Felaket felaket üstüne geliyor, kovadan boşalırcasına yağan yağmurun mahal verdiği sel felaketinin izlerini henüz tam anlamıyla silememişken sahil ilçelerimiz, bu kez denizden gelen felaketle burun buruna kaldı…

Sahilimiz “deniz suyu” altında.

Dalgalar önüne geleni yıkıp geçti…

Ne yol bıraktı ne mekan.

Önüne kattığını…

Vurdu savurdu.

“Eskilere” sormak lazım…

Sordum.

“2009’da da bir benzeri oldu” dediler…

“Ama bu bir ‘tık’ ötesi”

Ne kadar zarar ziyan var?..

Önümüzdeki günlerde “hasar tespiti” net olarak ortaya çıkacaktır, “sıcağı ile hissedilmez yara”, soğuduğunda “Z raporu” kendiliğinden dökülür.

Görünenden çok daha fazlası…

Bu kesin.

Peki, devlet önlem almadı mı, en azından İnebolu ölçeğinde?..

Almaz olur mu, hem de yıllar öncesinden, İnebolu’daki sahil tahkimatı olmasaydı fatura çok daha tuzlu olabilirdi.

“Yıl 2003-04”…

Benzer bir fırtına oldu İnebolu’da, deniz soluğu karada aldı, şimdikinin az ya da çok benzeri. Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım idi, İnebolu’ya geldi derhal, incelemede bulundu, olan olmuştu da o andan sonraya ne tedbir alınabilirdi, ölçüldü biçildi, ince ayrıntısına kadar hesap edildi, nihayetinde bir proje yapıldı, “sahil tahkimatı”, İnebolu çayından başlayıp Kızılkara çayına kadar uzanacak, “iki buçuk kilometre uzunluğunda taş duvar.

mustafa afacan köşe (1)-5

mustafa afacan köşe (2)-4

Çok güçlü “ters T” ayaklar konuldu…

Güçlü zemin üzerine çelik misali duvar çekildi.

Önceki günkü fırtınada…

O tahkimat olmasaydı İnebolu’nun bürüneceği hali tahayyül etmek dahi çok zor.

Dalgalar tahkimatı zeminden delip geçemedi…

Zemin “taş” gibi çünkü.

Ne yaptı ancak aşmak için?..

Kum yığdı tahkimat yüksekliğince, “yol yaptı” bir nevi, üstünden geçti.

Suyun aklı…

Yolunu buldu bir şekilde.

Karayolunu aşıp dükkan duvarlarını yıktı…

Şiddetini varın hesap edin.

Ancak…

Vereceği zararın çok daha azını fatura edebildi.

Dalga yüksekliği “6 metreyi” bulan bir fırtınadan söz ediyoruz…

Deniz seviyesinin “60-70 santimetre yükseldiği” iddia ediliyor.

2003 yılındaki önlem…

2023’ü kurtardı. 

(İnebolu sahili “taşlı” idi malum…

Kum doldu.

Deniz hafızasını kaybetmiyor…

Fabrika ayarlarını illa buluyor.)

Not: Sahil ilçelerimiz “deniz” ile “dağ” arasında sıkışmış durumda…

Başka “seçenek” var mıydı, elbet olabilirdi, bu tercih edilmiş ama.

Bu saatten sonra geri dönüşü kolay değil…

“İki arada bir derede” yaşamaya devam edecek sahil ilçelerimiz.

Ancak…

“Tahkimat” benzeri tedbirleri daha önemseyerek.

Felaket uyarısı yapıldığında…

Bu kez olduğu gibi, sahil hattındaki motorlu araçları o dakika kaldırarak, misal.

Bilime kulak vererek…

Yavaş da olsa, eski yerleşim alışkanlıklarını bırakarak, güvenli alanları seçerek.

Felaketlere karşı “dirençli kent” olana kadar…

Bu düello sürüp gidecek.