Birkaç gün önce, TV kanallarını gezinirken Tele 1 de, "Başka Sohbetler" isimli bir programa denk geldim. Konuk Zülfü Livaneli idi. Kurtuluş Savaşımızın çok önemli bir süreci olan Mustafa Kemal Atatürk'ün “Başkomutanlığa” getirilmesini anlatıyor. Söyledikleri aynen şunlar;
“Atatürk’ün başkomutanlığı üçer ay, üçer ay olarak veriliyordu. Her üç ayın sonunda iptal ediliyordu. O dönemin Meclis’inde bu sürenin iptal edilmesini isteyen gruplar vardı. Meclis’teki tartışmaları görseniz üzülürsünüz… Bu kadar dahi bir kumandanın, Anafartalar kahramanının onları ikna etmek için, nasıl dil döktüğünü, "Bu sırada beni değiştirmeyin. Üç ay daha süre verin. İsterseniz ben ondan sonra kaybolup gideyim. Adımı sanımı duymayın. Ama şimdi bunu yapmayın." diye yalvardığını(!) görseniz tüylerinin diken diken olur.!"
Milli mücadele ve Atatürk'le ilgili keyifle izlediğim onca güzel sözünden sonra, bu cümleleri neden sarfetti. Överken yermek ayrı bir taktik mi acaba? Samimiyetinden ve Atatürkçülüğünden şüpheye düşüren cümleler!
Duyduklarım karşısında dehşete düştüm. Atatürk'ün ismini yalvarmak kelimesi ile nasıl yanyana getirebilir.
Yedi düvelin karşısında diz çökmemiş, yalvarmamış, yokluklar ve çaresizlikler içerisinde bir ulusu yeniden varetmiş Atatürk gibi bir dahi, "Aman başkomutanlığımı sonlandırmayın" diye meclise yalvaracak! İnanılır gibi değil.
Atatürkü birazcık tanıyan hiç bir vatan evladını buna inandıramazsınız.
Atatürkçü ve aydın kimliğiyle tanınan Livaneli, Atatürkçü söylemleri ile çelişen bu tuhaf cümleleri neden ve hangi amaçla araya sokuşturdu? anlam veremedim.
Atatürk'le ilgili bir çok eseri olan, Atatürkle ilgili en güzel sözlerin sahibi Livaneli'nin Atatürkçülüğünü sorgulamıyorum. Bu tuhaf ve yakışıksız, aslı astarı olmayan cümleleri neden sarfettiğini anlamaya çalışıyorum.
Her harfin, her kelimenin kayda alındığı Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarını okuduğunuzda işin aslını öğreniyorsunuz. İsterseniz sizlerde İnternet’te bu belgelere erişebilir, okuyabilirsiniz.
Sarfettiği sözlerin neden aslı astarı yok? Buyrun bakalım,
☆ 4 Ağustos 1921. Perşembe
Büyük Millet Meclisi’ndeki oturumda Milletvekillerinin çoğunluğu, Mustafa Kemal’in ‘Başkomutan’ olarak ordunun başına geçmesini istiyordu.
Mustafa Kemal, Başkomutanlığı bir şartla kabul edeceğini söyler:
“Ordunun maddi ve manevi gücünü üstün biçimde yükseltmek, yönetimi bir kat daha pekiştirmek için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin taşıdığı yasal yetkilerini fiilen kullanabilmek.”
Meclis’in yasal yetkilerinin kendisine verilmesini istemekle büyük bir muhalefetle karşılaşacağını çok iyi bilen Mustafa Kemal, muhalefeti susturacak önlemi de kendisi önerir:
“Yaşamım süresince ulusal egemenliğin içten bağlı bir hizmetkârı olduğumu millet önünde bir kez daha doğrulamak için bu yetkinin üç ay gibi kısa bir süreyle sınırlandırılmasını talep ederim.” Özgüvene bakar mısınız.
Gizli oturumda iki gün süren konuşma ve tartışmalardan sonra yapılan oylamada, 184 mevcudun tamamının kabul oylarıyla “Başkumandanlık Kanunu” yürürlüğe girer.
Görüldüğü gibi,
Başkomutanlığı Mustafa Kemal’e Meclis dayatıyor. Mustafa Kemal bu görevi kendisi istemiyor!
Mustafa Kemal kendisine Başkomutanlığın üçer aylık süreyle verilmesini kendisi teklif ediyor. Bu şart Meclis tarafından öne sürülmüyor.
☆ 2 Şubat 1922, Perşembe
Mustafa Kemal’e verilmiş olan Başkumandanlık süresinin ikinci kez uzatılması gerekmektedir.
Meclis, bugün gizli oturumla toplandı. Sıcak tartışmalardan sonra oylamaya geçildi.
203 milletvekili oylamaya katıldı.
177 kabul, 11 ret ve 15 çekimser oy kullanıldı.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal’e üç ay daha Başkomutanlık yapma yetkisi verilmiş oldu.
☆ 4 Mayıs 1922, Çarşamba
Büyük Millet Meclisi’nin Gazi Mareşal Mustafa Kemal’e vermiş olduğu üç aylık “Başkumandalık” süre, 5 Mayıs 1922 tarihinde dolacaktır.
Başkomutanlık Kanunu’nun bu tarihten itibaren üç ay daha uzatılması gerekecektir.
Bugün Meclis, Mustafa Kemal’in Başkomutanlığını üçüncü kez görüşmek üzere gizli oturumda toplanır.
Meclis’te olağanüstü bir hava vardır.
Hasta olduğu için Çankaya’daki konutunda yatan Gazi Mareşal Mustafa Kemal Meclis’te değildir.
Oturum açılır açılmaz İkinci Grup’un sözcüleri hücuma geçerler.
