Bir kentte; yeniyi keşfetmek kadar, o yörenin yıllar öncesinden günümüze aktarılmış tarihini öğrenmek, kültürel varlığını tanımak heyecan veriyor.

Tarihe not düşmek adına programları, olayları takip ederken,  bu kez yörenin ruhuna doğru yol almayı yeğledim.

Bugün yaşananların ipuçlarını dünde ararken, Tarihin Babası Herodot’un doğmuş olduğu Bodrum Yarımadası (Halikarnas)’nda, ilk kadın amiral 1. Artemisia’nın da yaşamış olduğunu görüyoruz.

Dünya’nın 7 Harikası’ndan biri olan Halikarnas Mozolesi Bodrum’da yer alıyor. Çağının en önemli yöneticilerinden olan Karya Kralı Mausolos’un sağlığında yapımına başladığı, ölümünden sonra tamamlanan Mezarı, kalıntılarıyla günümüzde hâlâ dikkat çeken yapılardan biridir.

Mausolos Mezarı’nda yer alan 4 atlı arabanın üstünde Mausolos ve Artemisia heykellerini ise, dönemin en ünlü heykeltraşları yapmışlardır.

Bugün Sualtı Arkeoloji Müzesi olan Bodrum Kalesi’nde M.Ö. 4. Yüzyıldan kalan Altın taç, altın bilezikler ve altın kadehler ile bronz mermer gözler, testiler, Nefertiti’nin Altın Skarabe Mühürü sergilenmektedir.

1402 yılında St. Jean Şövalyeleri tarafından inşa edilmiş olan Bodrum Kalesi’nde İspanyol, İngiliz, Alman, Fransız ve İtalyan kuleleri bulunmaktadır. 14 sarnıç, çift duvarlar arası su hendeği, kontrol kulesi ve asma köprünün yer aldığı Kale’de armalar, ejder ve aslan figürleri ve 2. Mahmut Tuğrası dikkat çeken özelliklerdir.

Bodrum Antik Tiyatrosu, Kaplan Kalesi, Bodrum Osmanlı Tersanesi, Çikolata Müzesi, Zeki Müren Sanat Müzesi ve birbirinden güzel koyları ile akşamın alacasını ışıtan yıldızlar gibi pırıl pırıl yaşamaktadır.

Bodrum ile özdeşleşen yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı), sürgün kentini büyük ve verimli bir bahçeye çevirmiştir.  

1890 yılında doğan Cevat Şakir’in, Girit ve Atina’da valilik ve sefirlik yapmış olan babası Mehmed Şakir Paşa, Osmanlının son köklü ailelerindendi.

Oxford Üniversitesi’nde tarih eğitimi, İtalya’da resim öğrenimi gören Cevat Şakir İstanbul’a döndüğünde gazete ve dergilerde yazılar yazmaya başlamıştı.

Bu dönemde, babasının bir tartışma anında Cevat Şakir’in silahından çıkan kurşunla vurularak ölmesi üzerine cinayet iddiasıyla yargılanıp, 15 yıl kürek cezasına çarptırıldı. Cezasının 7 yılını çektikten sonra baş gösteren verem hastalığı dolayısıyla tahliye edildi.

Cevat Şakir, dergilerde yazılar yazarak, tercümeler yaparak, karikatürler çizerek ve resim ile tezhip çalışmalarıyla geçimini temin ederken;

“Hapishanede İdama Mahkum Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler” adlı öyküsü nedeniyle İstanbul İstiklal Mahkemesi tarafından suçlu bulunup, Bodrum’a sürgün edildi.

3 yıllık sürgünlüğün yarısını Bodrum’da, kalan yarısını da İstanbul’da tamamladı.

Çok sevdiği, etkilendiği Bodrum’a sürgün yaşamı bittiği halde geri döndü ve 25 yıl burada yaşadı. Balıkçılığın yanı sıra birçok işte çalışan Cevat Şakir Kabaağaçlı, kaleme aldığı eserlerle tanındı.

