Kastamonu Türk Dünyası Günleri 9-10-11 Haziran tarihlerinde çeşitli etkinlikler, sahne alan sanatçılar, havai fişek gösterileri ile yapıldı kalabalık ve coşkulu bir şekilde kutlandı.

Dışarıya çıkamadığımız bir pandemi dönemi, içimizi sarsan deprem ve sel felaketlerinin ardından az da olsa insanlar gönüllerince eğlendiler.

Ayrıca Atatürk ve İstiklal Yürüyüşü de yapıldı. Bu yürüyüş çok anlamlı bu nedenle de çok daha kapsamlı olmalı, duyurulmalı ve dışarıdan katılım daha fazla sağlanmalıdır.

Bu etkinlikler, festivaller Kastamonu’nun tanıtımı için çok önemli ancak bunları içimizde değil dışarıya nasıl, ne şekilde pazarlayabildiğimiz ve Ulusal görsel basında yer alabilmemiz çok önemli ki asıl amacın kendimiz çalıp kendimiz söyler ve kendimiz oynarız sıkışmışlığından çıkabilsin bu şehir.

Her zaman söylediğimiz yazdığımız ise, televizyon, dergi ve gazetelerde Kastamonu’ya yönelik olumlu haberlerin yayılması, yöreye ait belgeseller ve haberlerin sık sık gösterilmesi, gelecek olan turist sayısında önemli artışların olmasını sağlayacaktır.

Çok az da olsa izlenebilir kanallarda gösterilen ilimizle ilgili olaylar çekme helva yapımından veya bir tepe üzerine kurulmuş masa üzerinde ocakta yapılan pastırmalı yumurta programlarından ileriye gidemiyor. Evet gastronomi turizmi çok önemli ancak artık bunların ötesinde bir tanıtım programları yapılmalı.

Bizim at çiftliklerimiz var, ahşap kokulu şahane restore edilmiş konaklama tesislerimiz var, yine konaklama ve restoran hizmeti veren zamanı içinde barındıran hanlarımız var, fazlası ile müzelerimiz, tarihi camilerimiz, seyir terasımız, kanyonlarımız var ki saymakla bitmez bu güzellikler.

Bunları görmek için gelmek isteyen insanlar var ancak biliyorlar mı? bu şehirde neler var, anlatabilmek, tanıtabilmek, tanınır hale getirebilmek, talep edilir bir şehir olabilmenin tek yolu profesyonel hazırlanmış tanıtım programları.

Kastamonu’nun sadece bir pastırma veya çekme helva şehri olmadığı turizm açısından her türlü gezilmesi görülmesi gereken bir yer olduğunu anlatabiliyor muyuz bu çok daha önemli.

Büryan yani kuyu kebabı diyorsun Siirt diyorlar, döner diyorsun Bursa diyorlar, etli ekmek diyorsun Konya diyorlar, eski evler konaklar diyorsun Safranbolu veya Beypazarı diyorlar, bu ve buna benzer birçok şey sayabiliriz biz neden yokuz? Zira tanıtım yok sadece tanıtım yapıldığını sanan etkili ve yetkililerimiz var.

Biz neden içimize dönük yaşıyoruz dışarıya neden açılamıyoruz, gelmeyi gezmeyi düşünen seyahat severlere neden ulaşamıyor seyahatlerini bu taraflara yönlendiremiyoruz.

Sebebi belli bu kadim şehri tam anlamıyla anlatamıyoruz, tanıtamıyoruz, gelenlerin en iyi reklamı yapacak olanlar olduğunu algılayamıyoruz ve buna göre turizm geleceği için tedbirler alamıyoruz.

Bizde olduğu kadar değerleri olmayan şehirler bile turist sayısını açıkladığında başımız önümüzde olması gerektiği halde seneye gelecek turist sayısını hayaller görerek açıklıyoruz.

Bir defa hangi kurum öne çıkacak ve yapacak bilemem ancak turizm konusunda ön plana çıkan işletmecileri topluca bir turizm gezisine çıkarmaları lazım ki dışarıyı bir görsünler neler yapılıyor nasıl başarılı olmuşlar gelenler nasıl memnun ediliyor görsünler.

Ayrıca topluca yapılacak bu gezilerin en büyük faydası işletmecilerin birbiri ile yakınlaşmalarına olanak sağlayacak, en azından birbirlerini dinleyip yöre için faydalı olacak belki birkaç somut fikirler ortaya çıkacaktır.

Zira devir artık birbirini çekememe birbiri hakkında gıybet etme devri değil birlikte bu şehir için birşeyler yapma devridir.

Hani diyorlar ya hepimiz bu geminin içindeyiz batarsak hep birlikte batarız diye batmayalım, zira artık Nuh’un gemisi olmayacak bizi kurtaracak, su alan yerleri birlikte onarmak için elele vererek bu şehir için çalışmak gerekiyor.

“Yalnız kuş yuva yapmaz, yalnız taştan duvar olmaz”