İsrail’in çoluk çocuk demeden Gazze’deki tüm insanları katletmesi sonucu insanlarımız Siyonistlerin sahibi olduğu, İsrail ordusuna destek veren markalar hakkında bilinçlendi. Bu markalar kimi zaman İsrail askerlerine bedava erzak verdi kimi zaman da parasal yardımda bulundular. Bu paralar da masum kadın ve çocukların kafasına misket, fosfor, napalm bombaları olarak gitti. İnsanlarımızın bu markalar yerine Türk markalarını kullanmaya gayret etmesi güzel bir şey ama bunu sürekli kılmak gerekli. Örneğin; Siyonistlerin yaptığı katliam birkaç gün veya birkaç ay sonra yavaşlasa bu markaları unutacak mıyız? Hayır! Unutmamamız gerekli. 

Siyonist markaların listesine bakınca dikkatimi çeken en önemli şey yoğunlaşma dediğimiz şey… yoğunlaşma dediğimiz şey piyasada toplam satışların, üretimin büyük çoğunluğunu sadece birkaç firmanın yaptığı durumdur. İktisatçılar yoğunlaşmanın olmasını istemezler, zira yoğunlaşma aslında rekabetin azaldığını gösteren bir husustur. Ayrıca piyasada yoğunlaşma yabancı markalar tarafından yapılıyorsa dış ticaret açığını, cari açığı da artırır. Yani yoğunlaşma zararlı ve hatta yabancı markalar lehine ise daha da zararlı. 

Listeye bakıyoruz. Bir de ne görelim? En fazla satış yapan fast food lokantaları, deterjan markaları, gazlı içecek markaları Siyonist markalar listesinde yer alıyor. Örneğin; İstanbul veya Ankara’da bir AVM’ye gidiyorsunuz, yoruldunuz ve acıktınız. Bir şeyler yiyeceksiniz. Alternatiflerin çoğu yabancı marka, onların da çoğunluğu Siyonist markalar listesinde yer alıyor. Yani 10 tane fast food lokantası varsa senin alternatifin otomatikman 1 veya 2’ye iniyor. Yoruldunuz ve oturup kahve içmek istiyorsunuz. En çok rağbet gören marka, Siyonist markalar listesinin başında. Kuzeykent’te yerli kahve yapan markalardan kahveler içtim ve bayağı da memnun kaldım. O ünlü Siyonist markayı bilmem ama lezzet ve kalite açısından yerli markalarla bunun arasında fark olduğunu da sanmam. Türkiye olarak İsrail Heronlarını paçavra gibi atan SİHA ve İHA’ları yapıyoruz, helikopter motorlarını yapıyoruz, milli muharebe uçaklarını yapıyoruz da daha lezzetli kahve mi yapamayacağız? Kaldı ki yerli kahve dükkanı markalarımız da var. İlginç bir istatistik daha… bu kahve markasının Avrupa’da en fazla şubesi İngiltere iken ikinci sırada Türkiye var. Örneğin; nüfusu bizim kadar olan ve kişi başına düşen geliri bizden beş kat yüksek olan Almanya var ya! Türkiye’de bu kahve dükkanı şubesi Almanya’dan dört kat fazla. Sadece ondan değil; Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda gibi bizden zengin ülkeleri de sollamış geçmişiz. 

Listeyi inceleyerek Siyonist markaların bazı sektörlerde (fast food, Deterjan, gazlı içecek vb) piyasadaki satışların çoğunluğunu yaptığını gördük. Biz bunu iktisat derslerinde yoğunlaşma, tekelleşme, kartelleşme, tröst gibi kavramlar ile açıklıyoruz. Bu durumlar da iyi bir şey değil. Çünkü piyasada tekelleşme olursa tekel firması üretimi kısarak fiyatları yüksek tutar, gelir dağılımı bozulur, fiyatlar yükselir. Peki bu durum Dünya’da hiç yaşanmadı mı? Veya nadir yaşanan bir durum mu? Hayır, nadir bir durum değil, tarihte çok örnekleri var.

