Hekim günde 3 litre su içmemi önerdi, 5 litre önerenler de var, plastik şişede su tüketiyorum ister istemez…
Günlük 40 TL su sarfiyatım var.
Ayda Bin 200 TL…
Bu hesabın içinden gel de çık.
Evde tükettiğim suyun hesabı yok burada…
Sadece gündüz harcamam.
Bu hesabın içinden nasıl çıkılır?..
Meseleye “20 TL’ye 1.5 litre su olur mu?” şeklinde girmek en akla geleni.
“Serbest piyasa” neticede…
Tutan tutana.
Bayiden en fazla 7 TL’ye çıksa da…
Esnafın eli tutulmaz, istediği fiyata satar, beğenmezsen başka yerden al.
“15 TL”…
Ara sokaklarda.
Maliyeti yüksektir…
Piyasa ortalamasının üstüne satmakta hakkı vardır.
Ne bileyim…
1.5 litre şişe suyun 20 TL olmasının başka haklı gerekçesi aklıma gelmiyor.
Su, ekmekten daha gerekli, ihtiyaç piramidin zirvesinde…
Hele yaz günlerinde.
Kavgamızın ismi “ekmek kavgası” olmaktan çıktı emekçi kardeşler…
“Su kavgası” bundan böyle.
(Oysa…
Bedelsiz içme suyu hakkı “insan hakkı”.
Evvel zamanların “çeşme medeniyeti” bu topraklarda…
Plastik kaplarda suya bedel ödemeyi anlamak ve anlatabilmek olası değil.
Daha önce de yazdım…
Şehrimizde çeşmeleri hayata katmanın zamanıdır.
Yerel yönetimin öncelikli görevidir…
Halkına bedelsiz içme suyu sağlamak.
İsteyen bedel ödeyeceği suyu tercih etsin…
Kime ne?
“Her sokağa çeşme”…
Niye akla gelmez?
Halk su şirketlerine ne diye mahkum edilir?..
Kapitalizm bu kadar mı baş edilmez bir ejderha?)
(İşe sefer tasında azık götürür gibi…
Su götüreceğiz evden.
Evdeki su “temiz” mi?..
Temiz olduğunu kabul edeceğiz.)
Not: 2021 yılındaki büyük sel felaketinin 3’üncü yıldönümündeyiz…
Bozkurt başta olmak üzere kuzey bölgemizi yerle bir eden felaket.
Yitirdiğimiz canlar…
Kaybettiğimiz vatandaşlar.
Yaralılar…
Öksüz ve yetimler.
Yıldönümü paylaşımlarında…
Maddi hasarın tamiri üzerine yorumlar çoklukta.
Doğru…
İlçelerimiz adeta yeni baştan imar edildi.
Eksik olan…
Doğa afetindeki insan kusuru üzerine tek kelam yok.
Oysa…
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2019 yılında yayımladığı raporda Bozkurt’taki felaketinin “baş müsebbibi” Ezine Çayı’na ilişkin “risk” ayan beyan kayda alınmıştı.
Görsellerle izah edilmişti raporda…
Su altında kalacak her adres neredeyse nokta atışı işaret edilmişti.
O raporun adı neydi…
“Batı Karadeniz Havzası Taşkın Yönetimi Planı”.
821 sayfa…
Açık seçik “uzgörü”.
Bakanlığın “Su Yönetimi Genel Müdürlüğü” tarafından hazırlanan raporu…
Ne “DSİ” okumuş ne de “Orman” teşkilatı.
Tedbir alınmış olsaydı rapora göre…
Ne can ne de mal kaybı bu ölçüde olacaktı kuvvetle muhtemel.
Aradan 3 koca yıl geçti…
Afetteki insan kusurlarının ne ölçüde üzerine gidildi?
Üzerine gidilmediği gibi…
DSİ ödüllendirildi.
Hakkında hukuk kurumu tarafından soruşturma izni istenen kamu çalışanlarına izin çıkmadı…
“Soruşturulamaz” denildi.
Mal yerine konuldu…
Vicdan!