İnebolu’nun Çiçekyazı ve Küre’nin Ersizler köyleri İl Özel İdaresi’nin “kalkerli kırma eleme” taarruzu riski altında, yörenin kadınları ön safta karşı çıkıyor, yaşam alanlarını savunuyorlar…

İlk adım olarak “ÇED toplantısı” harekatını savuşturdular.

Yanlış hatırlamıyorsam…

Söz konusu yöre civarında bir beş-on yıl önce yine aynı istikamette bir proje hareketlenmesi olmuştu, “ses” çıkmamıştı o vakit, kapanıp gitmişti sanki.

İl Özel İdaresi yetkilileri bilirler…

Yanlış mı doğru mu hatırladığımı.

Aslında bakarsanız taa evvel zamandan beri İnebolu’da çimento fabrikası kurulmasına yönelik talep hep oldu, zaman zaman kamu yatırım programına da girdiği oldu, çıkarıldı sonradan…

Araç’ta da düşünülmüştü.

Tüm o süreçleri yazdığım için net hatırlıyorum…

TBMM’de soru olarak devrin hükümetlerine sorulmuştu 90’ların başında muhalefet vekilleri tarafından.

Döndü dolaştı tarih tekerrür etti…

İnebolu ve Küre’yi birbirine bağlayan coğrafya “kalker” talebiyle burun buruna geldi.

“Çimento fabrikası” amaçlanmıyor bu sefer…

“Yol ve dolgu malzemesi imalatı”.

Söz konusu projeye özel sektör niyetlense anlarım da…

İl Özel İdaresi’nin bu işe soyunmasına akıl erdiremiyorum.

Önceliği kırsal yerleşimlerin ferahını sağlamak olan bir kamu kurumu…

Nasıl olur da vatandaşın huzurunu kaçırır?

İl Genel Meclisi’nden nasıl geçti bu proje?..

Eller nasıl “kabul” diyerek havaya kalktı?

Dönemin valisi nasıl altına imza koydu?..

Vaktin siyasileri nasıl görmedi, duymadı, itiraz etmedi?

Anlaması zor…

İzahı zor.

Not: İl Özel İdaresi Çiçekyazı ve Ersizler köylerinde “kalker ocağı ve kırma eleme tesisi” ile acep hangi işi görecek diye merak ettim, meğer, “köy yollarının bakım, onarımı ve afet nedeni ile hasar gören altyapının onarımı, İnebolu kıyı ıslahı ve İnebolu mendirek imalatı ve tahkimatı” işini görecekmiş…

Gerekçe sağlam!                           

Sorgusuz sualsiz derhal başlanılması lazım geliyor!..

Ne var ki, “ÇED” (Çevresel Etki Değerlendirmesi) diye bir adet olagelmiş mevzuatta, dönmüş dolaşmış bu projenin de başına musallat olmuş.     

ÇED gerekçesini okuyalım…

“Gerçekleştirilmesi planlanan proje alanının yerleşim yerlerine yakın ve bu yerleşim yerlerine su temin edilen su kaynaklarını etkileyebilecek konumda olması, proje alanının tarihi İstiklal Yolu kamp alanına ve Ersizlerdere tabiat parkına yakın konumda bulunması sebebiyle proje hakkında ‘ÇED gereklidir’ kararı verilmiştir.”

Altını çizeyim…

“Su kaynakları, tarihi miras, doğa” tahribi işaret ediliyor ÇED gerekçesinde.

“Kalker Ocağı” bu kadar riski nasıl mı yaratacak?..

“Ocak üretimleri kapsamında cevherin yüksek dayanıma sahip olması sebebi ile patlatmalı açık ocak işletmeciliği yöntemi uygulanarak yıllık maksimum 1 milyon 500 bin ton malzeme alınacaktır. Ocaktan alınacak malzemenin tamamı direkt olarak kamu yatırım programı kapsamında olan ve üst paragrafta belirtilen işlerin yapımı için saha dışına sevk edilecektir. Talep edilen proje sahasında yarı zamandan boyutlandırılmış malzeme ihtiyacı olması öngörülerek 200.000 ton besleme kapasiteli Kırma Eleme Tesisi (KET) kurulması da planlanmıştır. Boyutlandırma ihtiyacı olması durumunda ocaktan alınacak 1.5 milyon ton malzemenin 200.000 tonu KET’e iletilirken 1.3 milyon tonu direkt olarak saha dışına sevk edilecektir.”

Devam edelim…

“Planlanan proje kapsamında emisyon, çevresel gürültü, evsel ve nitelikli atıksu, evsel nitelikli katı atık, ambalaj atığı, tehlikeli ve tehlikesiz atık oluşumu söz konusu olacaktır. Ayrıca kalker ocağı projesi kapsamında gerçekleştirilecek patlatmalı üretimden kaynaklı da titreşim, taş savrulması ve hava şoku etkisi de meydana gelebilecektir.”   

Kastamonu İl Özel İdaresi’nin “Kalker Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi Projesi” dosyasında ifade ediliyor yukarıda tırnak içine alınmış cümleler…

Ortada tüm olacaklar.

Yöre halkına kibarca “göç edin” denilmekte…

O kadar patlamanın, kamyon trafiğinin, bozulan içme suyunun ortasında kim yaşasın?

İlan edilen “tabiat park” konusuna gelince…

Yerine “Kalker parkı” ilan eder, geçer giderler, o da mı dert.