaren…

Oda penceremin karşısındaydı Eğitim Fakültesi.

Hele 80 öncesi…

Sağcılarla solcular arasında kavga çıksın da seyredeyim diye hevesle beklerdim balkonda.

Pos bıyıkları tutardım…

Kaybederdim çokça.

Bizim akrabalar da okurdu orada…

Karşı takımdaydılar.

Ortada düşünce vardı…

Ülkü vardı.

Yaralar iyileşti…

İdealler uçtu gitti.

Belki de sırf Eğitim Fakültesi’ne komşu olduğum için…

Zihnim “olmayacak dualara amin” demeye memur etti beni.

Pişman mıyım?..

“Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan”.

Not 2: Üniversite söz konusu alanı nasıl değerlendirmeyi düşünüyor?..

Gazeteler Rektör’ün ağzından “Eğitim Fakültesi amacıyla kullanılan bu sahaya, ilin de ihtiyacı olan sosyal ve kültürel alanlarda hizmet veren bir yapılanmaya gitmektir. Bir taraftan eğitim öğretim amaçlı olacak bir taraftan da şehrin ihtiyacı olan sosyal ve kültürel alanları bünyesinde barındıran bir yapı halinde gerçekleştirilecek” haberini veriyor.

Mevcut kamu bütçeleri göz önüne alındığında…

Söz konusu yeni yapıların ne zaman yapılacağına dair süre vermek olanaklı değil elbette.

Bana kalırsa…

Kalmaz da.

Üniversitenin Kültür ve Turizm Bakanlığı ile işbirliği içinde, mevzuat uygun mudur bilmem, şehrin ihtiyacı olan “Kültür Merkezi” yatırımını vücuda getirmesi hayırlı olur…

İçinde spor altyapısını da bulunduracak kapsamda.

Konser salonundan güzel sanatlar atölyelerine…

Yürüme parkurlarından dinlenme alanlarına.

Hem nefes alsın şehir…

Hem irfan ve hikmet bulsun.