Üniversite yıllarımdan itibaren elime kaç kez alıp bıraktığımı hatırlamıyorum, bu saatten sonra bir kere daha dener miyim, sanmam?..

Nerede o cesaret tutunamayanda?

“Tutunamayanlar”...

Mensubiyetimin kendime ilanı olacağından korkarım besbelli.

Yamaçtan düşerken can havli ile hangi dala elimi atsam kopup geldiğinden...

Ardımda dal mezarlığı.

Kırık dökük insanlar...

Beş para etmez dost suretleri.

Yalanlar...

Yılanlar.

Kalp suratlılar...

Kalp kalpliler.

Kitaplıkta her gördüğümde “Tutunamayanlar” kitabını...

Islık çalarım ardımdaki dal mezarlığından geçermişçesine.

(Oğuz Atay’ı Kastamonu tanımaz...

Anlatılmaz çünkü.

Her boyu aşan bir ritmi, ağırlığı, farklılığı vardır çünkü Oğuz Atay’ın...

İnsanı anlattı.

Ne siyaset...

Ne hamaset.

Oğuz Atay gibi bir “insan madeni” varken...

Daha ne diye kazarız Kastamonu’yu.

Kaçımız üst üste çıksak...

Oğuz Atay’ın boyuna ulaşmamız mümkün değil.

Görünen kısmının görünmeyen kısmından daha büyük olduğu bir buzdağıdır Oğuz Atay...

“Tutunamayanlar” kelimesi yetti arttı derdini meale.

Bir kelime ile gelmiş, geçmiş ve gelecek milyonları çatısı altından topladı...

Sihri burada.

Tutunamayanlardan mısın?..

Mantar panodan iğnesinin kopmasıyla salına salına zemine çakılan not kağıtlardan biri misin?)

(Hasan İlyasoğlu’nu epey zamandır tanırım...

Ayaküstü sohbetler üzerine geçmeyen tanışıklıktan yıllara sari sürdürülebilir bir dostluk çıkarmayı başardığımızı düşünüyorum.

Aylar hatta yıllar sonra...

Kaldığı yerden devam ediyor kelimeler.

Nefes olsun yeter ki...

Kelimelerimizin toslayacağı çıkmaz sokak yok çok şükür.

“İnebolu Kültür ve Sanat Derneği”...

Kültür ve sanatın İnebolu’daki mevzisi.

Kastamonu’da da olabilse bir benzeri...

Ol(a)maz.

Derneğin “2024 Oğuz Atay Öykü Yarışması” sonuçlandı...

Derece yapanlar ilan edildi.

Birincilik kürsüsüne Tolga Kılıç’ın “Hapishanedeki Ayna” öyküsüne çıktı...

“Toplumsal hayatın gözlerden uzak bir kesitinin bireylerin iç dünyalarına yansımalarını, baskı karşısında yalnızlıklarını, umutlarını, dirençlerini etkin bir toplumsal duyarlılıkla anlatması; duru bir Türkçe ve yalın bir öykü dili kullanarak etkileyici bir öykü atmosferi oluşturması, kurgudaki başarısı ve hak, hukuk, adalet, toplumsal barış ve özgürlük kavramlarına edebiyattan bir pencere açması” dayanak gösterildi ödüle.

Seçki kitabı yayımlandı...

Okumak için sabırsızlanıyorum.

Yüzleşmekle mükellef her tutunamayan tutunamayanlığı ile...

Tedavisi ancak bu şekilde tutunamamaklığın.)

(Hasan İlyasoğlu derneğin hedeflerinden bahsederken “Nazım Hikmet” üzerine de etkinlik projeleri olduğundan söz etti...

İnebolu biraz da “Nazım Hikmet” değil mi İstiklal Savaşı yıllarında?

Nazım Hikmet’in Vala Nureddin ile İnebolu’dan geçişini anlattığı o “İç Anadolu’ya İlk Bakış” şiirinden bir parça okuyalım mı...

“Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu.
Sağ yanında bir çayır, solda çam ağaçları…
O kadar yakındı ki, dağların yamaçları
Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış!
Bu ne güzel memleket!
Yüksek dağlarında kış,
Deresinde ilkbahar, yollarında sonbahar
Altın güneşinde de yazın sıcaklığı var.”)