Gelin Kadın Türbesi, Kastamonu merkezine 11 km mesafede Hoca Köyü üstünde bulunan tepe üzerindeki tarlanın kenarındadır.
Türbenin bulunduğu tepe, köyün yukarısındaki üç tepeden yığma tepe olarak bilinenidir. Türbede yatan Gelin Kadın’ın kim olduğuna ve hangi dönemde yaşadığına ve ne zaman vefat ettiğine dair her hangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Mezar taşında da her hangi bir yazı yoktur. Halk arasında bilinen ismi ile Gelin Kadın olarak anılmaktadır. Halk arasındaki ismi ile bilinen Gelin Kadın’ın bu civardaki hangi aileden veya kimlerden olduğuna dair de bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Bu köyden birinci Dünya Savaşına katılan bir genç Çanakkale Savaşlarında yaralanır ve yarası da çok ağırdır. Sargı yerine nakledilen bu gazimizin yaraları iyileşemeyecek kadar ağırdır. Yaralarının iyileşmesi mucizeye kalmıştır. Sağ eli ile sımsıkı tuttuğu tüfeğini de elinden alamazlar. Doktorlar ve sargıcılar yarayı tedavi etmeye çalışırlar, ancak yaraları iyileşmeyecek kadar ağırdır. Doktorlar ve sargıcılar bu gazimizi tedavi etmeyi erteleyip başka yaralılar ile ilgilenmeye başlarlar. Bir kenarda ölmesini bekledikleri ve ölmek üzere olan bu gazimizin yanına bir kadın yaklaşır. Yaraların sargısını açar ve yaralı yeri gördüğünde “Allah Şifa Versin” yarayı eli ile sıvazlar ve bir de nefes vererek yaraların üzerinde nefesini gezdirir. Ve yaralar biden bire kapanmaya başlar ve yaralar iyileşir. “Haydi Yiğidim senin yerin burası değil. Hemen Cepheye koş. Arkadaşlarının sana ihtiyacı var” der. Yaralarının iyileştiğini gören genç asker şaşkınlık içinde ayağa kalkar. Kendisini iyileştiren bu kadının yüzüne bakarak sen de kimsin diye sorduğunda “ Ben sizin köydeki tarla komşunuzum” der ve gözden bir anda kaybolur.
Genç gazimiz buna bir anlam veremez. Doktorların ve sargıcıların şaşkın bakışları arasında “Ben Cepheye arkadaşlarımın yanına gidiyorum” diyerek sağ eli ile sımsıkı tuttuğu tüfeği ile sargı yerinden ayrılır ve arkadaşlarının yanına döner.
Cepheye vardığında, siper içinde çok sayıda arkadaşının Şehit olduğunu görür. Tüfeğini düşman üzerine doğrultur ve çok sayıda düşman askerini de saf dışı bırakır. Savaş boyunca da bir daha yaralanmaz.
Savaş bittiğinde, Hoca Köyüne dönen bu genç Anne ve Babasına bu tarla komşusu olan kadını anlatır. Tarla komşusu olan bu kadını da görmek ister. Tüm tarla komşularını dolaşır, ancak aradığı tarla komşularının hiç birisi sargı yerinde gördüğü kadın değildir.
Köydeki yaşlı bir kadın ise bu savaştan sağ salim dönen bu askerimize seni tedavi eden kadın yığma tepedeki sizin tarlanın kenarı ile komşu tarla arasındaki sınır dibindeki mezarda yatan Geli Kadın olmasın. Bir de oraya bak dediğinde koşarak yığma tependeki mezarın yanına koşarak gider. İki tarla arasındaki mezarın başına geldiğinde gözlerinin yaşını tutamaz. Aradığı kişiyi bulmuştur. Bu genç miladi 1954 yılına kadar yaşar. Ancak hayatı her Cuma bu mezarın başında dua etmekle geçer. Askerden geldikten sonra da pek dünya işleri ile ilgilenmez. Bir çok kişi bu asker savaşta kafayı yemiş derler. Çok az konuşur. Bazı kişiler de deli midir nedir diye de onunla alaylar da ederler.
9. 6. 2006 ile 12. 6. 2006 tarihleri arasında düzenlene Çanakkale turu programında bir alan kılavuzundan dinlediğim Sarpun lu Hatice nin hayat hikayesini bu tur ile ilgili notlarımın arasında yazmıştım. Bu tur esnasında da Sarpun’lu Hatice’nin makamında da tura katılanlar ile birlikte Hatim duası da yapmıştık. Sargı yerinde görev yapan ve Kastamonu’dan gelerek buralarda görev yapan yüz civarındaki kadından da bize sunum yapan alan kılavuzu bahsetmişti. Hatta turizm amaçlı gezi yolu açılırken de çok sayıda mezarın da yol açmak için yerlerinden söküldüğünden de bahsetmişti. Bunu duyduğumuzda tura katılan bazı hanımların da ağladığını görmüştüm. Bize rehberlik yapan ve emekli tarih öğretmeni olduğunu söyleyen alan kılavuzumuz, Çanakkale Savaşlarının bir mucizeler savaşı olduğundan bahsetmiş ve bazı mucizeleri de anlatmıştı. Bu mucizelerden birisinin de ölüme terk edilen bir askerin bir kadın tarafından yaralarına bir nefes verip iyileştiren ve sonra da gözden kaybolan bir kadından bahsetmiş ve onun iyileştirdiği genç asker de cepheye koşmuş ve çok sayıda şehit verilen nu cephenin düşmemesini sağladığından bahsetmiş ve bu cephedeki siperleri de göstermişti.
Daha sonra Kastamonu’da türbeler ve tarihi yerler hakkında sunum yaptıktan sonra kendisinin Hoca Köyünden olduğunu söyleyen ve bana yukarıda yazdığım olayı anlatan kişiden Birinci Dünya Savaşından sağ olarak Hoca köyüne Anne ve Babasının yanına sağ olarak dönem bu askerimiz ile ilgili anlatılanları da duyduğumda Çanakkale Savaşlarının gerçekten mucizeler ile dolu olan ve dünyaya nasıl meydan okunduğunun bir özeti olarak düşündüm ve Gelin Kadın Türbesi ile ilgili bu yazıyı da yazma gereği duydum.
Hoca köyündeki bu askerimizin soyundan gelen ve günümüzde bu köyde ve bir kısmı da Kastamonu’da yaşayan bu sülalenin günümüze ulaşanları her Cuma olmasa da ramazan ve kurban bayramları öncesi veya bayram tatillerinde Gelin Kadın Türbesini ziyaret etmektedirler.
Gelin Kadın Türbesinde yatan bu mucize kadın her kim ise bize düşen şey de mekanı cennet ruhu şad olsun diye dua etmektir.