Adayların belli olmasıyla birlikte hafta sonu seçim düzlemine tam anlamıyla girmiş olacağız, parti temsilcilerinin meslek odalarına ve sivil toplum örgütlerine ziyaretleri çığ gibi artacak, parti liderleri ilimize gelmeseler bile kurmayları muhakkak uğrayacak…

İlimizin taleplerini “tek ses” ve “gür” halde dile getireceğimiz bir süreç önümüzde.

Her meslek ve sivil kurum ve kuruluş ilimizin tekmili dert ve dermanlarını derli toplu halde dosyalamak ve muhataplarına sunmak için hummalı bir hazırlığın içindedir illa ki…

Bu süreçte alınacak sözler kıymetli.

10 talebimiz olsun da varsın yarısı hayata geçsin…

Kardan zarar.

Hamasete esir olmadan…

Ayağa yere basan ve illa takipçisi olacağımız dosyaları parti temsilcilerine sunmalıyız.

İlla…

Önceliğimiz doğa felaketlerine karşı “zırh” olmalı, deprem başta olmak üzere “sel, heyelan, kaya düşmesi, yangın”.

Devamında…

“Ekonomik afet”.

Kendi içinde dönen il ekonomimiz son süreçte afet rengini iyiden iyiye “kırmızı” alarma çevirdi…

Siftahsız kepenk kapatıyor esnaf.

İlimizin kamu yatırım ödenekleri önümüzdeki süreçte ne olacak mesela?..

Devlet bütçesinde önceliğin asrın felaketini yaşayan illere zorunlu olarak döndürülecek olmasının ilimize yansıması muhakkak ve illa olacak.

Bir çoğu yüksek kalibreli bütçe gerektiren kamu yatırımlarımız yerinde mi sayacak?..

En azından, öncelikli olanlar, aradan sıyrılabilecek mi?

Eğitimde, tüm yaş ve alan kategorilerinde, çıtamızı yükseltmek için de çaba sarf etmemiz lazım…

Ekonominin öncelikli gereklerinden biri “eğitim” ne de olsa.

“Turizm” keza…

Bacasız fabrikanın motoru ne alemde?

Akranımız illerin seçim sonrasına ilişkin talepler konusunda bizden çok daha önce yol almaya davrandıkları aşikar…

Geride kalmayalım.

Yakınmayalım ertesinde…

Ağlamaya hakkımız olmaz.    

Not: Yukarıdaki yazının benzerini geçtiğimiz günlerde bir kez daha kaleme almıştım…

Hatırlatmakta beis gördüm.

“İstemesini bilmeyen il” namımız var malum…

“Beylikler” ve ardından gelen “Osmanlı” devrinin “baş” kentlerinden biri olduğumuzdan belki de bu huy.

“Asalet” deyin isterseniz…

“Nezaket” diyelim ya da.

“Şehirler yarışına” dönen bir dönemdeyiz ne var ki…

Her şehir ekonomik kalkınmasına ve sosyal gelişmesine yol aldırmak için illa hükümetin desteğine ihtiyaç duyuyor.

Özel sektör yatırımlarının yelken açması da kamunun sağlayacağı “girişimcilik” ve “altyapı” iklimine ihtiyaç duyuyor…

Fidan, başka türlü ne toprakla buluşuyor ne de boy veriyor, ekilse bile solup kalıyor.

“Teşvik sistemi” misal…

OSB yatırımları haricinde “4’üncü teşvik bölgesi” destekleri Kastamonu’ya yol aldırmadığı gibi emsallerimiz nezdinde “dezavantaj” bile yaratıyor.

Teşvikte üstümüzde yer alan “Çankırı” dururken…

Hiçbir sanayici kolayına ilimize endüstriyel bir yatırımda bulunmaz, “stratejik” yatırımları hariç tutuyorum, onların zaten “klasik” teşvik sistemine çok ihtiyaçları olmuyor.

Kastamonu büyüyecek ve gelişecekse…

Bu seçim dönemindeki gayretimiz en azında çoban ateşi kadar bile olsa ehemmiyet arz ediyor.

İsteyelim…

Çekinmeyelim. 

Köprüden önce son çıkış…

Geldiğimiz istikamette yola revan olmayalım.