Haftalardır yazıyoruz şehrimizde de bina risk analizlerinin yapılması gerektiğini, eski yapı stoğu ve farklı tarihlerde çıkarılan deprem yönetmelikleri göz önüne alındığında bunun elzem bir adım olduğunu, zaman geçirmeden seferberlik ruhu ile yola revan olunmasını…
Sanırım söylediğimizle kalacağız.
“Deprem riski” ile “mülk sevdası” tartıya konulduğunda…
“Deprem korkusu” bir anda ortadan kayboluyor.
Binanın sağlam olup olmadığına ilişkin ölçümleme talebi için çevre ve şehircilik müdürlüklerine, il özel idarelerine, belediyelere başvuruluyor kanun gereği…
Resmi dilekçe ile.
Deprem hasarı olmadığı halde bina analizi yaptırmak için şehrimizde başvurulacak adres, özel “yapı denetim” yahut “kentsel dönüşüm” firmaları, bedeli mükabilinde…
Kaç başvuru olmuştur?
Tahminim “az” olduğu üzerine…
Birkaç ay sonra olanca heves de uçar gider zaten.
Depreme dayanıksız çıktığı takdirde 2 ay içinde binanın derhal boşaltılması gerekiyor…
Bu “risk” göze alınmıyor.
Ekonomi, deprem korkusunun önüne geçiyor…
Mal, canın yongası.
Aslında bilimsel olarak bina analizi yaptırmanın kimi binalar göz önüne alındığında pek de gereği yok…
1970’li yıllarda yapılmış bir binanın nesi test edilecek?
Deprem yönetmeliği “milat”, beton teknolojisi “ahir”, zemin “muallak”…
“Sağlam” mı çıkacağı umut ediliyor 50 senelik binaların.
Kastamonu Belediyesi eski yapı stoğunun ortaya çıkarmak için “sayım” başlattı…
Kısa zaman sonra “fotoğraf” ortaya çıkacak.
Çözüm “kentsel dönüşüm”…
Eski binalar yıkılacak, yerlerine son deprem yönetmeliğini ve güncel tekonolijiyi esas alan binalar inşa edilecek, başka alanlara yapılacak zemin durumuna göre hatta.
Gel gör ki bu adımın yolunu “metrekare taksimi” tıkıyor, mülk sahipleri ile müteahhitlerin orta yolu bulmaları deveye hendek atlatmaktan zor, vatandaş hem sağlam bina istiyor hem de menfaatinin zerre zedelenmemesini…
İkisi bir arada nasıl olacak?
Şehrimizde kentsel dönüşüm gereken alan “takım adalar” ölçeğinde…
“Deveye sormuşlar neren eğri…” misali tam da.
Asrın felaketinden ders çıkaran hükümetin radikal önlemler alacağı “tahmin” ediliyor eski yapılara ilişkin…
Eski yapı stoğu ile depreme karşı direnmenin hiç gerçekçi olmadığı ortada çünkü.
Şehrimizdeki eski yapı stoğu sorunu yerel yönetimler ya da müdürlükler eliyle çözülebilecek boyutun çok ama çok ötesinde…
Çare “vatandaş” refleksinde.
Sağlam olmadığını bile bile ikamete devam etmek, müteaahitle masaya en yüksek menfaat hırsı ile oturmak, göz göre göre çözümsüzlükte ısrarcı olmak çıkar yol değil…
Müteahhit cephesi için de menfaatin boyutu önemli haliyle, hesap kitap işi, enflasyon vesaire.
Hele tüm inisiyatifi devletten beklemek…
Hiç inandırıcı değil.
Devlet, misal, eski yapıların satışını yasaklar ise bakıverin cümbüşe…
Fiyatı katlanan eski binaların hali ne olur?
Depreme karşı pozisyon almak istiyorsak yolu belli…
Her vatandaş baltayı önce kendi koluna vuracak.