Şimdi size tarihten bu örneklerden birini anlatacağım. İsmini duyduğunuz bir isim. John Davison Rockefeller. 1839’da yoksul 8 çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak doğdu. Muhasebecilik ve komisyonculuk yaparak iş hayatına başladı. Bir petrol kuyusunda muhasebecilik yaparken petrolü rafine etmenin ucuz yolunu bulan Samuel Andrews ile ortak olarak Standard Oil şirketini kurdu. Sonra da petrol piyasasındaki rakip firmaları teker teker dize getirdi. Kimi zaman rakip firmaların petrollerini taşımamaları için demiryollarına tazminat ödedi. Kimi zaman kendi petrollerini kendi döşediği boru hatları ile taşıdı. Önce demiryollarına ve sonra da diğer petrol şirketlerini mülkiyetine geçirdi. Rakip firmalar kendisine iki kez suikast düzenledi. Ama o bunlardan kurtuldu ve sadece ABD değil tüm Dünya’nın petrol piyasasının hakimi durumuna geldi. Sonra bu durumun ABD ekonomisi için tehlikeli olabileceği kanaati yayıldı. Sonra da ABD’de tekelleşmeyi önlemek amaçlı Sherman Antitröst yasaları kanunlaştı. Bu kanunla Rockefeller’in petrol tröstü 34 parçaya ayrıldı. Bu parçalardan Exxon, Chevron ve BP gibi dünya devi şirketler ortaya çıktı. Tarih boyunca en zengin ABD’li iş adamı olarak tanınıyor. Hıristiyan bir aileden olmasına rağmen Siyonist olduğu iddiaları var. Siyonizm ile Yahudilik ayrı kavramlardır. Yani biri hem Hıristiyan hem Siyonist olabilir. Siyonistler, İsrail topraklarında Yahudi devletinin kurulmasını savunan görüştür. Bu dipnotu verdikten sonra konumuza geri dönelim. 

Rockefeller’in davası günümüzde görülse Sherman Antitröst yasası ile firması bilmem kaç parçaya ayrılır mıydı? Biraz zor. Neden mi? ABD politikası ve kamu bürokrasisinde isimlerin çoğunun Siyonist veya Siyonist olduğu iddia ediliyor. Bunlar Ya Yahudiler ya da Yahudiler ile bir şekilde kan bağları var. Kimisi Yahudi ile evlenmiş, kimisi çocuklarını evlendirmiş, kimisi de doğrudan Yahudi. Örneğin; Joseph Biden çocuklarını hep Yahudiler ile evlendirmiş. Muhtemelen bunların hepsi de Siyonist. Biden da zaten “Siyonist olmak için Yahudi olmanız gerekmez, ben bir siyonistim” lafını ederek Siyonist olduğunu itiraf etmiş biri… ABD nüfusu 350 milyon. Bu tarz Siyonistlerin nüfusu ise 1 milyon ya var ya yok. Diğer 349 milyonun içinde çalışma disiplinleriyle ünlü Almanlar var. Günde 15-16 saat çalışan Çinliler, Japonlar, Koreliler var. Zekalarıyla ünlü Hintliler var. Kendisini ispat etmek için gece gündüz çalışan Hispanikler var. Var oğlu var. Ama üst düzey mevkilerin neredeyse tamamını bu Siyonistler ele geçirmiş. Diğer 349 milyonluk kesimden çok az kimse üst düzey görevlere gelebilmiş. Bu 349 milyonluk kesimden hiç mi liyakatli, zeki, çalışkan adam çıkmamış? Belli ki ABD’de karmaşık işler dönmüş. Şimdi iki soru soruyorum. Birincisi; Böyle bir ortamda mahkeme olsa Siyonist Rockefeller’in şirketlerinin 34 parçaya ayrılması kararı mahkemeden çıkar mıydı? İkincisi; ABD kamu kesiminde üst düzey mevkilerin neredeyse tamamının Siyonistlerden oluşması normal mi? 

Neyse yazının özetine gelelim. İşin içinde Siyonistler varsa bir şekilde tekelleşme ortaya çıkıyor. X malının piyasasına bakıyorsun, satışların çoğunu yapan firmalar Siyonist çıkıyor. Bizim yapmamız gereken ne mi? Aslında basit. Mümkün olduğunca Türk malı ve markalarına rağbet etmek, onlardan alışveriş etmek ve bunu alışkanlık haline getirmek.