Türkiye’de, planlı sanayileşme döneminin başlangıcı 1950’li ve 1960’lı yıllara dayanır. 1970’li yıllarda rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın çok önem verdiği ve başlattığı ‘Ağır Sanayi Hamlesi’ günümüzde ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ne evrilmiştir.

2000’li Yıllardan sonra iktidar ve yönetim kademlerinde yaşanan istikrar, yöneticilerin maddi ve manevi kalkınma alanlarındaki gayretleri Türkiye’de hızlı bir değişimin yolunu açmıştır. Bu yıllardan sonra, özellikle bilimsel alandaki araştırma ve geliştirme (AR-GE) ve yenilikçi teknolojiler alanlarındaki ilerlemeler ve sanayi üretimindeki artış dikkat çekmektedir.

Akademide, 2000’li yıllara kadar üniversite BAP projeleri, yüzbinlerce veya milyonlarca liralık TÜBİTAK proje destekleri ile yapılan araştırmalardan zaman zaman önemli stratejik sonuçlar elde edilirdi. Bu araştırmaların sonuçlarının toplumsal faydaya ve ekonomik kalkınmaya katkısı düşünülmeden sonuçları sadece evrensel bilgiye katkı amacıyla yurt dışı dergilerde yayımlanırdı.

Üniversitelerimiz, birinci ve ikinci nesil üniversite kimliğinden üçüncü ve dördüncü nesil üniversite kimliğine bir türlü geçemiyordu.

Ben ODTÜ’de yüksek lisans yaparken bu süreçleri kendi çalışmalarımda gözlemledim. Yüksek lisans dönemimde, TÜBİTAK/DPT/TUSAŞ (TAİ) destekli ve bütçesi de oldukça yüksek miktarda olan bir projede görev almıştım. Bu projede, karbon fiber destekli, yüksek mekanik ve ısı dayanıklılığına sahip polimerik kompozit malzemlerin üretimi için AR-Ge çalışmaları yaptık. Neticede, yurt dışındaki patenli ürünlere eşdeğer kalitede ürünler geliştirdik. Bu ürünlerin patentini almak istedik, fakat mevzuatta kolaylık sağlanmadığı ve patent giderleri için devletin ilgili kurumları tarafından destek verilmediği için bunu gerçekleştiremedik. Danışman hocamla istişare sonucu (istemeyerek de olsa) ve belki de Türkiye’de üretime geçirilebilecek, ekonomik değeri yüksek olan yenilikçi bir çalışmanın sonuçlarını yurt dışında ve iki makale şeklinde yayımlamıştık.

Yıllar sonra bu durum değişti. Bu tür stratejik çalışmaların sonuçlarının öncelikli olarak patentleştirilmesi ve ekonomik değere dönüştürülmesi istendi ve teşvik edildi. Patent başvuru ve tescil süreçleriyle ilgili teknik ve maddi destekler üniversitelerin Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO) ve TÜBİTAK tarafından verilmeye başlandı.

1990’lı yıllardaki o çalışmalarımızı hatırladıkça üzülürdüm. İçine düşürüldüğümüz böyle bir durum bir nevi bilimsel sömürüydü. Büyük miktarlarda paralar harcayarak kendi ürettiğimiz bilimsel bilgi başkaları tarafından süzgeçten geçirilip ekonomik değere dönüştürülüyor ve bu ürünler bize pazarlanıyordu.

Darbelerle, terörle, kendi yandaşlarını stratejik birimlere yerleştirerek ülkelerin yönetimlerine etki eden sömürgeciler muhtemelen böyle olmasını istiyordu ve sistemi bu şekilde kurgulamışlardı. Ne zaman ki bu sistemden ve dış etkilerden kurtulduk, bu alanlarda da bağımsızlaştık ve büyük atılımlar gerçekleştirmeye başladık.

Cumhurbaşkanımız Sayın R. Tayyip Erdoğan tarafından “Türkiye Yüzyılı” olarak tabir edilen bu yüzyılda, bilim ve teknoloji alanında da elde edeceğimiz başarılarla, daha güçlü ve dünyada söz sahibi bir ülke konumuna gelmek için gayret ediyoruz.