Yaşamı boyunca yazarlık, turist rehberliği yapıp, rehberlik eğitimleri verirken, Bodrum’un Antik Çağ’daki adı olan Halikarnas’ı mahlas olarak benimsedi.

Vasiyeti üzerine Bodrum’a gömülen Cevat Şakir’in mezarının yanında “Halikarnas Balıkçısı Müzesi” de yer almaktadır.

Denizcilerin ve çiftçilerin yaşamını anlatan “Aganta Burina Burinata” aynı zamanda yazarın kendi yaşamından kesitlere ve sürgün hayatında tanıdığı kişilere yer vermesi nedeniyle otobiyografik yansımalar taşımaktadır.

Çarpıcı bir gerçeklikle öykü ve romanlara aktardığı yaşamlarla haklı bir ün edinen yazara Kültür Bakanlığı tarafından 1971 Devlet Kültür Armağanı verilmiştir.

Balıkçıları, sünger avcılarını, gemicileri, dalgıçları ve denizi konu alan kitaplarının yanı sıra 100 kadar eseri de çeşitli dillerden Türkçeye çevirerek, okuyucularla buluşmasını sağlamıştır.

Fırtınalı geçen yaşamında, kaygısızca yanaşabileceği bir liman olarak gördüğü bu sürgün kenti için;

“Çocukluğumda kaybettiğim değerleri Bodrum’da buldum” diyen Halikarnas Balıkçısı, aynı zamanda arkadaşlarıyla birlikte ilk “Mavi Yolculuk” fikrini ortaya koyan ve bunu gerçekleştiren kişidir.

Yazar, şair Cevat Şakir’in, haftalarca kaldığı deniz, edebi eserlerini de büyük ölçüde etkilemiştir.

Ardından Azra Erhat ve Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun, daha sonra da sanatçıların, bürokratların, akademisyenlerin keşfedip, mavi yolculuklarla denizini, kıyılarını, koylarını gezip, güzelliklerin dilden dile dolaşmasıyla keşfedilen Bodrum’da, yıllar içinde rant uğruna olumsuz gelişmeler de yaşanmaktadır.

Halkın plajını çevirip, halka yasak eden işletmeler, tüllerle çevrilmiş localarda dökülen paralar ve sırf eğlence hayatıyla anılır hale gelmesi yine de, Antik Çağ’dan bugüne birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Bodrum Yarımadası’nın topraklarında biriktirdiği kültür ve doğal güzelliklerinin önüne geçemez.

Tarihçi Homeros “Ebedi Mavilikler Cenneti” olarak tanımladığı Halikarnas (Bodrum) gün ışığında; mavi beyaz evleri, pembeden kırmızıya, beyazdan turuncuya rengarenk begonvilleri, mis kokulu mandalina, limon ağaçlarıyla sonsuz huzur veren deniz mavisine doğru uzanmaktadır.

Gecenin derinliğinde ise, laciverte dönüşen gökyüzü ile Ege Denizi’nin buluşması, mehtap ve yıldızların izdüşümü tanıklığında gerçekleşmekte, çevreden yayılan müzik eşlik etmektedir.

Ata mirası gibi koruyup, gelecek nesillere aktarmak istediği Bodrum mimarisi için;

“Kenti yapan mimar değil ışıktır, mavi gök ve mavi denizdir” tanımını yapan Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı, eserlerini genel olarak doğal ve konuşma diline yakın yazmaktadır.

Ancak denizi, çok daha farklı bir coşku ile ve her zaman şiirsel ifadelerle anlatmıştır. Yazıyı Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’un girişinde, denizin göründüğü noktada da yer alan dizeleriyle noktalayalım:

“Yokuş başına geldiğinde Bodrum’u göreceksin,

Sanma ki geldiğin gibi gideceksin,

Senden öncekiler de böyleydiler,

Akıllarını Bodrum’da bırakıp, gittiler”