Dağ taş mantar, yer gök insan, mantar önde insan arkada nefes kesen kovalamaca...

Öyle görünüyorki dünyanın mantar deposu Kastamonu.

"Ala krem" rengi ile yeşilden sarıya ton atan bitki örtüsü altında her ne kadar kamufle olmaya çalışırsa çalışsın mantar...

"Yer mi Kastamonu uşağı!"

Plastik boya kutuları dolup dolup boşalıyor...

Orman emvali şehrin yolunu tutuyor.

Hekimler ne desin?..

"Terli terli su içmeyin" uyarısını kim kulak ardı etmedi ki mantar namına uyarıları dinleye.

İlin "yerel karnavalı" adeta...

Mantar namına sert konuşmak cesaret ister.

Müeyyide...

Ne mümkün.

"Gıcı" yasak...

Mantar serbest.

"Maske, mesafe, temizlik" mecbur...

Çarşı pazar mantar.

Böyle gelmiş...

Böyle gider.

Aman çorbanın altını söndürmeyelim...

Harlayalım iyice.

("Köygöçüren" demişler namına...

Kimbilir kaç köyü "kuruttu".

Hele bir tavaya at...

Direkt nakavt.

"Yüzde 95" diyor hekim ölüm ihtimalini...

Yüzde 5 direnecek bağışıklığı gel de Kastamonu insanında buluver.

Tarhana ile beslenerek sabah akşam...

Yalan dünyaya direnebilmek ne mümkün.

Ha bir de sinsinin feriştahı bu "köygöçüren"...

Yedikten sonraki ilk gün boyunca hayat günlük güneşlik, ikinci gün yatak, üçüncü gün "rahmet ola".

Bu riske ne diye girer insan?..

Bu kadar mı vazgeçilmez demirbaş mantar?

Köyü göçüren sana ne yapmaz?..

"O son mantarı yemeyecektim".

Son sözünü söylemeye vakit kalır mı?..

"Kalmaz" diyor "köygöçüren".

Not: Kastamonu'nun barındırdığı mantar potansiyeli elbette ekonomiye dönüşmeli...

Son mantar bitene kadar toplanmalı.

Kilogram fiyatı "çeyrek bin"...

Kimi mantarlar var ki dördü kilogram vuruyor.

Orman köylüsü toplamalı...

Orman köylüsünün cebine girmeli hammadde ücreti.

Nasıl ki ağaç kesimi orman köylüsünün hakkı ise...

Mantar da orman köylüsünün hakkı.

Kamunun vazifesi ise mantar konusunda orman köylüsünü bilgilendirmek...

Sertifikalandırmak.

Merak etmeyin orman köylüsünün sayısının "dünya" kadar emvali kaldırmaya yetip yetmeyeceğine...

Öyle bir yeter ki.

Bu yazdığım satırların hükmü olmadığını biliyorum...

Belki yarım asır sonra tedavüle girerse ne ala.

Mantarı "spor" görüyoruz...

Gün itibarı ile 100 zehirlenme vakası mevcut.

Yağmur ve güneş ikilisi aynı tempoda giderse...

"Mantar pandemisi" günlerimiz aynı şenlik ile sürer gider.

Not 2: Tee seneler önce "Kastamonu Elmas'ı" başlıklı bir yazı yazmıştım...

Akabinde bir ulusal dergide de yayımlandı hafıza kurbanı değilsem.

Kastamonu'daki elma varlığını ve kültürünü "romantik" bir dille anlatmıştım...

Elmayı "elmas" yapmıştım.

Evvel yıllarda "romantizm" daha baskındı yazılarımda...

İlerleyen yıllarda "gerçeklik" ile tanıştım.

"Budama" ve "aşı" yapması için il dışından ekipler getiren Kastamonu'da...

Elma ne arasın bu vakitte?

Elmayı bırak...

Meyve kalmadı.

Kayseri'nin Yahyalı ilçesinde 100 bin ton elma hasat edildi bu yıl...

120 bin tonu gördükleri yıllar oldu.

Yüzde 90'ı ihraç ediliyor...

25 ülke her yıl sırada.

Yerel ekonomiye faydasını hesap edebiliyor musunuz?..

"Yerel kalkınma" bu işte.

"Kastamonu Elmas'ı" mı?..

Adı var kendi yok.

(Her ilçenin yerel dinamikleri ile kalkınması elzem...

Kastamonu'da ise her ilçenin "kamu kurumları" ile kalkınması mevzubahis.

İlçedeki bir kamu kuruluşunu kapatmaya kalk...

İsyan o dakika.

İlla "kamu bordrosu"...

"Masa başı".)