Biliyoruz ki, güçlü yönlerimiz olduğu gibi hala geliştirilmesi gereken zayıf yönlerimiz de var. Bu alanlarda ileri düzeyde olan ülkelerle rekabet etmemiz için, değerlendirmemiz gereken fırsatlar var, risklere karşı almamamız gereken önlemler var. Ürettiğimiz kadar üretemediğimiz ve üretmemiz gerekenler, çalışmalarımızda verimliliği ve kaliteyi daha da artırmamız için yapmamız gerekenler var. Bu konulardaki düşüncelerimi, tespit ve önerilerim ayrıntılı bir şekilde bu köşede daha önce yayımlanan yazılarımda ifade etmiştim.

Milli Teknoloji Hamlesinin Önemi ve Bazı Neticeleri

-        Savunma, iletişim ve enerji gibi alanlarda dışa bağımlılığımız her geçen gün azalıyor.

-        Yerli teknoloji girişimleri ve AR-GE yatırımlarıyla Türkiye, yenilikçi ürünlerle küresel rekabette söz sahibi oluyor.

-        Hem iç pazarda bağımsızlığı artırmayı hem de küresel ölçekte yüksek teknoloji ihracatçısı olmak için çaba gösteriyoruz.

-        Yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesiyle Türkiye küresel pazarda daha güçlü bir konuma yükseliyor. İhracat rakamları 35 milyar Dolar’dan (2002 verileri) 262 milyar Dolar’a yükselmiştir  (2024 verileri).

-        Her ilimize üniversite projesi hayata geçirilmiş ve araştırma ağımız genişlemiştir. Birçok üniversitemiz bünyesinde teknokentler faaliyete geçirilmiştir.

-        Bu süreçte bilim insanı ve nitelikli insan değerimiz artmıştır. AR-GE çalışmaları ve proje destekleri için TÜBİTAK, KOSGEB, TÜSEB, Kalkınma Ajansları vb destek birimleri tarafından araştırmacılara ve işletmelere önemli kaynaklar sağlanmaktadır.

-        Türkiye’nin teknoloji üssü olacak ‘Bilişim Vadisi Projesi’ hayata geçirilmiş ve ‘Sağlık Teknolojileri Vadisi Projesi’nin de hayata geçirilmesi için çalışmalar devam ediyor.

-        Enerji, yazılım ve siber güvenlik (PARDUS), dijital bilgi /yapay zeka teknolojileri, hava savunma sistemleri (Milli Muharip Savaş Uçağı/KAAN, İHA’lar, SİHA’lar, helikopterler, füzeler vb) hava ulaştırma (helikopterler), uzay ve uydu teknolojileri (TÜRKSAT 5A ve 5B yerli iletişim uyduları, Türkiye Uzay Ajansı Projeleri), kara ulaştırma sistemleri (hızlı tren ve raylı sistemler, TOGG otomobili), tarım, gıda, sağlık teknolojileri (yerli traktörler, TURKOVAC yerli COVID-19 aşısı, tıbbi cihaz üretimi, yerli MR ve tomografi cihazları), ileri malzeme ve nanoteknoloji (savunma sanayii için kompozit ve nano malzeme üretimi), biyoteknoloji, turizm vb birçok alanda yerli-yenilikçi teknolojik ürünler üretilmiş ve yeni istihdam alanları açılmıştır.

-        Yenilenebilir enerji yatırımlarında Türkiye adeta çağ atlamış ve Avrupa’da ilk beş ülke arasına girmiştir. Hedefimiz, yakın zamanda, Avrupa’nın en büyüğü olan Almanya’yı geride bırakıp özellikle güneş enerjisi alanında Avrupa’da lider ülke olmaktır.

-         Nükleer enerji santrallerinin yapımına başlanmış ve yakın zamanda Akkuyu Nükleer Santralinin bir reaktörüyle enerji üretimine başlanması planlanmıştır.

Bu atılımlarda önemli rol oynayan üniversitelerimiz ile ilgili bazı tespitlerimi ve önerilerimi daha önce kaleme aldığım birkaç yazımda ifade etmiştim. Bu güzel gelişmelerde önemli rol oynayan AR-Ge merkezlerimiz ve Teknokentlerlerimiz ile ilgili düşüncelerimi de yazmaya devam edeceğim inşallah.