Başı bulutlara değen bir dağ düşünün, Kastamonu yorgun ama iradesini kaybetmemiş bir dağcı misali tırmanıyor zirveye, bir adım ilerisi dağın tepesindeki düzlük…

Bir adım gerisi uçurum.

Rahata ermek de var…

Tepetaklak gelmek de.

Su ile dolu bardağı taşıracak tek damlaya ihtiyaç var…

Aksi halde durgun su durdukça kabında, keskin kılıç misali, kınına zarar.

Kastamonu’nun “bütüncül” potansiyeli dikkate alındığında, “bardağın yarısı dolu” değil, tümü dolu…

Taşıracak bir damla suya ihtiyaç var sadece.

Çığı meydana getiren tek kar tanesi var ya…

O lazım işte.

Tek damla su…

Tek kar tanesi.

Kastamonu bugüne kadar “sanayi ili” olamadıysa, sorumlusu hükümetler değil, senelerdir irade ortaya koyamayan yerel dinamikler…

Sen, ben, o.

Evvel zaman ürettiklerini Ilgaz Dağı’nı katır sırtında aşırarak ulusal pazarlara taşıyan Kastamonulu “sanayicilerden”, bugün gele gele, demiryolu olmadığı için sanayinin gelişmediğini gerekçe gösteren söz erbaplarına geldik…

Dedeler duysa, torunların hali yaman, Osmanlı tokadı ensede.

1950’li yıllarda Türkiye’nin örnek dokuma kooperatiflerinden birine imza atan Kastamonulu neneler aman ha duymasın…

Kulaklarını çekerler torunlarının.

Orman, tarım, hayvancılık misali nice alanda hayal edilen projelerin üzerine soğuk suyu kim içti?..

Biz içtik.

Sanayileşme iddiamız neredeyse yüz yıl öncenin gerisinde emin olun…

Arşivler tokat gibi çarpıyor okuyanın suratına.

Tarım ve hayvancılık üzerine çok “fi” tarihlere gitmeye hiç ama hiç mahal yok…

Yarım asır önce akıl edilen, planlanan, projelendirilen “entegre” tesislerin neden gelecekleri olmadı?

Misal…

Kastamonu “eğitim ili” olamadıysa, Taşmektep’i ve Kastamonu Lisesi’ni kuranlar duymasın, ellerinden kurtulmak inanın mümkün olmaz.

Kastamonu “turizm merkezi” illerden biri olamadıysa…

İlin tamamına yayılan doğa, tarih ve kültür hazinesinin mi kabahati var, sittin senedir bu zenginlik içinde yoksunluk çeken bizlerin mi?

Orman varlığında ülkemizin medarı iftiharı olup da, orman köylüsünün yoksul kalmasının suçunu kim de arayalım, başı gökyüzüne değen ormanlarda mı?..

Ahşap fuarından bile vazgeçmek ne demek?

Maden varlığımıza girmeyelim…

Yerin üstü yetmezmiş gibi altı da altın.

Vesselam…

Kapsamlı dönüşümlere ihtiyacımız var.

“U” dönüşü hem de…

Başka türlü kurtarmaz.

Turizmde Kuveyt’e “çıkarma” yaptık…

Muhakkak ki aylar hatta yılları aşan bir hazırlık ile bu kararı vermişizdir.

Dört başı mamur yabancı lisanlı ekiplerimiz, envai dildeki tanıtım materyallerimiz, öne çıkardığımız direkt hedefe nişanlanmış turizm rotalarımız ile…

Kuveyt’te olduğumuza şüphe yok.

Uluslararası tanıtım ve fuar işleri zordur…

Altından kalkacağımız bir hazırlık ile yola düştüğümüze kesinkes şüphe yok.

Memurların ve otel işletmelerinin ilimize en kapsamlı haliyle tanıtacaklarından eminiz…

Umduğumuz turizm patlamasının eli kulağında.

Yerel yönetim ve meslek odaları bütününde kafilenin oluşturulduğundan da en ufak şüphemiz yok…

Başka türlüsü düşünülemez çünkü.

Arap turistler Kastamonu’ya akacak…

Esnaf bayram edecek.