Liseyi yeni bitirmiş, “mezuna bırakmış” diyelim de gencimizin tahsil durumu tam yerine otursun, elindeki yuvarlak tepsisinden bir bardak çayı masaya bıraktı…

“Afiyet olsun” dedi güler yüzle.

“Şekerleri al”…

Tansiyon da şeker de tavan bu günlerde.

“Garson” denirdi evvel zaman…

Vahşi kapitalizm terbiye etti kelimeyi “servis görevlisi” diye, sevsinler, bir “hokus-pokus” ile emek sömürüsü buhar oldu uçtu iyi mi?

“Algı” ile yaşıyoruz…

“Olgu” bambaşka.

“Akşam konsere gittin mi?” diye sordum neme lazımsa?..

“Bizde konsere gidecek hayat mı var?” dedi.

Gevezeliğime lanet ettim…

Sükut altın.

Bardak elimde kaldı…

Çayın kaynar suyu başımdan aşağı döküldü.

(Arabesk bir şarkının dizesi mi acaba bu?..

Kaya olsa dayanmaz bu matkabın darbesine.

Hangi ünlü düşünür etti bu kelamı yahut?..

Kısa çöp uzun çöpten hakkını almadan konser vermek de, konsere gitmek de haram mıydı yoksa kitapta, kafam karıştı.)

Sende konsere gidecek hayat niye olmasın?..

Altı üstü otoparkta yapılan ücretsiz bir konser, bir kenarından kalabalığa karışmak çok mu zor, kültür ve sanata ulaşmak nihayetinde “insan hakkı”.

Yazın sonbahara döndüğü akşamda ne güzeldir hem…

Hayat ile giriştiğin boksa mola vermek.

Havlu çırpışının serinlettiği köşende…

Yaralarını sarmak.

Ünlü bir şarkıcı hem sahnedeki…

Bir daha nerden olanak bulacaksın konserine girmeye?

Normal şartlarda konser bileti kim bilir kaç paradır?..

Hele kalkıp da taa Kastamonu’ya gelmesinin bedeli!

(Varsıl mekanlardan taşan sedayı…

Yoksul damların tepesinde dinlemek de güzeldir.

Dinç tutar…

Öğretir kedi ile farenin oyunu da timsahın gözyaşlarını da.)

Didaktik (eğitici) içerik de varmış hem konserde…

“Demokrasi” nutuklarını duyardın hem yerel idareciden hem şarkıcıdan.

Besbelli yorgundu “servis elemanı”…

Yahut duyurulara hiç dikkat etmemişti.

Üstelemedim…

Bir gün konsere gidecek hayatı olmasını temenni etmekle yetindim sadece.

(“Demokrat” olmanın demeyelim de…

“Halkçı” olmanın “abecesi” herkese konsere gidecek hayatı vermek için çalışmak olsa gerek.

Lafla peynir gemisi yürümez…

Halk imecesiyle peynir üretmek lazım.

Peyniri herkesin ihtiyacı kadar bölmek…

Süt ile her haneyi buluşturmak.

Pop…

Halkçı mıdır, demokrat mıdır, toplumcu mudur?)

Not: 30 Ağustos günü sosyal medya paylaşım sitelerinden biri olan X platformunda “Kaç Saat Oldu” isimli bir hesap tarafından mesaj yayımlandı…

Cumartesi günü baktığımda “1 milyon 195 bin 244” takipçisi vardı bu hesabın…

Söz konusu mesajı “215 bin” kişi görüntülemiş, “113” kişi yorum yapmış, “bin 200” kişi yeniden paylaşmıştı.

(Üniversitemiz “dildeydi” yine…

“Gönülde” ne zaman olacak?)

Mevzu, 2018 yılında Kastamonu Üniversitesi tarafından Medine Uluslararası Türk Okulu’nda gerçekleştirilen YÖS sınavında yapılan usulsüzlük ile ilgiliydi, 3 kişi sonuçlara müdahale etmişti iddiaya göre…

Önceki üniversite yönetimi döneminde olan bir olay.

Kastamonu Üniversitesi açıklama yayımladı…

İddialar üzerine, talepleri doğrultusunda kamu davası açılmış, dava süreci devam ediyormuş.

O dönemi hatırlıyorum da…

İddia üzerine iddia vardı.

Tamamı üzerinde ne tasarruf yapıldı?..

Büyük fotoğraf hakkında da bilgi sahibi olması lazım kamuoyunun.

Not 2: 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla kamu kurumlarına bayrak ve Atatürk posteri asıldı…

Bayraklar solmuş, kırmızının her tonu mevcut, posterler “gitmiş”.

Kurum amirleri renk körü mü?..

Umurlarında mı değil?