105 yıl önce dün gece oldu ne olduysa, bir avuç kahraman tarihin seyrini değiştirme yoluna çıktılar, “Beşdeğirmenler” şahit…
Bakidir zihnimizde aziz hatıraları vatanperver kahramanların.
“16 Eylül 1919” gecesi…
Kastamonu’nun Kuvayi Milliye safına geçiş tarihidir.
Güneş o sabah başka doğdu…
Aydınlığı Kastamonu’dan yekun Anadolu ve Trakya’yı ısıttı.
“Üsteğmen Şevket Bey” liderliğinde…
Kastamonu “Ya istiklal ya ölüm” safına geçti.
Hasan İzzet Dinamo “Kutsal İsyan” kitabında ne güzel anlatıyor Üsteğmen Şevket Bey’i…
“Uzun boylu, iri yarı, geniş omuzlu, yakışıklı ve sevimli bir subay, Üsteğmen Şevket bey, Yarbay Mustafa beyin toplantısından, zehirli gaz dolu bir mağaradan kaçar gibi dışarı fırlamış, kışlanın çiğnenip taşlaşmış meydanını geniş adımlarla geçmiş, kendini ağaçların altına atmış, kendini büsbütün yalnız bulunca rahatlamıştı. Korkunç bir komplo tertibatı içinde görev alır görünmüştü. Hayır Yarbay Mustafa bey, muradına eremeyecekti. Onun ağzının tadını yarıda bırakacaktı. İkinci bölük kumandanı Üsteğmen Şevket, gizli ve tehlikeli düşünceleriyle baş başa kalmanın verdiği yiğitlik duygularıyla dopdolu olarak sırtını kalın bir kavağa dayadı ve güz çimenleri üstüne oturdu. Bacaklarını boylu boyunca uzattı ve elindeki uzun kamçıyla parlak çizmelerini usul usul döğerek düşünmeğe ve plân kurmağa başladı. Herkes kendini akıllı sanıyorsa da uslar arasındaki aralığın kıl gibi ince olduğunu anladığı gün iş işten geçmiş olacaktı.”
(Kutsal İsyan’ı okumamışsanız…
Eksiktir her yanınız.
Bilmek lazım…
Kastamonu’nun istiklaldeki yerini.)
Ve elbette…
Birinci Tabur Silahçısı Yakup Batur, Defterdar Ferit Bey, Zarbanalı Şaban Reis, Kadri Bey, Açıksöz Gazetesi Sahibi Hamdi Bey, Başyazar Hüsnü Bey, Tatlızade Emin, Nami Bey, Celal Bey, Baki Bey.
“Osman bey, bu 16 Eylül gecesi çok önemli şeyler geçeceğini bildiğinden gözüne uyku girmemiş, odasında bütün gece bir aşağı, bir yukarı dolaşıp durmuştu. Heyecanla kapıdan dışarı atıldı. Şevket beyin yiğit gövdesini karşısında görünce her şeyin gerçekten planlandığı gibi geçtiğini anladı. Kumandan bütün içtenliği ile Şevket beyi kucaklayarak yanaklarından öptü…
‘Seni Allah bu memlekete, bu millete bağışlasın’ dedi.”
Albay Osman Bey ve Üsteğmen Şevket Bey doğru telgrafhaneye gittiler...
“Mustafa Kemal, telin öbür ucunda Osman beyin serüvenini dinliyordu.”
Not: Şenpazar’ı, şimşir ustası Yüksel Erdoğan’ı, şimşiri anlattığım yazımda sarmaşıkları da dile getirmiştim…
“Sarmaşıklar çiçek açtı”.
İzbeli Çiftliği’ndeki ahşap binayı adeta boylu boyunca saran sarmaşığın videosunu gönderdi Serdar İzbeli…
Sarmaşığın yurt edinen binlerce arının musikisi gönle ferahlık veriyordu.
Evvel yazımda da belirttim…
Sarmaşık, arının kış öncesi besin aldığı depo, hayati.
Sarmaşık olmasa…
Arının hali nice olur?
Doğanın akışını anlayabilen…
Ne mutlu.
“Hayat Bilgisi” ders kitabı, doğa…
Okuduğunu yaşayabilen “daha” ne mutlu.
Sarmaşığa bağla gönlünü…
Arıların vatanı ol.
Bal ol…
Lezzet kat dünyay.
Not 2: “Kül tatlısı” duydunuz mu?..
İşitmediniz kuvvetle muhtemel.
Meşeden kül düşür…
Ele bir güzel.
Derin bir kaba meşe külünü koy…
Üzerini su ile doldur.
Kül çökecektir…
Üstteki duru suyu al.
Tatlı yapacağın suya bir çay bardağı kadar ekle…
Tatlı hamuruna kat.
“Kül tatlısı”…
Afiyet olsun.
(Yemek lekelerini kumaş üstünden…
Haşlanmış kuru fasulyenin suyu çıkarır.)
Nezahat Can’a teşekkür ederim tarifler için…
Üstattır mutfak kültüründe.