Erzurum milletvekili Mehmet Salih (Yeşiloğlu) Efendi, çok sert çıkış yaparak,”Mustafa Kemal bizden bir hak gasbetmek istiyorsa kendi küçülür. Biz de hakkımızı vermeyecekken verirsek aptalız!” der.
Sivas milletvekili Vasıf (Karakol) Bey, İkinci Grup’un “Bravo” sesleri ve alkışları arasında şöyle çıkışır, “Zaman bize gösterdi. Biz, 7 aydan beri, yani Sakarya Muharebesi’nden sonra işte hâlâ kıpırdayamadık ve kıpırdayamayacağız. Bir temasımız da olmadı, olmayacak ve zannederim ki bunun sonu gelmez!”
Bu konuşmadan sonra oylamaya geçilir.
188 milletvekili oylamaya katılır.
Kabul: 77
Çekimser: 17
Ret: 94
Böylece Gazi Mustafa Kemal’in Başkomutanlığı düşer ve ordu başsız kalmış olur.
İkinci Grup, Meclis’te başarılı olmuş ve Gazi Mustafa Kemal’in grubunu yenmiştir.
☆ 6 Mayıs 1922, Cuma
Atatürk, kanunun reddedildiğini hasta yatağında haber alır. Hemen gizli oturumun tutanaklarını getirtir, tüm konuşmaları okur.
Hasta yatağından kalkan Mustafa Kemal, Meclis’e gelir.
6 Mayıs 1922 Cuma günü Meclis’te, Gazi Mustafa Kemal kürsüye çıkar, gizli oturum isteğinde bulunur.
Gazi Mareşal Mustafa Kemal’in gizli oturumda yaptığı, baştan sona ders niteliğinde olan konuşmasının bazı bölümlerini, TBMM Gizli Celse Tutanaklarından birlikte okuyalım:
“Efendiler, Başkomutanlık Kanunu’nun yapıldığı günü hep beraber hatırlayalım: Yunan orduları bazı başarılı hareketten sonra Ankara yönüne yürümekteydi. Ordumuzun gerisine kadar gelmişti.
Yüce Meclisiniz, düşman ordusunu atmak ve genel durumu kurtarmak için bir çare ve tedbir düşünmek zorunluluğunu duydu. Ve bu tedbir ve çare neticesi, Başkumandanlık kurularak ona yeteri kadar yetki de verildi.
Başkumandanlık Kanunu yapılırken bu kanunun üç aydan fazla yaşamamasını yüksek heyetinize teklif eden doğrudan doğruya bendenizdim. Bu kanunla vücuda getirilmiş olan Başkumandanlık görevini üstlendikten üç ay sonra, kanunun uzatılması ya da kaldırılmasını yüksek heyetinizin huzurunda tartışıldı.
Efendiler, Başkumandanlık Kanunu’nun yapılması söz konusu edildiği ilk gün bu kürsüden söylenen sözleri hatırlayalım.
Ben hiç kimseye, ‘Beni Başkumandan yapınız’ demedim.
Ben hiç kimseye, ‘Bu yetkiyi bana veriniz’ demedim.
Aksine bütün Meclis bana, ‘Mutlaka Başkumandan olacaksın’ dedi.
Ve o gün en şikâyetçi arkadaşlarım bu kürsüden feryat ettiler, dediler ki: ‘Başka yapacak çare yoktur, Reisimizi Başkumandan yapalım. Onunla beraber, zafere gidelim.’
(‘Doğru!’ sesleri)
Onun için benim hiçbir vakit hatırıma gelmezdi ki, Yüce Meclisinizin tamamen, kısmen, azıcık yetkilerini gasbedeyim.
Arkadaşlar! Açık ifademden beni mazur görünüz. Her birinizin olağanüstü yetki ile seçilmesine ve olağanüstü yetki ile seçilmiş kişilerin burada, bütün memleketin yazgısına el koymasına herkesten çok ben çalışmışımdır.
(‘Doğru!’ sesleri)
Ve bunun için pek çoklarınız bilirsiniz ki, en yakın arkadaşlarımla fikir mücadelesi yapmışımdır. Ve bunu sağlayabilmek için bütün hayatımı, bütün varlığımı, bütün şeref ve haysiyetimi en büyük tehlikeye atmışımdır.
Onun için bu, benim eserimdir. Ben, herkes gibi eserimi alçaltmakla değil yükseltmekle görevliyim.
(‘Teşekkür ederiz!’ sesleri)
Gazi Mareşal Mustafa Kemal, Başkumandanlık süresini uzatmamış olanlara uyarılarda bulunarak kararlığını şöyle dile getirir:
Bunun sonucunda ne oluyor?
Bunun sonucunda Başkumandan bir gün ya da iki gün karışık ve boşlukta kalıyor.
Ordu kumandasızdır, ordu bu dakikada kumandasızdır.
Ordu kumandansız mı kalacak, ne olacak?
Bu yüzden bırakamam ve bırakmayacağım.
Söyleyecek sözlerim bundan ibarettir.”
☆ 6 Mayıs 1922 gününün gece yarısında Meclis’te oylama yapılır:
Kabul: 177
Ret: 11
Çekimser: 15
Gazi Mareşal Mustafa Kemal’in Başkumandanlığı üçüncü kez uzatılmış olur.
Allahtan meclis kayıtları var.
Bu ülkede aydın olarak geçiniyorsan, ağzından çıkanı kulağın duyacak.!
Gerçek bir aydınsan, Atatürkçü olduğunu iddia ediyorsan, onun karakterini de bilmen gerekir. Atatürk'ün yalvardığı nerede görülmüş?
Mustafa Kemal Atatürk'ün ve aziz şehitlerimizin ruhu şad, mekanları cennet olsun.
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN! NİCE 100 YILLARA...