Aradan yıllar geçtikten sonra üzerine kitaplar yazılacak, belgeseller çekilecek, şarkılar söylenecek…

Tıpkı “Bosna” gibi.

Sen, ben, o…

Nasıl sessiz sedasız şahit olduğumuza hayret edeceğiz.

Tıpkı “Bosna” gibi…

Öldürülen bebeklerin yüzlerini, pamuk ellerini, isimlerini zihnimizden silmeye çalışacağız.

Zihin, sahibini affetmez…

Film şeridini her matine ve suarede dayayacak gözlerinin önüne.

Tıpkı “Bosna” gibi…

Her şey gözümüzün önünde, kulağımızın dibinde, dilimizin ucunda olup bitiyor Gazze’de.

“3 maymun” konforundayız…

 En fazladan hamasete dönüyor dilimiz.

Avrupa’nın ortasındaydı “Bosna”…

Gazze ise dünyanın “ar damarında”.

Çatladı…

Ufalandı.

“Gazze’de çocuklar öldürülürken sen ne yapıyordun?” diye soracak bir çocuk yıllar sonra ansızın…

Ne cevap vereceksin?

Not: 31 Mart yerel seçimlerinden önce yazmıştım “süt” meselesini, son belediye meclis toplantısında yine gündeme geldi, belediye ihtiyacı olan çocuklu ailelere bilabedel süt dağıtacak…

İddia ettikleri şekilde “dağıtamaz”.

“Dağıtacağız” diyor ısrarla…

Çeyrek yüzyılı aşkın zamandır “tarım” sektöründeyim, “olmayacak dua” bile değil “amin” dedikleri, aslı astarı olmayan popülizm.

17 Mart tarihinde yazmışım…

Normal şartlarda belediye başkan adaylarının tavuğunu “kışt” demem, ancak bu “süt” mevzusu asabiyetimi zıplattı demek, isim vermeden kıssadan hisse yaptım.

Ne demişim o tarihte…

“Bir belediye başkan adayının broşürleri kapıma bırakılmış, projelerinden biri ‘2-5’ yaş çocuğu olan ailelere talep etmeleri halinde aylık 8 litre süt verileceği ve bu sütün yerli üreticilerden sağlanacağı şeklinde…

Kastamonu’nun tarım ve hayvancılık kapasitesi, süt işleme altyapısı, organizasyon gücü bu projenin gerçekleşmesine mani değil anlaşılan!

Senelerdir ‘tarım ve hayvancılık’ yazıları yazıyorum…

Yerli üreticiden süt toplayıp tüketiciye doğrudan sunamazsınız, kanun var nizam var, olanaksız.

Ki…

Kastamonu’nun mevcut süt üretimi zaten yetersiz, ilimizdeki kimi süt işleme tesislerine il dışından süt geliyor, kilometrelerce öteden hem de.

Sütü ancak ‘hastalıktan ari işletme’ ruhsatı olan ilimizdeki üç beş çiftlikten alabilirsiniz…

O da ne ‘yerli üretici’ kavramının içini doldurur ne de miktar olarak yeterli gelir.

Hadi aldınız…

Pastörize tesisiniz var mı?

Soğuk zincir var mı?..

Lojistik altyapı hakeza.

Yanılmayı çok ama çok isterim iddialarımda…

Varsın şehrin çocukları belediye kaynaklı süt içsin.

Tane tane anlatılırsa sevinirim…

Çok heyecan verici bir proje neticede.”

Tane tane anlatmak yok…

“Her şey güzel olacak” deyince yetiyor.

Not 2: Belediye yönetiminin demokrasi anlayışına göre “tavukları eleştirmek için yumurtlayabilmek” gerekiyor anlaşılan…

Aksi halde eleştirmek abes!

Belediyenin hentbol takımına dair “çözüm aramaz” tavrını eleştirenlere bir ağızdan “o halde takımı siz finanse edin” diyorlar…

Ardından da “gevrek gevrek gülmeler”.

Tam da “iktidar dili” bu…

“Hegemonya söylemi”.

Daha üç ay dolmadı…

Ortada ne “sosyal” kaldı ne “demokrat”.

Daha da üzücü olan tam bir “Kuyucu Murat Paşa” taktiği…

“Hentbolda akçeli işler döndü, doldurun alayını kuyuya, basın toprağı”.

Kusurlu kişileri ayıkla, yargıya gönder, cezalanmalarını sağla…

Hentbol topunun ne suçu var birader?

  

 Not 3: İl başkanının masanın başında belediye başkanı ile aynı konumda oturarak belediye meclis üyelerine direktif “vakayı adiye” oldu artık…

Haber değeri taşımıyor.

Eğer belediye başkanı masanın başında il başkansız oturursa bir gün…

İşteo haber.