Dere kenarında bir 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı daha idrak ettik şehri Kastamonu’da, şehri kuzey istikamete bağlayan cadde tören mekanı, oysa ulusal bayramlarda lazım gelen gönülleri birbirine bağlamak…
Ne gezer!
“Devlet” ile “millet” bariyerle birbirinden ayrı…
Etmeyin eylemeyin “takım elbiseli efendiler”.
“Çarıklılar” ile çok değil az aynı safta durabilseniz…
Memleket çok daha güzel olacak.
Protokol tribününün karşı cephesi yanı sıra protokol tribününün arkasındaki “yar” denebilecek merdiven tümseği de vatandaşlara ayrılmış durumda…
Milletine sırtını döner mi devlet?
(Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ankara’da, Ulus’tan Kızılay istikametine “çarıklılar” geçirilmezdi, kravatlıların mekanıydı Kızılay çünkü…
Aynı gelenektir bayram törenlerinde sürüp gitmekte olan.
“Çarıklı da kim?” derseniz…
Protokol şemsiyesi altına giremeyen her vatandaş, ister kentli ister köylü, ister varsıl ister yoksul, durduğu saf itibarı ile “çarıklı” tanımım içine girer.
Misal ben senelerdir “çarıklıyım”…
Hiç de şikayetçi değilim, çok da mesut ve bahtiyarım, hiç de çıkarmam ayaklarımdan çarıklarımı.)
Omuz üstünde çocuklar varsa bayram izleyicileri safında…
Düzenlediğiniz tören kaç para!
Çocuklarını omza almaktan millet senelerdir bel fıtığı oldu…
Sağlık tehdidi.
(Sanatkar olmama ramak kaldı…
Sittin senedir ayak parmaklarım üzerinde doğrul babam doğrul.
Tarihinin ilk baletini kazanacak sayenizde Kastamonu…
Her ne kadar estetik izin vermese de.)
Yaşlı bir teyze belli ki sabahın köründe yerini almış, derdi askerlerin geçiş törenini izlemek, ne var ki ön tarafı “dolmuş”…
Dua etmek kaldı sadece.
Kavga kıyamete dönüştü dönüşecek yer münakaşaları…
Bayramın yüzü suyu hürmetine büyümedi.
Sunucu “Bayraklarımızı sallayalım” çağrısı yapıyor törenin başında…
Ortada bayrak yok.
Tören alanı içinde kamu idarecisi sigarayı tellemiş…
Ne ayıp.
(Protokol tribünün ön safında “kasım kasım” kasılan parti il başkanları…
Hayırdır!
Parti silsilesi içinde koltuk sahibi olmaları yeter mi devlet protokolünde ön safa bağdaş kurmaları için?..
Milletten yetki almışlar mı?
Geldikleri yer “halk”…
Oturdukları yer devlet protokolü.
İnanın ki…
Birbirlerinden hiç farkları yok halka yabancılaşmakta, yeter ki az bir kapı aralansın, balıklama atlıyorlar protokol sandalyesine.)
(29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, evet, ezelden beri caddede kutlanıyor…
Neden?
“23 Nisan Ulusal Egemenlik” ve “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” misali…
Pekala stadyumda kutlanabilir “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı” da.
Hatta…
“Merkez Spor Salonu” bile iş görür, “hentbol” işinin de köküne kibrit suyu döküldüğüne göre, bari bayramlarda imdada yetişsin.
Haa…
Ecnebi yapımı motorlu araçlar resmigeçit yapamaz mı?
Ne diyeyim…
Aynı istikamete aynı yerden bakmadığımızdan kaynaklanıyor aramızdaki çelişki.)
(Dere boyunda bayrak ve posterler asılı…
E orada da arıza var.
“Türk Bayrağı Kanunu” var…
Bayrak ve poster asanlar hatmetsin.
“…amblem, flama, sembol ve benzerlerinin ön veya arka yüzünde esas veya fon teşkil edecek şekilde kullanılamaz…”…
Şu demek, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” ve “Türk Bayrağı” “kafanıza göre” aynı görsel içinde kullanılamaz.
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk” posteri ayrıdır…
“Türk Bayrağı” ayrı.
Tasarıma gelmez…
Yorum kabul etmez.)