Üniversiteye giriş sınavının yerleştirme süreci sonuçlandı, sonuçlar ÖSYM tarafından açıklandı, kontenjan doluluğuna dair “övgü” içeren açıklamalarına rast geldim Kastamonu Üniversitesi’nin…

Emsallerine göre fark yaratan bir başarı mı var ortada?

Devlet üniversitelerinde kontenjanların yüzde 98,8’i doldu, Kastamonu Üniversitesi’nde bu oran yüzde 98.5’de kaldı, “yüzde 0.3” puan farkını göz önünde bulundurmak zorundayız…

Kontenjan doluluğu üzerine övünülecek bir durum yok ortada.

Keza devlet üniversitelerindeki “önlisans” kontenjanlarının doluluk oranı “yüzde 100” oldu…

Kastamonu Üniversitesi’nde de aynı oran tuttu.

Lisans kontenjanlarında üniversitemizin doluluk oranı yüzde 96.70’de kaldı…

Ülke ortalamasına dair rakam bulamadım.

YÖK kıvançla açıkladı, “Yeni açılan Yapay Zeka ve Bilişim programlarında tek bir kontenjan bile boş kalmadı” diye, “yüzde 100”…

Kastamonu Üniversitesi’nde “yeni açılan” yapay zeka ve bilişim programı olmadığını geçtiğimiz aylarda yazdığımı hatırlıyorum.

Keza…

Kontenjan doluluğu ile övünmek zaten “baştankara” bir hal, üniversitenin sıralarının dolmasından evvel raflarının dolması lazım, liyakat sahibi akademisyenlerle mümkün bu da.

“Liyakat sahibi akademisyen”…

Kastamonu Üniversitesi yönetimlerinin tercih piramidinde en aşağılarda mı kaldı hep?

“Umut”…

Hep kaçırdığımız tren.

Evvel de aynıydı…

Değişim yasası işlemiyor üniversitemizde.

(İçini kamu çalışanlarının doldurduğu dernekler ile kol kola olduğunda kamu idarecileri…

“Liyakat” sandalı su alır.

Gördükçe üzülüyorum…

“Hak” yolunda yürüdüğünü iddia eden kamu idarecilerinin “liyakat” erdemini yaralayan hallerini.

“Şiir” de…

Hak’tan başlar ve hak’ta biter.

İdrak için…

Hak yardımcıları olsun.)

Not: CHP’nin bu akşam “meydanda” yapacağı eğitim buluşmasından haberdar olunca…

Zihnime, 16-21 Temmuz 1921’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Ankara’da düzenlenen “Maarif Kongresi” geldi.

Henüz “Cumhuriyet” kurulmamışken, Kurtuluş Savaşı tüm hızıyla sürerken, zafer kazanılmamışken…

Eğitim sistemi kurmanın derdinde Gazi.

Açıl konuşmasından birkaç pasaj okuyalım…

“Bugün Ankara, Millî Türkiye’nin Maarif Eğitimi’ni kuracak olan Türkiye kadın ve erkek Öğretmenler Kongresi’nin burada toplanmasıyla övünmektedir. Yüzyılların yüklemiş olduğu derin bir yönetimin boşlayıp, savsaklamasından devlet organlarında açtığı yaraları tedaviye harcanacak yardımların en büyüğünü hiç şüphesiz kültür yolunda kullanmamız gerekir…

Gerçi bugün maddî manevi güç kaynaklarımızı, millî sınırlarımız içindeki memleketlerimizde işgâlci bulunan düşmanlara karşı kullanmak zorundayız. Memleket kültürü için ayrılabilen şey, gelecekteki eğitimimize dayanak olacak bir temel kurmaya yeterli değildir. Ancak yeterli şartlar ve araçlara sahip oluncaya kadar geçecek savaş günlerinde bile dikkatlice hazırlanmış bir millî eğitim programı oluşturmaya ve var olan eğitim teşkîlâtımızı bugünden daha yararlı bir faaliyetle çalıştıracak ilkeleri hazırlamaya zaman ayırmalı ve çalışmalıyız…

Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle varlığı ile, hakkı ile, birliği ile taarruz eden genel olarak yabancı unsurlarla mücadele gereğini ve millî düşünceleri boğmaya çalışan her karşı fikre şiddetle ve özveri ile savunmanın gereği öğretilmelidir. Yeni neslin bütün ruhî güçlerine bu özellikler ve yeteneğin verilmesi önemlidir. Devamlı ve müthiş bir savaş şeklinde beliren milletlerin hayat felsefesi, bağımsız ve mutlu kalmak isteyen her millet için bu olgun özellikler şiddetle istenmektedir...

İşte biz, bu kongremizden sadece çizilmiş eski yollardan yürümenin şekli hakkında düşünceleri konuşmak değil, belki söylediğim şartları taşıyan yeni bir sanat ve beceri yolu bulup millete göstermek ve o yolda yeni nesli yürütmek için rehber olmak gibi kutsal bir hizmet bekliyoruz. Maarif Vekaleti’nin halkı tanımış, çevreyi ve memleketi değerlendirmiş, öğretmen ve uzmanlardan oluşan bir ilim ve kültür kongresini Ankara’da toplamayı düşünmüş olması ve bugünkü zor şartlara rağmen bu girişiminde başarısını büyük bir beğeni ile anarım…

Huzurunuzda ve millet huzurunda millî eğitimimiz hakkındaki görüş ve düşüncelerimi söylemeye imkân vermiş olan bu toplantıdan yararlanarak geleceğimizin kurtuluşunun saygıdeğer liderleri olan Türkiye kadın ve erkek öğretmenleri hakkındaki saygı dolu duygularımı hatırlatmak isterim.

Gelecek için hazırlanan vatan çocuklarına, hiçbir zorluk karşısında baş eğmeyerek sabırla çalışmalarını ve eğitimdeki çocuklarımızın ana babalarına da yavrularının eğitimlerini tamamlamak için her fedakârlığa katlanmaktan çekinmemelerini öneririm. Büyük tehlikeler karşısında uyanan milletlerin ne kadar kararlı oldukları tarihçe ispat edilmiştir. Silâhıyla olduğu gibi beyniyle de mücadele etmek zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği gücü ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur. Milletimizin temiz karakteri yetenek ile doludur. Ancak bu doğal yeteneği ortaya çıkarabilecek yöntemlerle donatılmış vatandaşlar gereklidir. Bu görev de sizlere düşüyor. Millî hükûmetimizin ciddiyet ve içtenlikle istediği derecede Türkiye kadın ve erkek öğretmenlerinin hayat ve refahını henüz sağlayamamakta olduğunu biliyorum; fakat milletimizi yetiştirmek gibi kutsal bir görevi üzerine alan yüce heyetinizin bugünün durumunu dikkate alacağından ve her zorluğu yenerek bu yolda gayet sabırla yürüyeceğinden şüphem yoktur. Göreviniz çok önemli ve hayatidir. Bunda başarılı olmanızı Yüce Allah’tan dilerim.”

Salonda bilimsel bir çalıştay yerine, adeta “gösteri” yaparcasına, meydanda toplanacak olanlar Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Maarif Kongresi’ni layığı ile hatmetsinler evvela…

Söyleneceklerin cümlesi söylendi orada, izinden gitseler yeter, zor o da.