Hiçbir selef halefi için Vidinlioğlu’nun yaptığını yapmaz, ellerini ovuşturur sütre gerisinde, çukur kazar yol boyunca…

“Gelen gideni aratsın” diye elinden geleni ardına koymaz.

Vidinlioğlu’nun basın toplantısını gecikmeli izledim…

Özellikle final bölümünde sarf ettiği sözler, tüm metnin taç kısmı, örnek resmen.

Yeni yönetime yol gösteriyor, nasihat ediyor, pusula oluyor…

Sözleri dikkate alınırsa ne ala, kulağına küpe yapan kazanır, kulak arkası eden kaybeder.

Ortada bir “Kastamonu yerel yönetim geleneği” var, belediye başkanı rozetini çıkarır ve tüm halkı kapsayıcı bir idare gösterir, şehrin alıştığı bu(ydu)…

Partililerinin belediye katlarında “cirit atması” gelenek dışı.

Olmaz…

Olmamalı.

Vidinlioğlu’nun sözleri tastamam şehrin ali menfaati üzerine…

Şehir hepimizin.

(Gerçi “Kastamonu aidiyeti” günümüzde ne oranda hüküm sürüyor…

Tartışmalı bir mevzu.

Teraziye konulsa, penaltı atışını kaleye sırtını dönerek bekleyen teknik direktör misali, emin olun bakamam…

O derece kan kaybetti “şehir aidiyeti”.

Ve kültür…

Kastamonu kültürü haznesi de tıpa tutmuyor.)

“Bu şekilde belediyeyi yönetemezsiniz” diyor…

Karşı çıkmak yerine, hiddetlenmeyin, “çözümleme” yapın.

Vidinlioğlu’nun basın toplantısının bir diğer cephesi…

Son iki seçimde sandıktan çıkamayan, kamuoyu gözünde kan kaybeden, dağınık bir görüntü çizen partisinin il camiasını toparlamaya ya da en azından enkaz altından ses vermeye dönük bir eylem oldu.

Net sözlerle…

“Bitmedi” dedi.

Bir diğer ders…

Şehre herkes sahip çıkmalı, söz söylemeli, bir ucundan tutmalı yerel demokrasinin.

Not: 2008’di…

“Babalar ve Göbeller Gecesi”.

Elim kalem tuttuğundan kabul edilmiştim meclise…

“Şehrin mihrapları” karşısında gözüm kamaşmıştı.

Vali de vardı…

Unutulmaz bir geceydi.

İsimleri eksik bırakırım korkusuyla liste işine hiç girmiyorum…

İki yavuzları yazmadan geçemem ama, “Yavuz Yaman” ve “Yavuz Ballık”, Enver Albay bağlama çalmıştı.

1950’li yıllarda başlamış olsa gerek gelenek…

Şehrin “kültür babaları”, sene atlatmadan, emaneti bugüne getirdiler.

Aslı “Babalar Gecesi”…

Genç nesle de sandalye ayrılmaya başlanmasıyla “Babalar ve Göbeller Gecesi” versiyonu da gelişti zaman içinde.

Kavuk “Yavuz Ballık” büyüğümüzdeydi…

Yarım asır dile kolay.

Yavuz Ballık Kastamonu kimliğinin altı kalın çizgi ile çizilen satırlarından biridir…

Kastamonululuk aidiyetinin koruyucusudur.

Kültürü ile baş tacıdır…

Güler yüzü ile gün ışığıdır.

Onur kaynağıdır Kastamonu’nun…

Gururudur.

İstanbul’da yapılan “Babalar Gecesi” buluşmasında kavuk devir teslimi yapıldı…

Kavuğun yeni sahibi “Latif Çilingiroğlu”.

Latif Ağabey (Çilingiroğlu), “Kastamonu” ismini gurbette seneler senesi başarıyla temsil etti, temsilini aynı şevkle sürdürüyor…

Kastamonululuk aidiyetinin kalelerinden biri oldu.

Kavuk da yakıştı…

“En büyük Kastamonu”.

Not 2: Kültürü üretim ilişkileri yaratır…

Üretim ilişkileri bir zaman sonra varlığını sürdürmek için kültüre ihtiyaç duyar.

“Tavuk mu yumurtadan-yumurta mı tavuktan” mevzusu değil elbette…

Kültürel sürdürebilirliği sağlayan toplumların üretim ilişkilerinin daha başarılı sonuçlar verdiği ortada.

Kastamonu kültürüne sahip çıkalım…

Yerel candır.